kazananı desteklemek
Novak Djokovic Roma Masters finalinde Rafael Nadal'ı 6-4'lük iki setle yenerek yenilmezliğini sürdürdü. Bu seneki yedinci şampiyonluğu. Dördüncü Masters şampiyonluğu. Dördünde de finalde Nadal'ı yendi. Bu seneki 37. galibiyeti. Serisi ise 39'a çıktı. Roland Garros'ta final görürse Nadal kazansa bile 1 numaraya oturacak. Ayrıca final görmesiile 43 maçlık sezon başlangıcı yakalayacak ve John McEnroe'nun rekorunu kırmış olacak.
Bilgiler bu kadar şimdi asıl konuma döneyim. Djokovic'in bu galibiyeti monotonluktan sıkılan bir birey olarak beni tedirgin ediyor. Konu birazdan "kazananı desteklemek"e dönecek. Uyarayım dedim.
Federer'in 2005'ten sonraki dominasyonu kesinlikle can sıkıcıydı. Saçmaydı. Karşısına birisinin dikilip de "Nasıl olacak bu iş abiler" diyememesi, Federer'in arka arkaya kazanması, kazanması, kazanması... İnsan tenise duyduğu heyecanı yitirebiliyor izlerken. Evet çok estetik, çok başarılı, göze hoş geliyor. Ama sporun mücadeleci tarafına ne oldu?
Bu aslında çok dallı budaklı bir konu. Djokovic Nadal'ı üst üste dördüncü kez yenip Roma Masters'ı da müzesine götürdüğünün ertesinde yazdığım yazıyı bu kadar dallandırmak istemem. Ama tutamıyorum kendimi yazı oraya doğru gidiyor. Çoğunluğun Federerci olması ile şu an çoğunluğun Barcelona'yı desteklemesi arasında aynı bağlantı var. Göze hoş gelen falan bahane. Adamlar kazanıyor arkadaş.
Ronaldinho'dan önce umurlarında olmayan İspanya İç Savaşı bir anda ateşli olarak tartıştıkları bir konuya dönüştü. Tabii ki bütün Barçalıları töhmet altında bırakmıyorum. Babasından amcasından görüp de çocukluğundan bu yana o takımı tutan vardır. Fakat Barcelona sevgisini İspanya'daki iç savaş üzerinden temellendiren ve Madrid'e ateş püsküren insanlar var. Sanırsınız geceleri Guernica'ya bakıp bakıp ağlayarak yataklarına giriyorlar. Yok arkadaşım. Barcelona kazanıyor ve sen bunu okuyan Barçalı, Katalanlık temelin 5 seneden eski değil.
Aynı şekilde Federer de kazanıyor ve sen ekranda en çok onu gördüğün için seviyorsun. Sonra "Ben Federer'i/Barcelona'yı kazandığı için seviyorum" demeye utandığından hop altını dolduruyorsun. Bunu ya desteklediğini abartılı şekilde överek ya da rakiplerinin kusurlarını/tarihlerini yererek yapıyorsun. Nadal poposuna kaçan donu çekiştiriyormuş hohahaha, Djokovic çok top sektiriyomuş, annesi-babası malmış hohahahhaa... Ama Federer centilmenmiş. Barcelona'nın Mourinho'ya karşı yaptıklarını hatırlayalım. Hayali darbelerle yere uçmalar, yerde yatarken iki avuç arasından hakeme yan gözle bakmalar, Uçan Spagetti Canavarı dediğiniz Messi'nin almadığı bir darbe sonucu stage dive mertebesinde bir şeyler yapması... Barcelona dünyanın en iyi takımı... Oyunculukta.
- Neden Federer'i seviyorsun?
- Çünkü o çok centilmeeeen.
- E bak hakeme falan bağırıyo?
- Haklı işte haklııııı..
- Ama Nadal da centilmen.
- O poposunu elliyo bi kereeeee!!
- Neden Barcelona?
- Çünkü yazık Katalanlar. Ezilmiş halk. Azınlık. Devrim.
- Diyarbakırspor?
- Iyyy... Yaaaanış anlaşılmasııın benim de Kürt arkaaşlarım var taaam mı ama yine de ıyyyy!
İtiraf edin. Kazanıyorlar. Seviyorsunuz. Ama şimdi devir benim ve Djokoviccilerin devri. Federer ve Nadal çatır çatır kupa kazanırkenden desteklemeye başladığım Djokovic yenilmez armada oldu. Sonsuza dek sürmeyecek. Ama Federer ve Nadal fanboylarını biraz da olsa susturduğu kesin. Asıl soruna dönersek: Ya sporun rekabetçi tarafı?
Federer'i sevmememin nedenlerinden biri olan turu domine etmesi ve yüzde 95'e varan galibiyet oranına ulaşması şu an en sevdiğim adamda vuku buluyor. Ben bu işten sıkıldım açıkçası. Rekabet olmazsa heyecan olmaz. Zaten takım tutar gibi tenisçi de tutulmamalı. Yeri geldi mi insan desteğini çekebilmeli. Djokovic insanlığa döndüğü zaman, yenilmeye başladığı zaman Ajde'lere devam edebiliriz. Sırada Juan Martin del Potro var. Onu da yükselteyim şimdi iki numaraya.
Yani şunu demek istiyorum. İlk 10'un dışında da tenis oynayan, hayatını bundan kazanan insanlar var. Ve inanın 50. ile 5. arasında, oynadıkları tenis arasındaki fark insanların genleri arasındaki fark kadar. Özgüvene, psikolojik nedenlere bakar bu işler... Ve bu sporcular arasında Federer'den, Nadal'dan, Djokovic'ten insani özellikler bakımından daha iyi olanları var. Daha kültürlü, olanları, daha aklı başında olanları, daha hayırsever olanları. Sadece bu üçlüyü izlemek yerine diğerlerinin özelliklerini de öğrenmeye çalışmak size bir şey kaybettirmez.
[Yukarıda yazılanları üstüne alınmaması gereken Federerciler var. Twitter'dan, oradan buradan konuştuğum insanlar bunlar ve Federer'i gerçekten oynadığı tenis için seven, tenisi bilen insanlar. Onlar bu yazının konusu değil. Bunu belirtme ihtiyacı duydum çünkü sonra alınıp, sinirlenip üzülüyorlar. Olmasın]