26 Eylül 2011 Pazartesi

tokyo: hedef istanbul


Deprem ve tsunami felaketinin yarattığı radyoaktif sızıntı ve tehlikeden sonra tenisçiler ilk kez Japonya'ya ayak bastı. Kim Clijsters'ın çok uzun zaman önce gitmeyeceğini açıkladığı turnuvada üst düzey kadın tenisçiler İstanbul'a alınacak bilet için kilit noktalardan birinde şampiyonluk kovalayacaklar.

Şu an İstanbul için Wozniacki ve Sharapova dışında yerini garantileyen yok. Azarenka, Zvonareva, Stosur, Bartoli, Jankovic, Kvitova gibi isimler puan almak için mücadele edecek.

Son şampiyon Wozniacki ilk maçını Marino ya da Jarka ile oynayacak. İki tenisçi de gününde olursa Caro'yu zorlar. İki nolu seribaşı Masha'nın rakibi Tanasugarn teyze.

İstanbul'daki yerini garantilemek için korta çıkacak tenisçiler arasında Kvitova'nın yolu en zorlusu gibi gözüküyor. Azarenka çok daha rahat.

Turnuvada dün sabah oynanan maçlarda ilk elenen seribaşı Flavia Pennetta oldu. Kaia Kanepi'ye mağlup oldu. Laura Robson ilk turda Dulgheru'yu devirdi. İkinci turda Ana ile oynayabilir bugün Ana kazandıysa.

Bu da maskot:


Read more...

21 Eylül 2011 Çarşamba

geçen hafta neler oldu


Amerika Açık beni öyle bir tüketmiş ki bir haftadır yazı namına bir şey yok. Tenis takip etmedim desem yeridir. Bu bir haftada neler olmuş bir toparlayalım.

Kadınlarda iki turnuva vardı. Birisi Quebec'te diğeri ise Taşkent'te. Özbekistan'daki turnuvayı 1 numaralı seribaşı Ksenia Pervak kazandı. Kariyerindeki ilk şampiyonluğu oldu bu Rus raketin. Finalde Eva Birnerova'yı mağlup etti. Urszula Rad. da burada ilk WTA yarı finalini gördü. Ayrıca tam emin olamamakla ve aramaya üşenmekle beraber Sharapova'nın bir yaklaşığı Sabine Sharipova ilk WTA ana tablo maçını kazanmış olabilir kendi evinde.

Quebec City'de de Marina Erakovic az kalsın kariyerinin ilk zaferine ulaşıyordu ancak Barbora reis dur dedi. Yeni Zelandalı Erakovic final yolunda 1 numaralı seribaşı Hantuchova ve 3 numaralı seribaşı Paszek'i mağlup etti. Dört nolu seribaşı ev sahibi Rebecca Marino ise ilk turda vatandaşı Stephanie Dubois'yı bir sonraki turda da Alexandra Wozniack'ı yendi fakat çeyrek finalde Michaella Krajicek'e mağlup oldu. Kanadalılar iyi parçalamadı kızı orada.

Erkeklerde Davis Cup yarı finalleri heyecanı vardı. Son şampiyon Sırbistan ile Arjantin, son finalist Fransa ile de İspanya karşılaştı. Pazartesi günü Amerika Açık'ta yorucu final oynayan ikiliden Rafa Nadal -yani hem fiziksel hem de zihinsel olarak yorgun olanı- cuma ve pazar günü korttaydı. Gasquet ve Tsonga karşısında iki maçta toplam 10 oyun vererek çohacayip bir iş yaptı toprak zeminde, İspanya'da. İspanya geçen sene 5-0 ile mağlup olduğu Fransa'yı geçerek finalist oldu. Çiftler maçında ise rezillerdi.

ABD Açık finalinin zihinsel olarak havalarda uçanı ancak fiziksel olarak bitiği Djokovic ise cuma günü oynamadı. Yaptığı açıklamada sırtındaki sakatlığın ABD Açık'ın başından beri süregeldiğini söyledi. Bu arada Sırbistan 2-0 geriye düşmüştü bile. Cumartesi günkü çiftler maçını Sırplar kazanıp bir umut ışığı yakalayınca, kendini halk kahramanı sanan Djokovic sakat sakat oynama kararı aldı. Troicki'nin yerine korta çıktı Del Potro karşısında ve ikinci sette maçtan çekildi. Sonra ağlamalar, zırlamalar.

Troicki çıksaydı bence şansı daha fazlaydı. En azından sağlamdı ve kendi seyircisi önünde del Potro'yu yenebilirdi. Sağlam Djokovic de yenerdi ama işte sağlam değildi ki. Gerzek adam ucuz kahramanlık peşinde koştu, iyice batırdı.

Neticede finalin adı İspanya-Arjantin oldu. Djokovic 4 hafta yok.

Murray ve Nadal takvimin çok sıkışık olduğundan dem vururken, Federer ve Wawrinka İsviçre'yi tekrar World Group'a taşıdı. Wawrinka bir yıldır çalıştığı Lundgren'den ayrıldı. Pusiketliğinin faturasını ona kesmiş olacak. Sırbistan Davis Cup kaptanı Obradovic Amerika Açık'a yüklendi. ABD Davis Cup'ta son yıllarda başarısız o yüzden çatı yapmıyor kortların üstüneye getirdi konuyu. Bunlar hep Ameriganın oyunu zaten.


Read more...

14 Eylül 2011 Çarşamba

star wars 7: what! the! fucckk!






Çok, çok eskiden
Uzak bir galakside...

Kim derdi ki George Lucas stüdyosuna geri dönecek ve milyonları peşinden sürükleyen Star Wars için son bir film daha çekecek. İyi ve kötü üzerine, güç ve elde edilen o gücün yanlış ellerde ne kadar tehlikeli bir silah olabileceği konusu üzerine temellendirilmiş bir eserin bu yedinci ve son bölümünde bu sefer iyi veya kötü taraf yoktu. Bu sefer o gücün nasıl katlanarak çoğaldığı, rekabetin her zaman ilerlemeye yol açacağı anlatıldı. Tek gösterimlik bu şaheseri kaçıranların hayatında her daim bir parça eksik kalacak.

Işın kılıçlarının yerini raketlerin, mind tricklerin yerini "vamos" ve "ajde"lerin aldığı; bir anda yanınızdan geçen tie-fighter'ların küçük tüylü sarı toplarla yer değiştiği bir dünyada, şu fizik sınırları içinde gerçekleşmesine imkan veremeyeceğiniz doğaüstülükte ve insan sınırlarının zorlandığı seviyede bir mücadelenin yaşandığı o muhteşem gece geride kaldı.

Beni bilgisayar desteği ile yapılmadığına inandıramayacağınız o Shaolin Soccer'vari ralliler esnasında ruhunu teslim eden insanların öteki tarafa yüzlerinde huzur dolu bir gülümseme ile gittikleri ve cennette yerlerinin hazır olduğu konusundaki söylentilere cevap veren ilahiyat profesörleri, daha önce hiçbir konuda anlaşamamış olmalarına aldırmayıp fikir birliğine vardı: "Mümkündür, olasıdır."

Novak Djokovic ve Rafael Nadal. Drama dozu tadında bırakılmış nefis bir tenis ziyafeti sundular bize. Tenisi sevmeyenlerin ya da yakından takip etmeyenlerin de anlayabilmesi açısından şöyle bir örnek verebilirim ki bu maç biz tenisseverlere, ergenlik döneminde gece yarısından sonra açtığımız Show TV'deki kırmızı nokta kadar, belki de daha fazla heyecan, mutluluk ve zevk verdi. Bu maç Emmanuelle'in uzay gemisinde sevişebilmesi fikrini Inceptionvari şekilde kafalara enjekte eden yaratıcılığın bile bir noktada "Oha lan oha" tepkisi vereceği güzellikler ile doluydu. 2011 Amerika Açık tek erkekler finali tam anlamıyla tenis pornosuydu.

Tek bir sporcunun bir müsabakada bu kadar iyi performans gösterdiği görülmemiş şey değil. Etkileşimli sporlarda bir müsabaka içerisinde tek taraflı dominasyon neticesinde oluşan şeye rakip için hezimet diyoruz. Ancak filenin karşısındaki rakip de kendini aşmaya başlarsa, diğer tenisçi bu mükemmel performansını da katlamak zorunda kalıyor. İşte bunun sonucunda çıkan şeye de epik maç diyoruz. 12 Eylül 2011 gecesi yaşadığımız bu olay, iki tenisçinin de kariyerinin en uç noktasına çıkması, aynı hizaya gelen gezegenler gibi binlerce yılda bir görülebilecek bir doğa olayı aslında.

Pazartesi gecesi bir sprinter 100 metreyi 9 saniyede koştu. Bir atlet sırıkla 7 metreyi geçti. Dünya Kupası finalinde bir takım son dakikaya 3-0 geride girdiği maçı 4-3 kazandı. Dört gol de rövaşata ile atıldı. Pink Floyd tekrar konser vermek için buluştu. Richard ve Syd de oradaydı. O gece insan ırkının, doğa ve fizik yasalarının sınırları zorlandı. Ne mutlu ki bu çağda yaşıyoruz, ne mutlu ki dünyanın en iyi üç tenisçisini aynı dönem içinde canlı olarak izleyebiliyoruz. Ne mutlu tenisseverim diyene!

Read more...

12 Eylül 2011 Pazartesi

serena'ya men çıkabilir


Maç içerisinde hepimizin de gördüğü o "Kemeeeeeeen" (Serena'ca Come On) olayı Serena'nın çirkin yüzü desem değil, aptal yüzü desem değil, şımarık yüzünü ortaya çıkarttı. Hindrance denilen bir kural var, oyunun gidişatını etkileyecek herhangi bir durumda oyunu durduruyor ve duruma göre oyun tekrarı ya da puan cezası veriyor.

Serena daha top iki kez yere değmeden ya da rakibine gelmeden diyeyim bağırarak rakibinin konsantrasyonunu bozdu. (Kendisi yaptığı vuruşu bir winner sanıyor ama Stosur o topa dokunmayı başarmıştı. Siz yine de uyandırmayın yazık). Bu, bir WTA turnuvasında olsa oyun tekrarı olacak. Ama Grand Slamler ITF'e bağlı ve ITF'te kural der ki:

"Eğer bir oyuncunun dikkati rakibinin kasıtlı bir hareketi ile dağılırsa, oyuncu puanı kazanır.

Eğer bu dikkat dağılması kasıtlı olmayan bir hareket veya oyuncular dışında bir etmenden gerçekleşirse puan tekrarlanır"

Serena bunu bilmeyerek (bilmediğini iddia ederek) hakem Eva Asderaki'ye itiraz etti. Tamam oyunun gerginliği ile itiraz etti. Fakat sonra bir oyun oynandıktan sonra sandalye arasında hâlâ devam ettirdi tartışmayı. Eva'ya 2009 Amerika Açık yarı finalinin hakemi  Engzell ile karıştırarak bir şeyler söyledi. (Her gördüğü sarışını dedesi sanıyor. Kendisini First Lady Obama ile karıştırsak, "zenciyiz diye bizi karıştırıyorlar" deyip ağlar).

Gördüğüm kadarıyla maçtan sonra hakemin elini sıkmadı Serena. Ve basın toplantısında özür dilemedi yaptıklarından dolayı. Ve dahası maçtan sonra koridorda yanından geçen Eva Asderaki'ye ona bakmamasını söylemiş ve "Ezik" ve "Özünde çirkin" demiş. Bu son dediğim söylenti, Tennis.com'da mikrofonlar onu böyle derken yakaladı diyor. Duymadan bir şey diyemem şimdilik.

Şimdi turnuva yetkilileri olayları inceliyor.

2009'daki olaylar nedeniyle gözetimde olan ve gözetimi bu turnuvada biten Serena'ya gözetimdeyken böyle bir olay yarattığı için men cezası gelebilir.

Read more...

grand sam


Son bir senede başına gelenlerden sonra çıkıp iki ayda Grand Slam'de dünya 1 numarasını yenerek final oynamak saçmalık. Öncelikle bunu belirteyim. Bunu kariyerinde ikinci kez yaptı Serena. Bu geri dönüş, finali kazanamasa da kanımca Clijsters'ınkinden daha büyük. Zira Clijsters iki sene tenis oynamamış olabilir ama sakatlıktan veya ölümcül bir hastalıktan dönmedi. Kafasında dönmeye hazırdı ve düzenli antrenman yapmaya aylar öncesinden başladı.

Serena'nın durumu ise farklı. İki ameliyat geçirdi, iç kanamaya bağlı emboli geçirdi. Zihinsel olarak yıprandı. Fiziksel olarak zayıfladı. Ne zaman geri döneceğini bilemiyordu. (Zihinsel olarak yıprandı dedim ama kokteylden kokteyle, Oscar'dan baloya koşmasını da biliyordu) Neyse netiecede döndü ve yaklaşık olarak herkesi yenerek final oynadı. Kaybetti. Kaybetmeyi bilmeden kaybetti. Halbuki zamanında Belçikalılar'ın ona kaybetmeyi öğretmiş olması gerekirdi.

Şımarık insan her yerde ve her zaman şımarık oluyor onu anlatırım bir sonraki postta. Şimdi Stosur'u tebrik etmek istiyorum önce.

Zamanında oynadığı finallerin çok büyük bir çoğunluğunda yenilmesi üzerine ismiyle de uyumlu olduğundan Karavana Sam (Yosamite Sam diye bir çizgi karakter vardı onun Türkçe adı bu) diye başlık atmıştım bir postta kendisine. Avustralyalı 2010'daki RG finalindeki halinde çok uzaktaydı bugün. Ondan beklemediğim derecede konsantreydi ve ne istediğini biliyordu. Bu isteği için ne yapması gerektiğini de.

Servisleri çalıştı, return oyunu muazzamdı (bunda Serena'nın servislerinde bir türlü ritim bulamamasının etkisi büyük). Etkili servis, forehand ve file oyunu ona maç içerisinde özgüven de verdi. 2009'a kadar çiftlerde daha iyi olan ve teklerde sadece bir Grand Slam'de dördüncü tur görebilen Stosur iki yıl içinde zafere ulaştı.

Stosur'un 2007'de geçirdiği Lyme Hastalığı şimdiki çıktısına baktığımızda "iyi ki de olmuş" denilebilecek kötülükler arasındaki yerini alabilir aslında. Kariyerinin her an sonlanabileceğinin farkına varan Avustralyalı teklere yöneldi ve yavaş ama emin adımlarla kupa yolunu çıktı.

Read more...

5 Eylül 2011 Pazartesi

video: epik

Amerika Açık 2011 Dördüncü tur Maria Kirilenko Samantha Stosur İkinci set Tie-break Epik! İngilizcesini bulur bulmaz değiştireceğim. Üzgünüm.

Read more...

video: salndalyeden kaydfım krampken

Başlığın bilerek hatalı olduğunu bildiğinizi umuyorum

Read more...

gün sonu: amerika açık 2011 - gün 7

Dün için şunu söyleyebilirim: Dramadan drama beğenin.


Amerika Açık zamanı üzerine bir güzellik çöken, çöreklenen Flavia Pennetta yine ortalama üstü performansıyla çeyrek finalin yolunu tuttu. Son 1,5-2 senedir çıkışta olan ve ilk 20'ye kapağı atan, dördüncü turda karşılaştığı Shuai Peng ters bir rakip olabilirdi. İtalyan'ı Peng'dan daha çok zorlayan bir şey vardı dün.
Kendi servisinde maçtan iki puan uzaklıktayken gelen bulantı Sartre'ınki kadar olmasa da içtendi. Pennetta, Petkovic'in geçen ay yaptığı gibi Tepelere Koşmaktansa kortun uygun bir yerine bırakmayı denedi. Neyse ki herhangi bir ifrazat olmadı. Olan İtalyan'ın servis oyununa oldu ve set tie-break'e gitti.

O dağınıkla ilk puanı kaptıran ve 6-2 geriye düşen Flavi nereden geldiğini anlayamadığım bir dirençle üst üste altı puan kazanarak galip ayrıldı maçtan.

Karşılaşmadan sonra basın toplantısında nem ve sıcaktan dolayı zorlandığını ayrıca maçın da uzun ve gerici olmasının bunda etkili olduğunu söyledi.


Tam da aynı zaman diliminden Nadal, Nalbandian önünde  maçı kazanmak üzereydi. İlk set dışında pek de zorlandığını söyleyemeyiz İspanyol'un. Sağ ayağındaki sakatlık belli ki onu rahatsız ediyor. Maç içinde son sette tıbbi mola aldı. Asıl olay müsabakadan sonraki basın toplantısında gerçekleşti. Nadal gazetecilerle konuşurken bir anda durdu. Yüzü ekşi bir hal aldı. Durumu idare etmeye çalışıyordu ama kramp belli ki çok acı veriyordu. Sandalyeden kaydı. Masanın yanına uzandı. Tıbbi müdahaleden sonra yine sol kaşı havada sırıtkan bir ifade ile devam etti.

Günün draması ise Stosur - Kirilenko maçındaydı. İkinci setteki tie-break'i ben torunuma anlatacağım. O da torununa anlatsın. BlueRay adı verilen çok eskimiş teknolojiden izlesinler o seti. 2287 yılında "eskiden tenis çok güzelmiş" denilsin.


Maçın genelinde tenis kalitesi pek yüksek değildi. Kirilenko'dan hatalar, Stosur'dan hatalar. Tipik bir WTA maçı şeklinde, aldım verdim ben seni yendim diyerek geçiyordu. İkinci setin tie-break'inde ise puanların kalitesi değil belki ama mücadele düzeyi müthiş arttı. Ben tam üç kere maç bitti, iki kere set bitti dedim (teoride beş kere set bitti demiş oluyorum ama anladınız siz). Stosur ve Kirilenko her biri beşer kez seti bitiremedi. Bazıları kendi servisindeydi ama o heyecand aonun istatistiğini tutamadım.


Olayların nirvana'ya ulaştığı nokta ise Stosur maç puanındayken, aynı puanda üst üste iki Challenge'dan Kirilenko'nun haklı çıkmasıydı. 17-15 Kirilenko'nun üstünlüğü ile biten ve karar setine uzatan tie-break'te toplamda üç kere çizgi hakemlerinin yanlış kararlarını düzeltti Kirilenko. Düşünebiliyor musunuz Şahin Gözü olmasaydı neler olacaktı? Ya da şimdiye kadar ne haklar yendi? Amerika Açık'taki hakemler çok kötü bu yıl. Sandalye hakemleri dahi çok kötü. USTA buna bir şey yapması lazım.

Benim için en büyük drama ise tabii ki Bambam'ın Zvonareva karşısında varlık göstermemesi oldu. Delpo da elendi zaten enseyi kararttım.

Read more...

4 Eylül 2011 Pazar

gün sonu: amerika açık 2011 - gün 6

Serena Williams bir yıl aradan sonra oynadığı ikinci Grand Slam'de ilk beş sette sadece dört oyun bıraktı. Bu beş setin biri de bu akşamki Azarenka karşısındaki üçüncü tur maçındaydı. Belaruslu daha maçın başladığını anlamadan Serena atı almış, Dinara'nın aksine, Üsküdar'ı geçmişti. 5-0'dan sonra onurunu kurtaracak bir oyun almayı başardı dört numaralı seribaşı.

İkinci sette Azarenka olması gerektiği gibiydi. Serena'nın servisini bile kırmayı başardı bakın siz şu afacana. O kadar önemli bir yerde kırdı ki ilk set boyunca ezilmiş bir zihnin o noktada bu baskıyı karşılayabilmesi şaşırtıcıydı. Toplam dört maç puanı çevirerek tie-break'i gördü Vika. Tie-break'te ise Serena üstünlüğü vardı ve ABD'li son 16'ya kaldı.

Ben Serena'nın bu mini yenilmezliğini bağlayacak bir şey bulamadım. Oyununda fark ettiğim şey toplara çok çabuk hareketlenmesi. Adeta rakibin raketinden çıkmadan doğru köşede bitiveriyor.

Serena'yı düz oynayarak yenmeniz imkansıza yakın. Düz groundstroklarla olmaz. Oyunun ritmini hep değiştirmeniz lazım. Slicelar ile droplar ile. Serena'nın bu turnuvada karşılaştığı en güçlü isim Azarenka'ydı ve kendisi slice bilmez drop yapmaz bi şahsiyet.

Serena bu turda Ana ile oynayacak. Ana, Azarenka'ya oranla slice'ı daha çok kullanan bir tenisçi. Bu bir avantaj ama onun da bir handikapı var ki evlerden ırak.


Bugün Sloane Stephens önünde rezil bir servis performansıyla oynadı ve şunu açıkça söylüyorum 6-0/6-0 yenilir. Stephens bile dört kez servisini kırdı Ana'nın bu maçta. Varın gerisini siz düşünün. Ana çalışan tek silahıyla, forehandiyle bugün kazandı. Karşısında biraz daha deneyimli bir isim olsaydı, Robson olsaydı misal, işler değişirdi.

Schiavone isimli zat-ı muhterem yine ışığı gördü. Son anda bir elektroşok ile hayata döndü. Chanelle Scheepers önünde ikinci sette maç puanı çevirip karşılaşmayı kazandı. Işığı görmeyi çok seviyor reyiz. Rakibi Pavlyuchenkova olacak. Nastya, Jelena Jankovic'e set vermedi. Jankovic hiç sağlık molası alamadığı maçı kaybetti :(((

Petkovic, Carlo Suarez, Caro ve Sveta rahattı bugün.

Erkeklerde oturup adam akıllı bir maç izlemedim. Ne o öyle zaten dan dun, hiiç. Sürpriz de yok. Djokovic kazandı, Federer kazandı, Fish, Ha keza. Günün en heyecanlı geçmesi beklenen maçında Tsonga, yakışıklıyı eve gönderdi. Ha sürpriz yoktu dedim vardı galiba. Berdych nam-ı diğer Big Bird, Tipsarevic karşısında ikinci sette omuz sakatlığı nedeniyle maçtan çekildi. Tam tersine alışkınız ama biz.

Read more...

3 Eylül 2011 Cumartesi

video: gösteri değil grand slam maçı

Artık video yüklüyorum yormuyor :(

Djokovic ile Berlocq arasındaki müsabaka. Bu bir gösteri maçı değil, Amerika Açık ikinci tur maçı. Berlocq bir anda 13-0 geriye düşünce o da eğlenceye kaptırdı kendini. Disko disko Flushing Meadows.

Read more...

1 Eylül 2011 Perşembe

video: sakin-agresif gulbis





Şu videoyu izleyin. Baştan sona. Top iki kere sekti diye oyunu durduruyor sandalye hakemi Mariana Alves. Sonra Gulbis bir türlü sakinleşemiyor. Hele sandalyeye oturduktan sonrası muazzam. Dördüncü dakikadan sonra:

"Bu bir diyalog mu yoksa ben kendi kendime mi konuşuyorum"
"Belki 'Özür dilerim Ernests hata yaptım' diyebilirsin"
"Sana puanın ağır çekimde bir DVD'sini vereceğim"

Bunları o kadar sakin söylüyor ki. Yine de sandalye hakemine saygısızlık yapıyor kanımca. Ama Alves'in kitlenip kalması en sonda muazzam.

Bir de söyleyeyim o topa yetişiyor Gulbis, iki kere sekmiyor. Alves beni hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor.

Read more...

video: tenisi neden seviyoruz?


Dewey Nicks: Strong is Beautiful on Nowness.com.

Read more...

gün sonu: amerika açık 2011 - gün 3


(Foto koyamadım zira daylife çalışmıyordu, odun gibi yazı oldu sadece kusura bakmayın)

Tenisçiler kas ve kemik sakatlıklarından yeterince çekmiyorlarmış gibi virütik rahatsızlıklar da kariyerlerini taciz ediyor. Bunlardan en çok bilineni mononükleoz tabii ki. Federer'i etkileyen, Ancic'in kariyerini bitiren illet. Lyme vardı bir de. Avustralya'ya özgü. Sam Stosur'un şimdiki noktaya çok daha geç gelmesine neden olan. Bunların dışında adını daha önce hiç duymadığımız hastalıklar ve "blablabla disease"ler, "blablabla syndrome"lar...

Kuralar çekildiğinde İrlandalı Sorensen hazırlıklarını dünya altı numarasına göre yaptı. Bugün kortun ilk maçında karşısında Söderling'i bekliyordu ancak bulduğu kişi elemelerde elenen da Silva'ydı. Söderling maçtan bir gece önce mide ve baş ağrısı nedeniyle uyuyamamış. Sabah doktora gitmişler. Yakın zamanda geçirdiği bademcik iltihabının neden olduğu bir sorunmuş. Doktor oynamasının daha köüt sonuçlar doğurabileceğini söylemiş. İsveçli de son dakikaya kadar bekleyeyim ki heyecan olsun demiş. Bence herkes bademcikleri aldırsın. Ben 5 yaşında aldırdım. Çok da güzel, rahatım. Herkese tavsiye ediyorum. Anlamsız organlar zaten. Di mi, haksız mıyım, sen de bir şey de, niye konuşmuyorsun, susamıyorum ben nolcak....

Da Silva bir de sen plajdan gelen Danimarka gibi ilk sette yardır 5-0'a. Oradan git setlerde 2-1 öne geç, rakibin maçtan çekilsin tur atla. Hayat küçük sürprizlerle dolu değil mi azizim.

Günün en merakla beklediğim maçı. Lisicki için gerçek bir test olacaktı. Bu turnuvada nereye kadar gidebileceğini görebileceğimiz ilk büyük test olacaktı. Venus Williams turnuvadan çekilmeseydi. Onun da hastalığı adını ilk kez duyduğum bir sendrom. Sjögren Sendromu. Olay bağışıklık sisteminde geçiyor. İnsanın enerjisini emen, yorgun hissettiren ve eklem ağrılarına neden olan bir hastalık. Mononükleoz'a benzer belirtileri var. Google'da aratırsanız bulursunuz detayları burayı bilimsel makaleye çevirmeyelim şimdi.

Venus Avustralya'dan bu yana dört turnuva oynadı sadece. Önce karın kaslarını sakatladı sonra işte "gizemli" virüs vurdu.

Kadınlarda bugün dikkat çekici sonuçlar vardı. Elenen seribaşılar, zorlanan favoriler vardı. ABD'li raketler ön plandaydı. Madison Keys'ten başlamak istiyorum. Kaybetmesine rağmen en dikkat çekici tenisi oynayanlardan biri. İlk turda deneyimli vatandaşı Jill Craybas'ı yendi. Bugün 27 nolu seribaşı Lucie the Exorcist ile karşılaştı ve ilk sette 5-0 öne geçti. Ve neredeyse bagel'i yediriyordu. İki set puanından yararlanamadı. Kendi servisini falan da kaptırdı ondan sonra ama ilk seti almayı başardı.

İkinci setin başında da servis kıran Madison bir anda tribünleri ayağa kaldırdı. Ama sonrasında onu kritik puanlarda oynama başarısızlığı ya da daha doğru deyimle deneyimsizliği durdurdu (son beş kelime + bağlaç d ile başlıyor). Safarova yavaş yavaş maça ortak oldu ve kazandı. Madison daha 16 yaşında. Henüz üçüncü pro turnuvasında, hem de bir Grand Slam arenasında bunu başarması harika.

Kazanan genç Amerikalı Christina McHale'di. İsmini duyunca üniversite yıllarımı aklıma geitiyor McCabe-Thiele metodu nedeniyle. Neyse, Cincinnati'de dünya 1 numarasını yenen McHale kariyerinin ikinci top 10 galibiyetini Marion Bartoli'yi yenerek aldı. Bartoli ki Roland Garros ve Wimbledon'da iyi işler yapmış birisi. Çok sakin kalmayı başardı McHale ve her topa yetişti. Mental olarak diğerlerinden farkı belli oluyor ilk bakışta. Diğer gençler demiyorum bakın diğer bütün kadın tenisçilerden. Maçı kazanınca da çıldırmadı sakin sakin geldi Bartoli'nin elini sıktı büyük bir gülümseme ile yerine oturdu. Evinde, New Jersey'de kalıyormuş bir de. Otelde değil. Ne güzel.

Sonraaaa Dominika Cibulkova. Ekvador asıllı ABD'li Irina Falconi'ye yenildi o da. Hem de ilk set aldığı maçta. Şey ilginç, Falconi'nin ismi Cibulkova kadar duyulmuş değil ya, galibiyette "genç tensiçi bravo gelsin arkadan yensin seribaşılar" deniyor, destekleniyor. Ama filenin diğer tarafında Domi 89'lu. Bir yaş var aralarında sadece. Erken patlama yapmanın ters etkisi de bu oluyor. Domi Falconi'den küçükken Fransa Açık'ta yarı final oynadı, geçen yıl burada çeyrek final oynadı. Hiç.

Şimdi önümüzdeki 1-2 hafta Amerikan medyasının bu tensiçileri nasıl gazladığını göreceğiz. Sonra ABD dışında yenilmeye başlayacaklar büyük ihtimalle. Oudin'e dönüşecekler. Medyanın ağzını büzebilsek ne güzel olurdu.

Günün sondan bir önceki maçında Agnieszka, Kerber'e yenildi. Bunda Eurosport Türkiye ekibinin katkısı yadsınamaz.

Erkekler var daha. Aslında uzun uzun anlatılacak bir şey yok. Almagro elendi Benneteau'ya. Delpo ve Murray kazandı. Murray biraz saçmaladı ilk sette ama toparladı. Isner-Baghdatis maçı çok zevkliydi. Keza Roddcik-Russell. Bizim aklımız Marsel'de. Bu gece, o gece.


Read more...

31 Ağustos 2011 Çarşamba

gün sonu: amerika açık 2011 - gün 2

Ivanovic bugün kötü başladığı maçı güzel bitirmeyi başardı. Hemen ilk oyunda servis kırdırdığı maçta ilk sette 4-2 geriden gelip yedi oyun üst üste kazandı. Pek göremediğimiz bir şey ama bugün kendisini kamçılayan başka bir şey vardı. Maçtan sonra kort içinde ESPN ile yaptığı röportajda duygularını saklamakta zorlandı Ana. Hafta sonu ölen dedesi onu çok etkilemiş. Maç içerisinde onu düşünmemek için kendini zorladığını söyledi.

Bunun dışında Ana'yı dibe sürükleyen eski sevgilisi golfçü Adam Scott bugün Ana'nın locasından izledi maçı. İblis herif. Hâlâ peşinde dolaşıyor yaptıkları yetmemiş gibi. Ana'nın koçu Nigel Sears'ın kızı, Möri'nin sevgilisi Kim Sears'ta locadaydı.

Ivanovic ikinci turda Petra Cetkovska ile oynayacak. Wimbledon'ın intikamı alınacak.

Dün Wimledon şampiyonu Kvitova'nın elenmesinin ardından Roland Garros şampiyonu Li Na durur mu, yapıştırmış cevabı. Genç ve gelecek vaadeden Simona Halep önünde istediği tenisi sergileyemeyen ve çok basit hata yapan Çinli elendi. Halep kariyerinde ilk defa ilk 10'dan bir ismi mağlup etti.

1971'den bu yana ilk kez o yılın ilk üç Grand Slam'inin şampiyonu Amerika Açık ikinci turunu göremedi. Ozi Açık şampiyonu Kim Clijsters bildiğiniz gibi karın kaslarındaki sakatlık nedeniyle katılamadı.

Başka dikkate değer ne var diye bakıyorum, Schiavone'nin 16 çift hatası, Jelena Jankovic'in çok rahat kazanması, Cirstea'nın her zamanki gibi yenilmesi, Arantxa Rus'un kazanması, Hantuchova'nın Permantier'e boyun eğmesi, Jarka'nın nefis direnişi, tablonun en yaşlısı Date-Krumm'un o bildiğimiz sürprizini yapamayarak ilk turda elenmesi, Alize Cornet'nin hâlâ maç kazanabiliyor olması ve Lisicki'nin 32 dişli basın toplantısı var.

Bir de Jamie Hampton'ın Baltacha karşısında son sette 5-1 deride, son oyunda 30-15 öndeyken maçı bırakması. Canlı skorlardan izlerken görünce şaşırmıştım, maçın o noktasında bırakmak içn ciddi bir sakatlık olması lazımdı. Çok kötü kramp geçirmiş ve 10 dakikalık tedavi dahi yetmemiş.

Wozniacki de korttaydı bugün. Rahat kazandı maçını. Karşılaşmadan sonra basın toplantısında "Kim ne derse desin aşkk için önce..." ha yok, "Kim ne derse desin 1 numara benim vebırakaya hiç niyetim yok" dedi. Rory hakkında konuştu ve yeni gizemli koçunun ismini yine söylemedi. Maçı izlemiş ama bu yeni koç. Yoksa yeni koç Rory mi?

Caro'nun rakibi Nuria ise 1.55 boyunda bir tenisçi. Küçükken Messi'nin doktoruna götürselermiş yavrucağı uzarmış belki biraz daha. Hormonlu Nuria. Töbe ya.

----

Yediklerinize dikkat edin. Sonra merkez kortta dünya 1 numarası karşısında midenizden gelen sesler, kafanızdan gelenleri bastırır ve Conor Niland gibi maçtan çekilmek zorunda kalırsınız. İrlandalı tenisçi 11-1 gerideyken daha fazla dayanamadı ve müsabakayı 44 dakikada terk etti.

Ve sonra Nadal-Golubev vardı. Kazak tenisçi yıl içinde rekor düzeyde arka arkaya maç kaybetmişti. Nadal ise... Nadal işte. Bu maçta biz Golubev'in neden bu kadar maç kaybettiğini öğrendik. Cevap netti. Adamda finishing 3. 20 üstünden. Üç sette de servis kırarak öne geçti. Son iki sette 5-2 öne geçti hatta. İkinci sette yedi set puanından yararlanamadı. Hakemle bolca tartıştı.

Büyük tenisçiler ile diğerleri arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Yoksa Golubev'in vuruşları çok temiz. Ama işte kafada sorun var biraz. Bu arka arkaya gelen mağlubiyetlerini açıklıyor. Nadal hayranları korkutsa da güvenle ikinci tura yürüdü.

Parti çocuğu Gulbis maçının gündüz olduğuna sevinmiş olmalı. Zira akşam çılgın doğum günü partisine akabilir (Maçtan sonra yeterince kutlama yaptığını gidip uyuacağını söyledi biz de yedik onu). Bugün doğan Ernie, 16 nolu seribaşı Youzhny'e set vermeyerek kazandı maçını. Letonyalı'dan görmeye pek alışık değiliz böyle şeyleri ama oldu bu bugün. Bi yerlerde turnuvanın gizli favorisi olduğunu yazmışlardı. O kadar uçmayalım.

Bir de Sergey Bubka'nın oğlu Sergei Bubka (oğlum olursa adını Onar koyucam) 24 yaşında ilk Grand Slam ana tablo maçını kazandı. Sergey Bubka kim diyenler, Google var.

Read more...

30 Ağustos 2011 Salı

video: azından mı öpmüş?



Grigor Dimitrov nasıl bir ruh halindeyse Monfils'i ağzından burnundan öpmeye kalktı.

Read more...

maç programı: amerika açık 2011 - gün 2


İkinci günün en önemli maçı şüphesiz kariyerinde ikinci kez Amerika Açık ana tablosu gören milli raket Marsel İlhan ile deneyimli Kanadalı Frank Dancevic arasında olacak. Altı nolu kortun ikinci maçında karşı karşıya gelecek ikilinin mücadelesi 20.00 sularında başlayacak. Kort yayın kortu olmadığından, müsabakanın TV yayını olmayacak.

Merkez kortta yani Arthur Ashe'te iki dünya 1 numarası arka arkaya mücadele edecek. Ancak günün açılışı Victoria Azarenka'nın. Belaruslu dört numaralı seribaşı, İsveçli Johanna Larsson ile karşılaşacak.

Bu maçın ardından ilk Grand Slam zaferini kovalayacak olan Caroline Wozniacki, Nuria Llagostera Vives ile ikinci tura çıkma mücadelesi verecek. Kadınlardaki 1 numaranın ardından erkeklerde dünya 1 numarası ve bu sezonun yalnızca iki mağlubiyetli ismi Novak Djokovic, elemelerden gelen İrlandalı Conor Niland'a karşı raket sallayacak.

Merkez kortun akşam seansında son şampiyon sahne alacak. İki numaralı seribaşı Rafael Nadal'ın rakibi Andrey Golubev olacak. Kortun kapanış mücadelesi ise performansı merakla beklenen Serena Williams ile genç Sırp Bojana Jovanovski arasında.

Louis Armstrong kortunda açılışı David Ferrer - Igor Andreev müsabakası yapacak. Fransa Açık finalisti Francesca Schiavone ve Li Na ilk maçın ardından arka arkaya ilk tur mücadelelerine çıkacak. Kortun son maçı ev sahibi raketlerden ve eski ilk 10 oyuncularından James Blake ile Jesse Huta Galung arasında yapılacak.

Üçüncü büyük kort olan Grandstand'de Federer'i üst üste iki kez yenmeyi başaran Jo-Wilfried Tsonga, Jelena Jankovic, Marsel'in olası ikinci tur rakibi Fernando Verdasco ve Ana Ivanovic'in ilk tur mücadeleleri sahne alacak.

Günün dikkat çeken diğer eşleşmeleri şöyle:
Iveta Benesova - Jarmila Gajdosova (13 nolu kort, dördüncü maç)
Flavia Pennetta - Aravane Rezai (11 nolu kort, ilk maç)
Mikhail Youzhny - Ernests Gulbis (11 nolu kort, ikinci maç)
Yanina Wickmayer - Sorana Cirstea (7 nolu kort, ilk maç)

TÜM MAÇLAR İÇİN TIKLAYIN

Read more...

gün sonu: amerika açık 2011 - gün 1

Petra Kvitova... Wimbledon sonrası bu kıza yaramıyor. Geçen yıl herkesi şaşırtarak yarı final oynadı ve ardından sezon sonuna kadar yattı. Sezonun başında yine çok iyi başladı. Brisbane ve Paris'i kazandı. Sonra toprak kortta bile turnuva kazanacak kadar ileri gitti. Bu yıl Wimby zamanı yine servisleriyle geldi ve şampiyon oldu hiçbir şey olmamış gibi. Şimdi bakıyoruz Amerika Açık ilk turunda atta gidiyor.

Bugün Alexandra Dulgheru önünde acayip bir yorgunluk vardı üzerinde. İki sette de erkenden servis kırıp öne geçti ama bu üstünlüğünü koruyamayacak kadar kötü servis attı. Sonuçta set alamadan elendi. Açık Çağ'da Amerika Açık ilk turunda elenen ilk Wimbledon şampiyonu oldu. O da başarı neticede...


Ve sonra Sharapova... Bu kız tutuk, bu kız istikrarsız. Bu kızın bir daha Grand Slam kazanamamasından korkmaya başlıyorum. Roland Garros'ta ev sahibi genç raket Caroline Garcia önünde ecel terleri döken Masha, Wimbledon ikinci turunda yine ev sahibi ve yine genç olan Laura Robson'a karşı zor anlar yaşamıştı. İki maçtan da deneyimi ve savaşkan ruhu ile galibiyetle ayrılmayı da başarmıştı. 2009'da yine ev sahibi ve yine genç bir tenisçi olan Melanie Oudin'e Amerika Açık'ta elenmişti.

Genç tenisçilere karşı olan bu garip tutukluğu Masha'nın bugün de elenmesine neden oluyordu. Heather Watson karşısında ilk seti kaybetti. İkinci sette 4-1 öne geçip 5-5'e gelmesini engelleyemedi yine de son sete taşımayı başardı maçı.


Ne olacak Masha'nın hali bilemiyorum. Umarım maçlar ilerledikçe açılır.

Laura Pous-Tio... Onu Japonya Ulusal Sakatlanma Günü kutlamaları kurtardı. Misaki Doi karşısında ilk seti kazanan İspanyol tenisçi ikinci sette rahat rahat geldi ve 5-2 öne geçti. Günün ve turnuvanın ilk galibi olmaya o kadar yakınken bir anda tıkandı. İki kez maç için servis atarken servisini kırdırdı. Sonra rakibinin servisini kırıp 6-5 öne geçti ama servisini bir daha kırdırdı. Tie-break'te kendi servisinde sayısız maç puanı kaçırdı ve seti tie-break ile 14-12 kaybetti.

Son sette İspanyol raket 5-2 öndeyken Doi maçtan çekildi sakatlık nedeniyle. Neden Japonya Ulusal Sakatlanma Günü dedim çünkü Kei Nishikori ve Ayumi Morita da sakatlık nedeniyle çekildiler. Hadi Nishikori hatalı üretim de Morita'ya ne oluyor?

Robson karşısında ilk seti tie-break ile kaybettikten sonra ikinci setin başında servis kırdıran Japon, maçtan çekilince, Britanyalı 94lü kızcağız da kariyerinde ilk defa gördüğü Amerika Açık ana tablosunda biraz daha kalma şansına erişti. Bu tıfılın Murray'den önce Grand Slam kazanması tarihi bir olay olur.





Bu maçtaki en komik olay ise iki tenisçinin de şapkaları yani siperlikleri hariç, taytlarına kadar aynı renk ve kıyafet kombinasyonu ile maça çıkmalarıydı.

Gençlerden gidelim. Yine ilk kez ana tablo gören Noppawan Lertcheewakarn, Yakimova'yı üç sete götürse de galip gelemedi. Gelseydi Masha ile eşleşecekti. Bir başka genç tenisçi Masha'nın kabusu olurdu.

Sonra ana tablonun yanılmıyosam en genci 95li Madison Keys, Jill Craybas'ı yendi. Jill= 2xMadison+5 ise yaşını bulunuz (10 puan). Büyük başarı wildcard ile turnuvaya katılan ABD'liden. Lauren Davis'ten de bekliyorum aynı güzelliği.

ABD'li demişken Venus Williams yıllar sonra "Aaaa ne giymiş la bu" demediğimiz bir elbise ile çıktı. Moda dünyası panikte.

Asabi güzel Urszula kırk yılda bir ana tablo görüyor. Onda da ablası Agnieszka ile eşleştiren, kardeşi kardeşe kırdıran Amerika Açık yönetimine yuh olsun. Bunlar hep Polonya'yı bölmek için atılan adımlar. Önce kızları babalarından soğuttular ve koçluk görevinden ayrılmasını sağladılar. Şimdi de böyle ufak oyunlarla kardeşleri küstürecekler. Radwanskalar yıkılmaz. Together they stand, divided they fall. Bunu iyi biliyorlar. Kahrolsun emperyalist Flushing Meadows. Yaşasın raketlerin kardeşliği.

--------

Erkeklerde Mardy Fish fırtına gibi bir galibiyetle başladı. Şu an rüzgar tamamen arkasında. Bakalım nereye kadar taşıyabilecek kendini. Büyük sürprizler bekliyorum. ABD'nin 1 numarası ikinci turda Malek Jaziri ile oynayacak. Tunuslu raket kariyerinde ilk kez ana tablo oynuyor ve elemelerden gelip ilk turda Thiemo de Bakker'i mağlup etti. Çok büyük bir sürpriz.

Günün diğer sürprizleri Troicki ve Bellucci'den geldi. Viktor, Alejandro Falla'ya beş sette kaybederken, Thomaz ilk iki seti kazandığı maçta Dudi Sela'ya yenildi. Karşılaşma bir Davis Cup atmosferinde oynandı yalnız. İsrailliler çok bağırdı.


Erkeklerdeki sinirli ergenimiz Ryan Harrison, Marin Cilic'ten set alamadan elendi. ABD'nin geleceğini bağladığı bu genç adam Olimpiyatlar'da raket atma diye bir dal olsa altın madalyaya koşabilir. Keskin sirke küpüne zarar. Keskin körpe... Cilic de forehandlerinde çok hata yapmasına rağmen kazandı. Kaleci ile karşı karşıya kalan Güiza kadar felaketti forehandleri bugün.

Günün en komik olayı ise Monfils-Dimitrov maçının sonunda yaşandı. Maçı set alamadan kaybeden Dimitrov filedeki tokalaşma sırasında Monfils'i dudaktan öpmeye çalıştı. Monfils refleksle çekildi ilk önce sonra yanaktan öptü. Hayat ilginçliklerle dolu.


Read more...

29 Ağustos 2011 Pazartesi

maç programı: amerika açık 2011 - gün 1


(Eurosport yayın akışı için tıklayın)

Kasırga’nın beklenenden hafif şekilde yoluna devam etmesinin ardından Amerika Açık programda bir sarkma olmadan başlayacak. İşte ilk günün önce çıkan müsabakaları:

İsmini eski ABD’li tenisçilerden Arthur Ashe’ten alan merkez kortta açılışı ev sahibi Mardy Fish yapacak. Cuma günü açıklanan ilk programda ilk maç Wimbledon şampiyonu Petra Kvitova’nın gözükse de dün organizatörler ufak bir değişiklik yapı. Bu yıl Amerika Açık Serileri’ni şampiyon olarak tamamlayan Fish’in rakibi Alman Tobias Kamke.

Ardından kadınlarda üç numaralı seribaşı ve 2006 şampiyonu Maria Sharapova, genç Britanyalı Heather Watson ile karşılaşacak. Akşam seansında iki kez Amerika Açık şampiyonu ev sahibi raket Venus Williams, Vesna Dolonts karşısında ikinci tur vizesi arayacak. Kortun kapanışını ise yaşayan efsane Roger Federer yapacak. Rakibi Kolombiya’dan Santiago Giraldo.

Louis Armstrong kortunda beş müsabaka var. Gelecek vaat eden ABD’li Ryan Harrison, 27 numaralı seribaşı Marin Cilic önünde sürpriz arayacak. Bu mücadeleyi takiben üç kadınlar maçı oynanacak. Kvitova, Zvonareva ve Bartoli sırasıyla görece zayıf rakipleri karşısında ilk sınavlarını verecekler.

Genç bir raketle güne başlayan kort, bir başka genç tenisçiyle perdeyi kapatacak. Geleceğin Federer’i denilen Grigor Dimitrov ile yedi numaralı seribaşı Gael Monfils ikinci tura çıkmak için mücadele verecek.

Müsabakalar Arthur Ashe ve Grandstand kortları hariç saat 18.00’de başlayacak. Maçların başlama saati Grandstand’de 19.00, Arthur Ashe’te ise 20.00.

Günün dikkat çeken diğer müsabakaları:
Ivo Karlovic – Fernando Gonzalez (6 nolu kort, ikinci maç)
Radek Stepanek – Philipp Kohlschreiber (11 nolu kort, üçüncü maç)
Urszula Radwanska –Agnieszka Radwanska (11 nolu kort, dördüncü maç)
Ekaterina Makarova – Maria Kirilenko (7 nolu kort, üçüncü maç)

TÜM PROGRAM BURADA!

Read more...

28 Ağustos 2011 Pazar

foto: carory, piotrory, damat rory






Read more...

dallas: vahşi batı'da yahşi alman


Wimbledon'dan önce Birmingham’ı kazanan Lisicki, Londra’da kariyerinin en iyi Grand Slam derecesini elde etmişti. Şimdi kapıda Amerika Açık, Bambam bu hafta Dallas’ı kazandı. İlk turda ara sıra geri tepen silah gibi ters sonuçlara sebep olan Sania Mirza’yı geçti. Yarı finalde Rumen Begu’yu, finalde ise Rezai’yi. Beş maçta toplam 13 oyun kaybetti. Çok iyi bir sayı bu.

Lisicki’yi kara tay olarak görebiliriz Ameirka Açık için. O da servis performansının oyununda önemli rol oyandığı diğer tenisçiler gibi servislerinde hep iyi olmak zorunda. Kötü gitmeye başlarsa zira o maç da, turnuva da oraya gider. O yüzden sonucu tahmin edilmesi zor Lisicki’nin maçlarının.

Rezai ise 13 ay sonra final gördü. Babasıyla olan tartışması şüphesiz bütün psikolojisini etkiledi. Yavaş yavaş toparlanır.

Bambam’ın üçüncü tekler şampiyonluğu. Bilgilerinin yanlış okunduğu turnuvayı kazanması da güzel oldu. “Sabrina” Lisicki, artık doğru söylerler ismini.

Read more...

new haven: dört sene üst üste şampiyon oldu


…New Haven’ın kralı olduuuu.

Bazı tenisçilerin bazı turnuvalarda aslan kesilmesi ilginç geliyor bana. Stepanek’in sezonun başında esmesi, bir zamanlar Tursunov’un Amerika Serileri’nde coşması… Wozniacki de New Haven’ı çok seviyor. Big cat. Turnuvaya ilk katıldığı 2008’den bu yana maç kaybetmedi. Düşün daha benim blog yeni açılmış. O kadar eski. 17 maç üst üste kazandı, bir de Irene’yi yendi. Yağmur nedeniyle maç duraksadı. Yine de etkilenmedi. Hatta müsabakanın yakınlardaki bir kapalı tenis kortuna alınması bile düşünülmüş, öyle diyeyim.

Bu yıl geçen yıllardan farklı olarak yanında sevgilisi vardı. Şu zengin, sopalı çocuk. Böyle Yale’de öbüşmeler falan. Ergenlerin aşkı da başka oluyor. Neyse efenim Wozniacki kızımız finalde Cetkovska ile karşılaştı ve gün sonunda da kupasını kaldırıyordu. Cetkovska isimli insan Wimbledon’da Ana’yı eleyen işte. Bu turnuvada da elemelerden geldi Büyük Radwanska’yı, Bartoli’yi, Li Na’yı eledi.

Venus Williams bu turnuvayı 99-2002 arası dört kere üst üste kazanmıştı. Onu egale etti Caro.
Woz için üst üste gelen yenilgilerden sonra bu yarı-evinde kazandığı turnuva Amerika Açık öncesi “all systems nominal” uyarısını vermiştir. Yine de kazanamayacaksın Caro.

Read more...

winston-salem: uzun isner efendi


Sigara ismi gibi bir adı olan Winston-Salem’i John Isner kazandı. Bu yılki ikinci, kariyerinin üçüncü şampiyonluğu. Finalde elemelerden gelen Julien Benneteau’yu üç sette devirdi. 4-6/6-3/6-4. Kasırga etkisini burada rüzgar ve basit hata olarak gösterdi.

Read more...

23 Ağustos 2011 Salı

dergi alın dergi candır



Yeni sayı çıkmak üzere... Çabuk tükenmeden alın bunu. Federer yazısı var çok güzel.

Türkiye’nin tek tenis yayını olan Tenis Dünyası Dergisi’nin 31. sayısında Roger Federer ile ilgili kapsamlı bir dosya yer alıyor.

Türkiye’de kortların nabzını tutan TENİS DÜNYASI Dergisi’nin, 31. sayısı piyasaya çıktı. Dergi, ağustos sayısında Roger Federer ile ilgili geniş kapsamlı bir dosya hazırladı. İsviçreli tenisçinin unutulmaz maçları ve rekorlarını araştıran Tenis Dünyası, ünlü oyuncunun bundan sonraki kariyerini de masaya yatırdı.

Tenis Dünyası Dergisi’nin bu ayki röportaj konukları, bir dönemin efsane oyuncusu Remzi Aydın ile Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su veteran tenisçi Ömer Aras. 40 yaşını deviren unutulmaz oyuncu Pete Sampras da özel bir dosya ile anılıyor. Bir başka dosya konusu ile Petra Kvitova’nın Wimbledon şampiyonluğuyla yeniden gündeme gelen Çek tenisi.

Derginin sürekli yazarları Nick Bollettieri, Necdet Kestelli ve Cem Tınaz, tenisin farklı yönleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunuyor.

Tenis Dünyası’nda ayrıca Türkiye’de düzenlenen ITF ve Tennis Europe turnuvalarından haberler, WTA Turu ve ATP Turu’nda Temmuz ayında yaşananlar,  senyör organizasyonları yer alıyor.

 Türk ve dünya tenisinin nabzını tutan Tenis Dünyası dergisi bayilerde 6 TL’den satılıyor.


 Tenis Dünyası’na abone olmak isteyenler tenisdunyasi@gmail.com adresine mail atabilirler.


 TENİS DÜNYASI SATIŞ NOKTALARI:

İSTANBUL ANADOLU YAKASI: Cağaloğlu Nuruosmaniye Cad, Kadıköy Alp Kitabevi, Kadıköy (Bağdat Cd. ÇifteHavuzlar Otobüs Durağı Yanı Gazete Bayii), Capitol D&R, İçerenköy Carrefour Remzi Kitabevi, Erenköy D&R, Erenköy Dünya Kitabevi, Erenköy Kutlu Kırtasiye,  Suadiye D&R, Suadiye Nezih Kitabevi, Suadiye Remzi Kitabevi, Fenerbahçe Renk Kitap,
İSTANBUL AVRUPA YAKASI: Boğaziçi Üni., Bebek Dünya Kitabevi, Etiler Boğaziçi Kitabevi, Etiler D&R, Etiler Hillside D&R, İstinye Park AVM D&R, İstinye Migros AVM Remzi Kitabevi, İş Kuleleri Çarşısı D&R, Kanyon AVM D&R, Kanyon AVM Remzi Kitabevi,  Akatlar Mayadrom Remzi Kitabevi, Akmerkez Remzi Kitabevi, Esentepe Astoria AVM D&R, Mecidiyeköy Profilo AVM Remzi Kitabevi, Nişantaşı CITY AVM D&R, Nişantaşı Kitap (Valikonağı Cad. Engin Konak No:38), Teşvikiye Patika Kitabevi, Teşvikiye Necdet Güler (Teşvikiye Cad. No:126), Beyoğlu Kevan (Sıraselviler Cad. No:39), Beyoğlu Tünel Metro Çıkışı, Beşiktaş Kabalcı Kitabevi, Beşiktaş Swiss Otel, Kuruçeşme Makro Önü. Gazete Bayii,  Cağaloğlu Nuruosmaniye Cad, Kemer Yapı Yönetim kampusü, Kemerburgaz Kemer Mall AVM Remzi Kitabevi, Ataköy Galleria D&R, Bahçeşehir Prestige AVM D&R, Bahçeşehir Şehr-i Bazaar AVM D&R, Bakırköy İstasyon Cad.No:26, Florya D&R, Atatürk Havalimanı Dış hatlar Terminali Gazete Bayii,

ADANA: Doğan Süper Dağıtım (Seyhan), ANKARA: (Tüm D&R’lar, Kızılay’daki tüm büyük kitapçılar), ANKARA: Dünya Dağıtım Satış noktaları, BURSA: Zafer Plaza AVM D&R, Düzey Kitabevi Osmangazi, Final Pazarlama Osmangazi, DENİZLİ: Forum Çamlık Alışveriş Merkezi D&R, GAZİANTEP: Gaziantep Lady Atatürk Bulvarı: No:139, HATAY: Abdullah Sayek ve Ortakları Antakya Yolu Üzeri, Ferah Kol. Şti: Hürriyet Cad. İZMİR: Tüm Dünya Dağıtım Noktaları, KAYSERİ: Armonium AVM D&R, MERSİN: Kitapsan (Mersin Üni. Kampus içi), Kitapsan2 (Silifke Cad.), Pozcu-Kitapsan (GMK Bulvarı, Akdeniz Apt),

Read more...

22 Ağustos 2011 Pazartesi

cincinnati: break me shake me hate me


Dün oturdum dedim erkekler maçını adam gibi izleyemedim bari kadınlar finalini düzgün izleyeyim. Sağolsun Sharapova ve Jankovic beni doğduğuma pişman ettiler. Maçı yarım bırakıp çıkacakım Jankovic ikinci sette 2-0 öndeyken zira Behzat Ç’de sona geliyorum. Heyecan artıyor. Sonra benim bildiğim Masha bu maçı son sete götürür diyerek izledim, götürdü de. Ama son setin başı dayanılmazdı artık. Neticede ben kapattıktan sonra Sharapova hiç oyun kaybetmemiş ve maçı kazanmış.

Bugün Guardian’da okudum. Jankovic için “consistently inconsistent” diye bir tabir kullanmışlar ki bence bunu bütün kadın tenisçiler için açarsak sorun olmaz. İstikrarsız olmakta bu kadar istikrarlı olunması da yetenek işi.

Sonra Bodo’yu okuyordum. Finalden önce bir önbakış yazmıştı. Jankovic ile Sharapova’nın temel farkını o kadar iyi gözlemlemiş ki. Yarı final maçında Masha sette 4-1 öndeyken asla gülmüyor, gözlerini kapamış maçı düşünüyor. Jankovic 4-1 öndeyken dev ekrandan kiss cam’e yakalanana çiftlere bakıp gülüyor. Masha’nın hırsı omzunun götürdüklerinin bir kısmını geri kazanmasında büyük bir rol oynadı. En azından bir Grand Slam daha kazanmadan rahat etmeyecek Rus tenisçi.

Ha dün ne oldu. 4-1 önde olan Maria’ydı. Ama seti alan Jankovic. Şimdi JJ’e koçu yaramış. Daha çok file önü kullanıyor. Ama işte huylu huyundan vazgeçmez. Konsantrasyon bozma adına birkaç hamlesi vardı. Etkili de oldu. Sakatlık molası almamasına çok şaşırdım ama o eksikliğini “O top dışarıda mı? İçeride mi? Koç? Nouni? Sen ne diyorsun? Nerede top? Du bi daha bakayım. Ha? İtiraz edermişm gibi geleyim ama sonra itiraz etmeyeyim” diyerek giderdi.

İki slamdir Sharapova kazanacak diyorum kazanamıyor. Bu sefer kazanamaz diyeyim de kazansın o zaman. Jankovic ise kırk fırın ekmeklik bir diyete girsin. Öyle gelsin.

Read more...

cincinnati: insanım demişti


“Ben de insanım” demişti hatırlarsanız Nole, Montreal finalinde Mardy Fish’i mağlup ederek bu yılki beşinci Masters finalini kazandığında. Ara sıra şüpheye düşsem de onun da insan olduğunı gözden çıkarmamaya çalışıyordum. Geriden gelerek ne maçlar çevirdi şu dönemde. Eski Nole olsa yarısında bırakıp çıkacağı maçlardı. İşte aynı şeyleri tekrarlamayacağım neticede daha önce Federer’i nitelemek için kullandığım Yıldız Çocuk mertebesine yaklaşmıştı.

Hem Kanada Masters’ı, hem de Cincinnati’yi kazanmanın zorluğu iki haftadır konuşuluyor zaten. Bunu RG-Wimby dublesi yapan Nadal da, Federer de başaramadı (En son 2003 Roddick). Benim içimde bu yılki Djokovic’in başarabileceği yönünde bir his vardı. Ta ki çeyrek finali izleyene kadar.

Gael Monfils karşısında bir şeylerin ters gittiği belli oluyordu Nole’de. Bir yorgunluk, eski karakteristik olan basit hatalar. Mental güç yerinde olacak ki, o maçı çevirdi Novak. Ama kolay olmadı. Belki Monfils yerine daha sağlam bir rakip olsaydı çeyrek finalde elenecekti.

Yarı finalde Tomas Berdych önünde de aynı manzara vardı. Çek raket sakatlanmasa bunda da çok zorlanacaktı Nole. Bu iki maçı gördükten sonra Murray’nin finalde kazanma ihtimali gözümde büyümüştü. Geçen yıl Kanada Masters’ı kazanan Murray bu yıl tam tersini yapıp Cincinnati’yi cebe indirdi.


Djokovic 31 maç sonra sert kortta yenildi. Bu yılki serisini ise takip etmeyi bırakmıştım. 50 küsür galibiyete iki mağlubiyet oldu işte.

Uzun süreli serileri fay hattına benzetirim. Enerji birikir ya fay uzun süre hareket etmezse, uzun süre yenilmeyen tenisçide de mental stres artar gibi gelir bana hep. Djokovic için fayın Amerika Açık’ta hareket etmesi daha kötü olacaktı. Şimdi daha rahat gidecektir Flushing Meadows’a. Bu yenilgi fikrinizi değiştirmesin yine Amerika Açık'ın büyük favorisi. Omzunda önemli bir şey yok gibi zaten. Düzelecektir bir haftaya.

Ha son olarak  maçtan çekilme konusunda isteyen istediğini düşünsün artık Nadal'dan bu yana ben açıklamaktan bıktım, insanlar mal mal konuşmaktan bıkmadı.

Read more...

19 Ağustos 2011 Cuma

cincinnati: yaralı parmağa tükürmek

Saçma bir başlık ama okuyun bi...

Verdasco ile Nadal arasındaki maçı bugün izlemeyenler akşam eve gelip skora baktıklarında “Vay be ne maç kaçırmışım” diyebilir. O öyle değil!

Tenis tarihinin en mükemmel maçlarından birine Avustralya Açık 2009 yarı finalinde imza atmış ikiliden iki buçuk sene sonra böyle sönük ve saç yoldurtan bir maç beklemiyordum oysaki.

Maç karşılıklı kırılan üç servisle başlayınca her şeyi anlamalıydık zaten. İlk set tie-break’inde Verdasco 5-4’te mini break’i yakalamasına rağmen tutunamadı ve seti kaybetti. İkinci sette servis kırmasına rağmen hemen kırdırarak tie-break’e gitmesine neden oldu. Onu kazandı. Üçüncü sette de yine servis kırma avantajını yakaladı önce fakat bu da tie-break’e gitti. Bu tie-break’te hem Nadal, hem Verdasco hata ustası kesildiler. Bayık maç üç buçuk saatten fazla sürdü. Akıllarda kalan ise maçla ilgili şey değildi. Biri maç öncesi, diğeri maç sonrası yaşanan olaylardı.

Nadal önceki gün bir Japon restoranında elini yakmış. Williams bacağını keser, Clijsters düğünde çılgınca bileğini burkar… Şanslı ki sağ elinin parmaklarının ucu hasar görmüş. Sol olsaydı zor servis atardı.


Verdasco ise müsabakayı kaybettikten sonra eğilip çizgiye tükürdü. Ben buna hiçbir şey diyemiyorum. Servet Çetin geldi aklıma.



Nadal basın toplantısında çok huysuzmuş. Öyle diyorlar dinleyenler. Bu sıralar kötü oynaması normal. Geçen yıl dışında sezonun bu dönemlerinde hiç iyi bir performans göstermedi. Cincinnati’de finali yok, Kanada’da ise kariyeri ilerledikçe düşmeye başladı. Amerika Açık’ta geçen sene gösterdiği müthiş performans vardı. Onun dışında bu Amerika sert zemini belalısı durumunda Nadal’ın. Bunun nedeni kendisinin doğal kort oyuncusu olması. RG ve Wimby dizlere daha az yük bindiren doğal zeminler, toprak ve çimin ardından sert zemine geçmek dizlerinde fazladan baskıya neden oluyor. Önünde koruması gereken bir 2000 puan var. Gergin olması da doğal. 

Read more...

video: dimitrov clijsters olmuş

Üç ay öncesi. Fransa Açık ikinci turu:



Bu da dün:



Milyonda bir olur dedik, üç ayda iki kez oldu. Hayırlısı artık.

Read more...

video: nole yine bir şebermelerde

Sharapova'nın Head reklamı birkaç hafta önce yayınlandı.



Novak Djokovic durur mu? Yapıştırmış cevabı...


Novak Djokovic on WhoSay

Nole şebek bunu hepimiz biliyoruz. Aman iyice sululaştın demeden önce bunun Head tarafından yaptırılmış bir çalışma olduğunu hatırlamak lazım. Adam milyonlarca dolar alıyor şeberecek. Ha almasa da şeberiyor ama burada görev icabı şebermiş. Komik mi? Komik. Ofiste dakikalarca güldük bugün.

Sharapova'nın da resmi Twitter sayfasından bir cevap yayınlandı buna ama Masha kendi mi yazdı yoksa bu da HEAD'in bir tiyatrosu mu bilmiyorum:

"HAHAHA Novak Djokovic’in ne yaptığını gördünüz mü? Hey Novak, bu başarıya giden yeni yolun mu – ben olmak? Elbisemi giymediğin için hafif üzüldüm ve vücut dilin konusunda da çalışman gerekiyor. Ve saçlar… buna yorum yapmayacağım."

Read more...

amerika açık kura sistemi çarpık mı?

Yapılan bir araştırmaya göre kadınlar ve erkeklerde ilk iki seribaşı Amerika Açık’ta –diğer Grand Slam’lere göre- daha kolay kura çekiyor.


Şimdi nedir olay. Grand Slamlerde 32 seribaşı tenisçi var. Ana tabloda ise seribaşılar dahil 128. Seribaşılar seribaşılar ile ilk turda eşleşemiyor. Bu da seribaşıların 33 ile 128. sıra arasındaki tenisçilerden birileri ile eşleşmesi anlamına geliyor. Son 10 yıla bakıldığında ilk iki seribaşının eşleştiği rakibin Amerika Açık’ta ortalama turnuva sıralaması kadınlarda 98.5, erkeklerde 97.2.

Fakat hesabı yaptığımızda görüyoruz ki (128-33)/2 +33= 80.5 olması lazım. Yani eğer kura çekimi tamamen rastgele yapılıyorsa son 10 sene ortalamasının 80 civarında olması lazım. Açıkça görülüyor ki ilk iki seribaşıya ABD’de daha kolay rakipler düşüyor.

Son 10 yılı içeren tabloda rastgele 1000 tane kura çekilmiş yapılan çalışmada. Ve elde edilen sonuçlar şöyle. Hali hazırda çekilmiş olan resmi kuralar ile karşılaştırıldığında erkeklerde bu 1000 rastgele kuradan yalnızca üçü daha düşük sıralamada bir rakip vermiş 1 ve 2 numaraya. Kadınlarda ise hiçbiri. Evet 1000 rastgele kuranın hiçbiri orijinal rakipten daha düşük sıralamada bir rakip vermemiş. Peki diğer Grand Slamlerde durum ne?

Erkeklerde hali hazırda çekilmiş orijinal kura kadar ya da daha kolay bir kura elde edilme yüzdesi; Avustralya Açık’ta %71.2 (yani 1000 rastgele kuradan 712’si), Fransa Açık’ta %69.5, Wimbledon’da %37.0 ve Amerika Açık’ta daha önce de bahsettiğim gibi %0.3.

Kadınlarda Avustralya Açık’ta %94.7, Fransa Açık’ta %99.2, Wimbledon’da %30.7, Amerika Açık’ta ise sıfır.

Bu oran 100’e ne kadar yakınsa o kuranın rastgelelik belirteci olan ortalama 80.5 sıralamaya yaklaştığını görebiliriz. Yani Kadınlar Fransa Açık kuraları rastgeleliğinden şüphe duyacağımız en son kura olmalı.


1996 Amerika Açık kurası çekildikten sonra ABD'li tenisçilerin yararına olduğu gerekçesiyle boykot edilmiş ve kura yeniden çekilmişti.

100. ya da 35. sıradaki tensiçinin gelmesi ilk iki seribaşının ilerlemesini ne yönde etkileyeceği bilinemez. 2001'den bu yana ilk iki seribaşıya gelen en yüksek basamaktaki tenisçi turnuva 37 numarası kadınlarda. Erkeklerde ise 41. İki durumda da seribaşılar galip geldi. 

Read more...

16 Ağustos 2011 Salı

foto: twitter'dan gelenler

Dün gece 15 dakikayla arayla tenisçilerin geçtiği üç foto...


Petkorazzi abdominalleri şişirmişken,


Laura, Rafamobil ile yan yana...


Ve Sorana Cirstea ve park etme kabiliyeti, edememe, kabiliyetsizliği...


Read more...

video: djokovicgiller



Djokovicgiller mutlu, Jelena Ristic can, canan. Eskiden Ana ile yakıştırırdım Nole'yi ama Jelena zeki bir kıza benziyor. (Golfçü peşinden koşmaması bence zekasını gösteriyor zaten aferim)

Read more...

rogers cup: ben büyüğüm ben, novak usta



Kim diyorsa ki "Djokovic'in bu halini önceden tahmin ettim", ben onun alnını karışlarım. Eskinin buluttan nem kapan, osuruktan hapşıran adamı şimdi ne güneşten, ne polenden, ne sıcaktan, ne rüzgardan, ne gürültüden, ne yağmurdan, ne de Federer ve Nadal'dan etkileniyor. Adam mekanik bir şey oldu.

Bu seri ilk inşa edilmeye başlandığında bahar-yaz aylarına kadar kesin eski Novak geri döner diyordum. Ne kadar kazanabilirdi ki böyle seriler halinde. Sonra baktım adam manyak. Gidiyor. 1 Masters, 2 Masters, 3 Masters ha dört Masters. Arada bi ufak, bi büyük deviriyor. (Grand Slamlere 70'lik diyek mi bundan sonra). Neyse rekorun dibine geldik. Federer seri rekorunu kırmasına izin vermemişti. Bu sefer rakip bile olamadı.

Murray ve Nadal'ın erkenden döküldüğü, Federer'in yeni yaşında yine Tsonga'ya tosladığı turnuvada Djokovic tek başına kaldı yukarılarda. Finaldeki rakibi bu sene ABD'de çok iyi işler çıkaran Mardy Fish oldu. Zorladı da Novak'ı. Ama kritik puanlar hep Sırp'a gitti. Fish bir set alabildi, bu turnuvada Nole'den set alabilen tek isim oldu. Fakat şampiyonun adı değişmedi.

Djokovic bu yılki dokuzuncu şampiyonluğunu kazandı. Bunlardan beşi Masters, ikisi Grand Slam. Bu 5 Masters bir rekor. Daha önce kimse bir sezonda bu kadar Masters kazanamamıştı.

Önümüzde bir Cincinnati ardından Amerika Açık var. Cincy'i geç- Amerika Açık'ta bir şampiyonluk Djokovic'i tarihin en iyi sezonunu geçiren tenisçi yapar. Federer'in 2006'si suya düşer gözümde.


Fish de kendi çapında bir Djokovic oldu. Şu an Amerika Açık Serilerinde lider gidiyor. Djokovic ikinci. Fish kariyerinin en yüksek noktasını gördü sıralamada bu hafta yedinciliğe çıkarak. Bu kadar tek yönlü bir oyunla bunu başarması da dikkat çekici. O tek yönünü yani servis-voleyi ne kadar iyi yapabildiğini gösterir. Ama o silah da genelde tutukluk yapar işte, hele ki karşındaki azman olmuşsa.

Read more...

toronto: kaçın lan sahibi geldi


Bunu kabullenmek zor. Aslında hangisini kabullenmek zor bilemiyorum. WTA'de bir kişinin çıkıp da bir sene boyunca maç oynamamış birini yenememesi mi yoksa Serena Williams'ın her şeye rağmen azimle tura geri dönmesi mi...

Üst üste ikinci şampiyonluğunu Toronto'da elde etti Serena. İlki Stanford'daki Premier turnuvaydı. Kanada ise Premier 5 yani bir nevi erkeklerdeki Masters. Federer'in bir sene ara verip de dönüp Indian Wells'i kazandığını düşünün işte, bu yaşta. Serena'nın şampiyonlukları ile büyümüş bir nesil için bu normal gelebilir. Ama anormal. Cidden anormal ötesi. Şu an bunları yapabilen bir kadının sakatlık öncesi 32 Grand Slam tekler şampiyonluğu falan bulunması gerekir.

WTA yıllardır eleştiriliyor ve ben inatla çeşitliliğin iyi olduğunu savundum. Federer'in 05-06-07'deki dominasyonu gibi bir şey insanları tenisten soğutur diye düşündüğüm için (en azından Federer'in oyunu göze hoş geliyor, Serena'nınki gerçekten itici) WTA'deki bu çeşitliliğin iyi olduğunu düşündüm. Ama işte Serena gelip de herkesi pataklamaya başlayınca anladım ki bu başıboşluk bir felaket.

Bu kadının karşısına geçen her oyuncu karaktersiz gibi oynuyor. Bütün oyun karakterini kaybediyor ve siniyor. Forehandçi fileyle sevişiyor, servisçi top fırlatamıyor. Saçma sapan işler. Kadın ayağını kesti, ölümden döndü. Utanır lan insan azıcık. Gelip hâlâ turu domine edebiliyorsa ben o ilk 10'daki tenisçilerin hepsinin ta raketlerini asmalarını tavsiye edebilirim. Bu baskıyı kaldıracak psikolojileri yok mu? Yetenekleri var biliyorum. Ya neyse aklım almıyor, tenis fiziksel bir oyun, cidden aklım almıyor. Koskoca Federer düştü fiziksellikten ötürü, bu kadın bir sene bırakıp eskisinden daha iyi devam ediyor. Bırakın bu işi, beni de yormayın.

Şimdi yazının başına baktım da. Yazdıkça sinirlenmişim.

Read more...

11 Ağustos 2011 Perşembe

toronto: caro'ya bunlar da lazım



İki yıldan uzun bir süredir Energizer tavşanı gibi soluk almadan turnuvadan turnuvaya koşan Wozniacki sonunda teklemeye başladı. Hiç büyük turnuva kazanamaması üzerinde zaten bir baskı yaratırken, medyanın da üstüne gelmesi mental yönden iyice eğmiş gibi duruyor Danimarkalı'yı. Şu ana kadar küçük turnuvaları kazanarak ya da en azından son dört falan görerek puanlar toplayabiliyordu. Büyük turnuvalarda zafere ulaşamasa da en azından ilk turlarda elenmiyordu.

Fakat sonunda bu tempo fiziksel olarak da bir yerden patlak verdi. Wimbledon'dan sonra katıldığı Bastad'da omzundaki sakatlık nedeniyle erkenden çekilmek zorunda kaldı. Omuz sakatlığı hakkındaki detayı tam bilmiyorum. Durumu nedir pek araştıramadım. Ama bugünkü Sara Errani mağlubiyeti omuz sakatlığından öte bir şeyler olduğunu gösteriyor.

Son şampiyon olarak katıldığı Rogers Cup'ta ilk maçında Vinci'ye yenilerek elendi. Ama nasıl eleniş. Normal giden ilk setin sonunda servis kırdırdı. İkinci sette toparladı. 5-1 öne geçti. İki kez set için servis atarken servisini kırdırdı. Üst üste altı oyun kaybetti ve elendi. Omuz sakatlığı olsa bu kötü performans maç içine dengeli yayılırdı diye düşünüyorum.

Bence kendisi için bu yenilgiler iyi oluyor. İlk turlarda elenmesi yani. Fiziksel olarak kendini toparlıyor zira şüphesiz ki maç oynamak daha fazla gerginliğe neden oluyor antrenmana kıyasla. Mental açıdan da bu nedenle daha rahatlayacaktır gibime geliyor. Amerika Açık'ta pek bir şey beklenmemesi lazım kendisinden ama gelecek sezon için bu mağlubiyetleri iyi kullanırsa Grand Slam kazanabilir. Aptalca bir varsayıım gibi gözüküyor benimkisi ama bir bekleyelim.

Serena Williams ise Görges karşısındaydı. Yine haydarvari oynadığı ilk setin ardından Görgi dengeledi oyunu. Tie-break'e gitti ikinci set. Burada biri kendi servisinde dört maç puanını ıskaladı. Kendi servisindekini çift hatayla ıskaladı. Maçtaki altıncı şansında güldü ama. Üçüncü turda olası bir Clisters eşleşmesi vardı. Ama Belçikalı karın kaslarından sakatlanarak daha ilk maçında turnuvadan çekilmişti. Serena için her şey beklediğinden iyi gidiyor şimdilik.

Toronto'da çok rüzgar var. Üstteki iki maçta da tenisçiler çok zorlandı. Ana Ivanovic, Grandstand kortunda yani ikinci büyük kortta Iveta Benesova ile karşılaştı. İlk sette 5-3/30-0 öndeyken rüzgar ışıklandırma direklerinden bir parçanın kopup ball-boy'un çok yakınına düşmesine neden olunca maç durduruldu. Yaklaşık bir saat sonra 1 nolu korttan devam etti müsabaka. Ana rahat kazandı benim zorlu geçmesini beklediğim maçı. Şimdi üçüncü turda Vinci ile oynayacak. Bu kesin çok zor geçecek ama. Vinci, Caro'dan aldığı gazla gider.

Read more...

rogers cup: hep bu twitter yüzünden


Hep bu şeytan icadı Twitter yüzünden oldu ne olduysa. Rafa Montreal'de daha ilk maçında Ivan Dodig'e elendi.

Oysa ki her şey tipik bir erken tur maçı gibi başlamıştı. Rafa ilk sette kritik puanları kazanıyordu ve ilk seti de farklı şekilde hanesine yazdırdı. İkinci sette de servis kırma avantajını bulan İspanyol 3-1 öne geçince kimse şaşırmamıştı. Bizi şaşırtacak şey daha yeni geliyordu çünkü.

Dodig bu noktada ikinci seti tie-break'e taşıyıp kazandı. Üçüncü setin başında yine servis kırdırıp geriye düşünce bu sefer ben dönebileceğine inanmıyordum ama o döndü. 3-3'ten sonra bir kez daha servis kırdırıd ve 5-3 geriye düştü bu sefer. Nadal maç için servis atarken Hırvat raket yine bir olanaksızı başardı. Maçta kaldı. Tie-break'e götürdü ve kazandı.

Nadal'ın ayağında bir sakatlık olduğunu ve bu yüzden yeterli düzeyde antrenman yapamadığını biliyoruz. Bütün bunlara rağmen İspanyol'a karşı 1-6/1-3'ten gelip maç kazanmak büyük iş. Dodig bu sezon Avustralya Açık'ta Djokovic'ten set alarak dikkat çekmişti.

Djokovic demişken...

Alışmış kudurmuştan beterdir. 10 yıl da bisiklet sürmesen yine o seleye oturduğunda hiç bocalamadan gidersin ya, ya da yüzmeyi unutmazsın ya... Kas hafızası gibi bu kazanma ya da kaybetme alışkanlığı da. İkisinin de kırılması için çok büyük değişiklikler gerekiyor.

Djokovic bugün Davydenko karşısında çok saçma başladı maça. Çift hatalar havada uçuştu, backhandler filede buldu kendini. Kolya zaten Gollum gibi bekliyor fırsatı. Hemen 4-1 öne fırladı. Nole'nin büyüsü sona mı eriyor diye düşünceler başlamışken o alışkanlık çıktı saklandığı yerden. Aldı Djokovic'i kanatlandırdı. 4-4'e geldikten sonra bir rahatlama ile tekrar servis kırdırsa da ilk seti 7-5 kazandı. Bu vakitten sonra ikinci set çocuk oyuncağıydı.

Kolya'nın daha 1,5 sene önceki halini hatırlıyorum. Nadal'ı deviren. Nasıl bir siliniştir sahneden. (Şiirden nefret ederim) Davydenko'nun zamanla eriyen karizmasına ters oranla karizması artan karısı güneş gözlüklerinin ardından kocasına eminim ki küfürler yağdırıyordu. "Yine rezil ettin bizi ee güne, boyun devrilsin!" Hoş, o daha çok gelmeyen paralara yanıyordur.

Djokovic 49-1 oldu böylece. Adam sürekli genleşen evren gibi. Doppler Etkisi'ni görebiliriz bence Nole'nin yüzünde.

Bugün Federer de korttaydı. Marsel ile antrenman yaptıktan sonra neler yapacağını merak ettiğimiz İsviçreli, ev sahibi Pospisil'i yendi ve muhteşem dörtlü içinde en az zorlanan isim oldu.

Montreal’de her şey bir garip olunca alınan sonuçlara şaşırma katsayısı da düşüyor haliyle. Marin Cilic, Delpo’yu iki sette çok rahat mağlup etti. Delpo Bey’in Amerika Açık öncesi bu hali hiç de iç açıcı değil.

Read more...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

federer rogers cup'a marsel ile hazırlandı


Kazanırsa da "Marsel ile çalıştım, kazandım :))" diye reklam yapsın. Marsel Dergisi Dershaneleri.

Hep hayal ettik Marsel'in bir turnuvada Federer, Nadal, Djokovic ya da Murray ile karşılaşmasını. Merak ettik neler olacak, Türk tenisinde neleri değiştirecek diye. O henüz olmadı ama Federer ile Marsel karşılıklı oynama fırsatı yakaldı.

İki haftadır normal düzenimden sapkın bir biçimde sabahın köründe başlıyorum mesaime. Genelde 07.30'da uykulu gözlerle bilgisayarın başına geçip aynı zombik gözlerle dönüyorum evime. Bu sabah Can Hoca'nın Facebook sayfasında "Kral'la (Federer) antrenman yaptık" yazısını görünce gözlerim istese de kapalı kalamazdı. Gün boyu bekledim fotoğrafları. Sonra Alican sağolsun gönderdi daha Can Hoca yüklemeden. Hemen Eurosport.com'a koydum ve sizle paylaştım. Saçımı süpürge ettim, yemedim yedirdim...

Haber metni için buraya bakabilirsiniz.







Read more...
yasal uyarı (disclaimer diyor yabancı insanlar)

bu blogdaki fotoğrafların yüzde 99.9'u http://sports.yahoo.com adresinden alınmaktadır.. tüm hakları reuters, ap ve getty images'e aittir.. sanırım.. bu blog tarafsız bir tenis blogu değildir.. sevdiğim tenis oyuncularını kayırırım.. ama sevmediklerime hakaret etmem.. siz de etmeyin, çok ayıp.. yorum yazarken öyle tek cümlelik "saldır federer, vur kır nadal" tarzı yorumlarınızı yayınlamayacağımı göz önünde bulundurun.. merak ettiklerinizi ya da içinde cidden yorum bulunan yorumlarınızı göndermekten çekinmeyin.. tenisi sevelim.. boş alanlara kort dikelim.. teşekkürler..

ben olsam firefox 3küsür ve en az 1152x864 çözünürlükte dolanırım buralarda..

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

  © Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP