video: gösteri değil grand slam maçı
Artık video yüklüyorum yormuyor :(
Artık video yüklüyorum yormuyor :(
(Foto koyamadım zira daylife çalışmıyordu, odun gibi yazı oldu sadece kusura bakmayın)
Tenisçiler kas ve kemik sakatlıklarından yeterince çekmiyorlarmış gibi virütik rahatsızlıklar da kariyerlerini taciz ediyor. Bunlardan en çok bilineni mononükleoz tabii ki. Federer'i etkileyen, Ancic'in kariyerini bitiren illet. Lyme vardı bir de. Avustralya'ya özgü. Sam Stosur'un şimdiki noktaya çok daha geç gelmesine neden olan. Bunların dışında adını daha önce hiç duymadığımız hastalıklar ve "blablabla disease"ler, "blablabla syndrome"lar...
Kuralar çekildiğinde İrlandalı Sorensen hazırlıklarını dünya altı numarasına göre yaptı. Bugün kortun ilk maçında karşısında Söderling'i bekliyordu ancak bulduğu kişi elemelerde elenen da Silva'ydı. Söderling maçtan bir gece önce mide ve baş ağrısı nedeniyle uyuyamamış. Sabah doktora gitmişler. Yakın zamanda geçirdiği bademcik iltihabının neden olduğu bir sorunmuş. Doktor oynamasının daha köüt sonuçlar doğurabileceğini söylemiş. İsveçli de son dakikaya kadar bekleyeyim ki heyecan olsun demiş. Bence herkes bademcikleri aldırsın. Ben 5 yaşında aldırdım. Çok da güzel, rahatım. Herkese tavsiye ediyorum. Anlamsız organlar zaten. Di mi, haksız mıyım, sen de bir şey de, niye konuşmuyorsun, susamıyorum ben nolcak....
Da Silva bir de sen plajdan gelen Danimarka gibi ilk sette yardır 5-0'a. Oradan git setlerde 2-1 öne geç, rakibin maçtan çekilsin tur atla. Hayat küçük sürprizlerle dolu değil mi azizim.
Günün en merakla beklediğim maçı. Lisicki için gerçek bir test olacaktı. Bu turnuvada nereye kadar gidebileceğini görebileceğimiz ilk büyük test olacaktı. Venus Williams turnuvadan çekilmeseydi. Onun da hastalığı adını ilk kez duyduğum bir sendrom. Sjögren Sendromu. Olay bağışıklık sisteminde geçiyor. İnsanın enerjisini emen, yorgun hissettiren ve eklem ağrılarına neden olan bir hastalık. Mononükleoz'a benzer belirtileri var. Google'da aratırsanız bulursunuz detayları burayı bilimsel makaleye çevirmeyelim şimdi.
Venus Avustralya'dan bu yana dört turnuva oynadı sadece. Önce karın kaslarını sakatladı sonra işte "gizemli" virüs vurdu.
Kadınlarda bugün dikkat çekici sonuçlar vardı. Elenen seribaşılar, zorlanan favoriler vardı. ABD'li raketler ön plandaydı. Madison Keys'ten başlamak istiyorum. Kaybetmesine rağmen en dikkat çekici tenisi oynayanlardan biri. İlk turda deneyimli vatandaşı Jill Craybas'ı yendi. Bugün 27 nolu seribaşı Lucie the Exorcist ile karşılaştı ve ilk sette 5-0 öne geçti. Ve neredeyse bagel'i yediriyordu. İki set puanından yararlanamadı. Kendi servisini falan da kaptırdı ondan sonra ama ilk seti almayı başardı.
İkinci setin başında da servis kıran Madison bir anda tribünleri ayağa kaldırdı. Ama sonrasında onu kritik puanlarda oynama başarısızlığı ya da daha doğru deyimle deneyimsizliği durdurdu (son beş kelime + bağlaç d ile başlıyor). Safarova yavaş yavaş maça ortak oldu ve kazandı. Madison daha 16 yaşında. Henüz üçüncü pro turnuvasında, hem de bir Grand Slam arenasında bunu başarması harika.
Kazanan genç Amerikalı Christina McHale'di. İsmini duyunca üniversite yıllarımı aklıma geitiyor McCabe-Thiele metodu nedeniyle. Neyse, Cincinnati'de dünya 1 numarasını yenen McHale kariyerinin ikinci top 10 galibiyetini Marion Bartoli'yi yenerek aldı. Bartoli ki Roland Garros ve Wimbledon'da iyi işler yapmış birisi. Çok sakin kalmayı başardı McHale ve her topa yetişti. Mental olarak diğerlerinden farkı belli oluyor ilk bakışta. Diğer gençler demiyorum bakın diğer bütün kadın tenisçilerden. Maçı kazanınca da çıldırmadı sakin sakin geldi Bartoli'nin elini sıktı büyük bir gülümseme ile yerine oturdu. Evinde, New Jersey'de kalıyormuş bir de. Otelde değil. Ne güzel.
Sonraaaa Dominika Cibulkova. Ekvador asıllı ABD'li Irina Falconi'ye yenildi o da. Hem de ilk set aldığı maçta. Şey ilginç, Falconi'nin ismi Cibulkova kadar duyulmuş değil ya, galibiyette "genç tensiçi bravo gelsin arkadan yensin seribaşılar" deniyor, destekleniyor. Ama filenin diğer tarafında Domi 89'lu. Bir yaş var aralarında sadece. Erken patlama yapmanın ters etkisi de bu oluyor. Domi Falconi'den küçükken Fransa Açık'ta yarı final oynadı, geçen yıl burada çeyrek final oynadı. Hiç.
Şimdi önümüzdeki 1-2 hafta Amerikan medyasının bu tensiçileri nasıl gazladığını göreceğiz. Sonra ABD dışında yenilmeye başlayacaklar büyük ihtimalle. Oudin'e dönüşecekler. Medyanın ağzını büzebilsek ne güzel olurdu.
Günün sondan bir önceki maçında Agnieszka, Kerber'e yenildi. Bunda Eurosport Türkiye ekibinin katkısı yadsınamaz.
Erkekler var daha. Aslında uzun uzun anlatılacak bir şey yok. Almagro elendi Benneteau'ya. Delpo ve Murray kazandı. Murray biraz saçmaladı ilk sette ama toparladı. Isner-Baghdatis maçı çok zevkliydi. Keza Roddcik-Russell. Bizim aklımız Marsel'de. Bu gece, o gece.
Ivanovic bugün kötü başladığı maçı güzel bitirmeyi başardı. Hemen ilk oyunda servis kırdırdığı maçta ilk sette 4-2 geriden gelip yedi oyun üst üste kazandı. Pek göremediğimiz bir şey ama bugün kendisini kamçılayan başka bir şey vardı. Maçtan sonra kort içinde ESPN ile yaptığı röportajda duygularını saklamakta zorlandı Ana. Hafta sonu ölen dedesi onu çok etkilemiş. Maç içerisinde onu düşünmemek için kendini zorladığını söyledi.
Bunun dışında Ana'yı dibe sürükleyen eski sevgilisi golfçü Adam Scott bugün Ana'nın locasından izledi maçı. İblis herif. Hâlâ peşinde dolaşıyor yaptıkları yetmemiş gibi. Ana'nın koçu Nigel Sears'ın kızı, Möri'nin sevgilisi Kim Sears'ta locadaydı.
Ivanovic ikinci turda Petra Cetkovska ile oynayacak. Wimbledon'ın intikamı alınacak.
Dün Wimledon şampiyonu Kvitova'nın elenmesinin ardından Roland Garros şampiyonu Li Na durur mu, yapıştırmış cevabı. Genç ve gelecek vaadeden Simona Halep önünde istediği tenisi sergileyemeyen ve çok basit hata yapan Çinli elendi. Halep kariyerinde ilk defa ilk 10'dan bir ismi mağlup etti.
1971'den bu yana ilk kez o yılın ilk üç Grand Slam'inin şampiyonu Amerika Açık ikinci turunu göremedi. Ozi Açık şampiyonu Kim Clijsters bildiğiniz gibi karın kaslarındaki sakatlık nedeniyle katılamadı.
Başka dikkate değer ne var diye bakıyorum, Schiavone'nin 16 çift hatası, Jelena Jankovic'in çok rahat kazanması, Cirstea'nın her zamanki gibi yenilmesi, Arantxa Rus'un kazanması, Hantuchova'nın Permantier'e boyun eğmesi, Jarka'nın nefis direnişi, tablonun en yaşlısı Date-Krumm'un o bildiğimiz sürprizini yapamayarak ilk turda elenmesi, Alize Cornet'nin hâlâ maç kazanabiliyor olması ve Lisicki'nin 32 dişli basın toplantısı var.
Bir de Jamie Hampton'ın Baltacha karşısında son sette 5-1 deride, son oyunda 30-15 öndeyken maçı bırakması. Canlı skorlardan izlerken görünce şaşırmıştım, maçın o noktasında bırakmak içn ciddi bir sakatlık olması lazımdı. Çok kötü kramp geçirmiş ve 10 dakikalık tedavi dahi yetmemiş.
Wozniacki de korttaydı bugün. Rahat kazandı maçını. Karşılaşmadan sonra basın toplantısında "Kim ne derse desin aşkk için önce..." ha yok, "Kim ne derse desin 1 numara benim vebırakaya hiç niyetim yok" dedi. Rory hakkında konuştu ve yeni gizemli koçunun ismini yine söylemedi. Maçı izlemiş ama bu yeni koç. Yoksa yeni koç Rory mi?
Caro'nun rakibi Nuria ise 1.55 boyunda bir tenisçi. Küçükken Messi'nin doktoruna götürselermiş yavrucağı uzarmış belki biraz daha. Hormonlu Nuria. Töbe ya.
----
Yediklerinize dikkat edin. Sonra merkez kortta dünya 1 numarası karşısında midenizden gelen sesler, kafanızdan gelenleri bastırır ve Conor Niland gibi maçtan çekilmek zorunda kalırsınız. İrlandalı tenisçi 11-1 gerideyken daha fazla dayanamadı ve müsabakayı 44 dakikada terk etti.
Ve sonra Nadal-Golubev vardı. Kazak tenisçi yıl içinde rekor düzeyde arka arkaya maç kaybetmişti. Nadal ise... Nadal işte. Bu maçta biz Golubev'in neden bu kadar maç kaybettiğini öğrendik. Cevap netti. Adamda finishing 3. 20 üstünden. Üç sette de servis kırarak öne geçti. Son iki sette 5-2 öne geçti hatta. İkinci sette yedi set puanından yararlanamadı. Hakemle bolca tartıştı.
Büyük tenisçiler ile diğerleri arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Yoksa Golubev'in vuruşları çok temiz. Ama işte kafada sorun var biraz. Bu arka arkaya gelen mağlubiyetlerini açıklıyor. Nadal hayranları korkutsa da güvenle ikinci tura yürüdü.
Parti çocuğu Gulbis maçının gündüz olduğuna sevinmiş olmalı. Zira akşam çılgın doğum günü partisine akabilir (Maçtan sonra yeterince kutlama yaptığını gidip uyuacağını söyledi biz de yedik onu). Bugün doğan Ernie, 16 nolu seribaşı Youzhny'e set vermeyerek kazandı maçını. Letonyalı'dan görmeye pek alışık değiliz böyle şeyleri ama oldu bu bugün. Bi yerlerde turnuvanın gizli favorisi olduğunu yazmışlardı. O kadar uçmayalım.
Bir de Sergey Bubka'nın oğlu Sergei Bubka (oğlum olursa adını Onar koyucam) 24 yaşında ilk Grand Slam ana tablo maçını kazandı. Sergey Bubka kim diyenler, Google var.
Petra Kvitova... Wimbledon sonrası bu kıza yaramıyor. Geçen yıl herkesi şaşırtarak yarı final oynadı ve ardından sezon sonuna kadar yattı. Sezonun başında yine çok iyi başladı. Brisbane ve Paris'i kazandı. Sonra toprak kortta bile turnuva kazanacak kadar ileri gitti. Bu yıl Wimby zamanı yine servisleriyle geldi ve şampiyon oldu hiçbir şey olmamış gibi. Şimdi bakıyoruz Amerika Açık ilk turunda atta gidiyor.
Bugün Alexandra Dulgheru önünde acayip bir yorgunluk vardı üzerinde. İki sette de erkenden servis kırıp öne geçti ama bu üstünlüğünü koruyamayacak kadar kötü servis attı. Sonuçta set alamadan elendi. Açık Çağ'da Amerika Açık ilk turunda elenen ilk Wimbledon şampiyonu oldu. O da başarı neticede...
© Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008
Back to TOP