29 Ocak 2011 Cumartesi

foto: ahan da buradaymış




Büyümüş bu. Amerika Açık 2009'daki halini save edip reload edebileydik keşke.

Read more...

kim şampiyon ama jada nerede laaaaaaaan!

Doğan Haber Ajansı tarafından fütursuzca ÇALINAN özet ve yorumum burada.


Maçın ilk setinden çok zevk aldım. Baseline rallilerini severim ilginç bir şekilde. İki taraf da çok iyi yönlendirdi topu. Bir anda çaprazdan paralele geçmeler, hızı düşürüp yükseltmeler. Hani bir baseline oyunundan zevk alınacaksa böyle oynanmalı oyun. Li çok titrek başladı. Heyecanına verdim. Sonra toparladı ve seti aldı zaten.

Clijsters paniklemedi Sydney'deki gibi. Belki de Sydney'deki o mağlubiyet bir şekilde işine yaradı burada. Oradan aldığı dersleri uyguladı ve ikinci sette oyunun hakimiydi. Hatta bundan sonra maçın da hakimiydi. Bir ara servis kırma festivaline döndü oyun normal WTA tarifesi o. En güzel maçlarda bile varsayılan olarak geliyor panik yapmayın. İlk set güzeldi demiştim, diğer setler işte bu yüzden kötüydü çünkü basit hatalar havada uçuştu.


Maçtan sonraki konuşması yine her zamanki gibiydi. Bütün takımına, ailesine teşekkür etti tek tek. En sonunda farklı bir Grand Slam'de de kazandı ve amacına ulaştı.

Li Na için ise söylenecek çok şey var. Geçen sene bayağı yazmıştım hakkında Zheng Jie ile beraber. Çin'in baskıcı antrenman programına postayı koyup kocasıyla çalışmaya başlamasının ardından yükselişe geçmesi falan. Güzel şeyler. Bir de espri yapacağım diye bazen çok saçmalıyor o da olmasa iyi olur.


Bir de ben Jada'nın fiti fiti koşmasını istiyordum kortta. Niye aldınız bu mutluluğu elimizden!!!

Read more...

bunlar da çiftler oyununun federer'i


Öyle işte. Ne yazayım ki haklarında. Her Grand Slam'de haklarında 10 satır yazsam şimdiye kitap olurdu. Açın bakın istatistiklerine. DANALAR.

Read more...

jiri vesely

93lü Çek Jiri Vesely de genç erkeklerde şampiyon oldu. 1 numaralı seribaşıydı. Finalde Avustralyalı Luke Saville'i çok çok rahat geçerek şampiyon oldu. Gasquet'nin omuzları, Ancic'in parlaklığı, Bryan kardeşlerin kayıp üçüzü... Bir de solak.

Grand Slam performansındaki artışı şöyle göstereyim. Geçen seneden itibaren RG (1.tur), Wimby (3.tur), US (Çeyrek) ve Ozi'de şampiyon.


 Bu da Mestach gibi çiftlerde de şampiyon oldu.

Read more...

an-sophie mestach


Kızlar şampiyonu 1994 doğumlu Belçikalı An-Sophie Mestach oldu. Aylardır övdüğüm Daria Gavrilova'nın daha ilk turda elenmesi ilginçti. Ama ilk junior keşfim sayacağım Eugenie Bouchard'ın Lauren Davis'i yenip yarı finale çıkması güzel oldu. Burada Monica Puig'e yenildi ama olsun.

Mestach da finalde Puig'i 6-4/6-2 ile iki sette yenerek şampiyon oldu. Bununla yetinmedi çiftlerde de şampiyon oldu.

Belçikalı'nın müthiş bir sporcu fiziği var. Yani inanılmaz bir vücut yapısı. Omuzlar ve göğüs kafesi geniş, şu yaşında benimkinden bile geniştir diye düşünyorum da abartıyor olabilirim. Beli ve karnı ise incecik. Üçgen vücut tabir ettiğimiz şey. Ayrıca Nadal gibi bisepsi var.

Bugün kadınlar finalini izlemek için tribündeydi. Maçtan sonra Clijsters onu tebrik ederken kamerelar çektiğinde yüz rengi pembeden mora doğru bir geçiş yaşadı. Utangaç demek ki. Henin ve Clijsters'ın ardından gelecek olan üstün Belçikalı bu kız olabilir mi daha beklemek lazım tabii.

Read more...

foto: yıktın perdeyi, eyledin viran





Pennetta çiftler finalinde kötü düşmüş. Sakatlık dahi çıkabilirmiş.

(Foto: Getty / AP)

Read more...

avustralya açık 2011: cennet desen yeri


Çift kadınlarda çok "glamour" bir final vardı. Dulko/Pennetta ile Azarenka/Kirilenko... Nereden baksan cennetin pilot ölçeği...

Dulko/Pennetta çifti sonuna kadar hak ettiler bir Grand Slam şampiyonluğunu. Özellikle geçen seneden beri düzenli olarak beraber oynamaları meyvesini verdi. Geçen yıl dokuz final oynayıp yedisini kazanmışlardı ki bunlardan birisi de Sezon Sonu Turnuvası'ydı.


İlk seti kaybeden ikili, ikinci sette de 4-1 geriye düştükten sonra bir küllerinden doğuş gerçekleşti ve maçı kazandılar. Hak ettiler. Ama Kirilenko üzülmeyeydi keşke.

Böyle çiftlerin varlığı çiftler tenisini bana sevdirebilir.

Read more...

28 Ocak 2011 Cuma

video: it's petkorazzi time

Read more...

geç gelen bir nadal yazısı: rafa 'ben'dir.

(Rahatsız oldum Rafa hakkında bir şey yazmadığım için)




Andy Murray benden önce davrandı. Rafa sakatlanıp/hastalanıp kaybettiği maçın ardından yaptığı basın toplantısında "The tennis career, you have higher moments and lower moments" dediği anda aklıma gelen şeyi Twitter'dan yazdı Britanyalı. Uzunca bir süredir kişisel Facebook sayfamın info kısmında duran Kipling'in If (Eğer) adlı şiirinden bir parça.

if you can dream and not make dreams your master;
if you can think and not make thoughts your aim;
if you can meet with triumph and disaster
and treat those two imposters just the same;
.....
you'll be a man son!

Ve tabii ki bu şiiri Federer ve Nadal'ın ortak okuduğu yapımı bilmeyeniniz de yoktur.

Görünüşe göre Nadal,  İngilizcesi yetersiz olsa da okuduğu şiirin söylemek istediklerini çok iyi kavramış. Evet Nadal Grand Slamler kazanarak zirveyi de gördü. Sakatlığın darbesini yiyerek okyanusun dibini de. Ama ikisinde de kendini kaybetmedi. Hiçbir zaman içten tavrından ödün vermedi. Hep o Mallorcalı çocuk oldu.

Rafa'yı severim. Çünkü Rafa bendendir. Rafa bendir. Çok yukarılardan bakmaz. Benden daha pahalı kıyafetler giyer, daha güzel evlerde oturur, hayal edemeyeceğim bir hayat tarzına sahip olma şansını elde etmiştir. Ama Rafa bunu hissettirmez. Onu dinlersin, izlersin ve "Uzaylı bu" demezsin. O yan mahallede top koşturduğun arkadaşındır. Sırayı paylaştığın sınıftaşındır. Rafa Dünya'dandır. Tıpkı benim gibi. O yüzden Rafa Rafa'dır. Diğeri ise İsim Soyisim.

Çabuk iyileş delikanlı. Kortların sana ihtiyacı var.

Read more...

foto: bir ömür ona sadece bakarak geçebilir

Read more...

avustralya açık 2011: beautiful day


Bugünkü maç hakkında tek bir şey söylesem olayı açıklamış olurum. Onu söyleyeceğim ama orada bırakmayacağım.

Djokovic ilk defa bir Federer maçına benden daha iyi ve istekli hazırlanmış.

Nole’yi ilk defa Federer karşısında böyle gördüm. Daha önce de yendi Federer’i ama hiçbirinde bu kadar iyi değildi. Hiçbirinde bu kadar istekli değildi. Hiçbirinde arzusunu korta bu kadar yansıtmamıştı. O kadar iyiydi ki Federer’i çok kötü gösterdi. İsviçreli’nin bugün kortta bu kadar kötü olmasının nedenlerini oranlarsak en yüksek yüzdeyi rakibine vermek gerekir.

İlk puandan itibaren saldırgan oyun yapısıyla başladı Novak. Federer’in en iyi vuruşu olan forehand’inden korkmadan, rallilere girdi. İnatla Federer’in forehand’ine derin toplar gönderdi. Koşturdu. Ama oyunu tek yönlü değildi. Yeri geldi çapraz backhand rallilerine girdi. Bu sefer backhandi’ne çalıştı Federer’in.


Alışık olmadığımız bu agresiflik, Federer’de de alışık olmadığımız bir çıktı verdi: Çok sayıda basit hata. Özellikle backhand kanadında fileye takılan topların, misshitlerin haddi hesabı yok. Servisleri ile maçı götürmeye çalıştı ama nafile.

İkinci sette 5-2 öne geçtikten sonra seti vermesi ise inanılmaz zaten. Sırp tenisçinin harika oyununun Federer üzerinde yarattığı etkidir bu. İsviçreli’nin 5-2 önde olduğu bir seti kaybetme ihtimalinin, Dinara Safina’nın bir Grand Slam kazanma ihtimalinden daha düşük olduğu göze alınırsa hele. En son bir Tsonga maçı var hafızamın bir yerlerinde. Federer’in önde olduğu seti verdiği ve arından maçı kaybettiği. 5-1 veya 5-2’dendi. 2009 sonbaharındaydı sanırım. Çok yanlış bir şey de hatırlıyor olabilirim. Gecenin şu vakti araştıramayacağım.

Djokovic maçtan sonraki kort içi röportajında zaten “İkinci seti alsaydı kim bilir şimdi nerelerdeydik” dedi. Maçın dönüm noktası kesinlikle ikinci setti. Üçüncü sette Federer servis kırma avantajını yakalamasına rağmen rahattım. Bugünkü Djokovic’ti o kadar rahat olmamı sağlayan zira üçüncüyü kaybetse dördüncüyü kazanacağını biliyordum.

2008 yılında da şampiyonluk yolunda yarı finalde Federer’i turnuva dışına itmişti Mangal Yürekli Djoker. Bu sene de yaptı. Beş ay önce Amerika Açık’ta da yapmıştı. Federer ise ilk Grand Slam’ini kazandığı 2003 Wimbledon’dan bu yana ilk defa hiçbir Slam’de son şampiyon değil şu an. Son dördünde final dahi göremedi, iki çeyrek final, iki yarı final çıkışı var. Bunlarda üç farklı tenisçiye (Söderling, Berdiych ve Djokovic (2)) yenildi.

Bugün bildik manzaralar da vardı. Mesela Federer’in seti kaybettikten sonra hakeme söylenmesi. Centilmen tenisçimiz, kaybeden pozisyonundayken alışıldık manzaralar bunlar.

Ana’yı görmek çok güzeldi. Bu güzel güne güzelliği ile güzellik kattı. Güzel güzel güzel. Özellikle dünkü berbat günün ardından...

It's a beautiful day, the sky falls
and you feel like it's a beautiful day,
don’t let it get away

Read more...

26 Ocak 2011 Çarşamba

iyiydik lan...

Kendimi aldatılmış hissettim en başta. Terk edilmiş. Kabul edemedim. Kolay değil bu. Zaten üç sene önce kalbimi kırmış bir kadının ikinci şansını da bu şekilde çöpe atmasını kabullenemezdim. Aynı kadın tarafından ikinci kez kalbimin kırılmasına önce sinirlendim. Yazdığı mektubu okudum. Daha da sinirlendim. Okuduğumu anlayacak ve sindirecek ruh halinde değildim. “Çabuk kaçtın” dedim, “Kolay pes ettin.”

Ardından yavaş yavaş kabullenme ile birlikte mantıklı düşünme evresi geldi. İlk bırakma kararı ne kadar aptalca ise bu da o kadar doğruydu belli ki. Çünkü ilkinde hiçbir neden yokken bırakan Henin, bu sefer dirseğindeki sakatlık yüzünden bırakıyordu. Onun, tutkusunu istediği gibi yapamamasına neden olan sakatlığı. Doktorlar dirseğinin çok kırılgan olduğunu ve üst düzey tenisi kaldıramayacağını söylemişler. Kimse kolunu kaybetmek istemez. Verdiği karar doğruydu!

Son bir yıla dönüp baktığımda aslında çaktırmadan iyi bir iş çıkardığını gördüm. Sadece yarım sezon oynadı ama biri grand slam olmak üzere dört final ve iki şampiyonluk gördü. Wimbledon olmadı. Ama en azından denemedin diyebilecek biri var mı?

2008’deki emeklilik kararında hiç affetmeyecektim onu. Wimbledon’ı da kazanıp efsaneler arasına girmek varken neden kolay yol ve çıkış seçmişti! Ama o döndü. Hiç beklemediğim bir zamanda döndü ve denedi. Sakatlandı. Artık yapacak bir şey yok.

Wimbledon’ı kazanamasa da o bir efsane. Çünkü onun oyunu kategori dışı. Ne geri çizgici, ne servis voleci, ne defansif, ne ofansif... Onun oyunu Henin tarzı. Bu minyon kadın teniste kendi kurallarını uyguladı. Ve dünyaya hükmetti zamanında.




Dünyaya gelmiş en iyi tek el backhand’e elveda. Kabullenme faslından sonra acı çekme safhası başlar. Dinleyelim....


Read more...

avustralya açık 2011: yes you can!


Tam üç yıl önce başardın. 

Daha dört ay önce başardın.

Mangal yürekli dedik. Kara çıkartma çocuk!

Bu sabah.. 10.30.. Eurosport...

Read more...

avustralya açık 2011: kadınlarda yarı final incelemesi

İlk üç seribaşının kupa için yoluna devam ettiği turnuvada partiyi bozan Li Na oldu. Dokuz numaralı seribaşı, 4 numaralı Venus Williams’ın çeyreğinden yarı finale kalarak geçen yılki başarsını tekrarladı. Çeyrek finallerde Avustralya Açık tarihinde ilk grand slamler tarihinde ise dördüncü kez bütün tenisçiler farklı ülkelerdendi. Bu nedenle doğal olarak yarı finale kalanlar da dört ayrı ülkeden.

Dilerseniz eşleşmelere göz atalım:

Caroline Wozniacki [1] – Li Na [9]

Dünyanın zirvesinde olup da hâlâ eleştirilerden kurtulamamasının tek nedeni olan grand slam zaferi eksikliğini gidermek için bu sefer iddialı olan Caroline Wozniacki zorlu rakipleri geçip yarı finale kaldı. Yorgun Francesca Schiavone karşısında ilk seti kaybedip ikinci sette de 3-1 geriye düşmesine rağmen toparlanarak hedefinde ne kadar ciddi olduğunu gösteren genç Danimarkalı’nın yarı finaldeki rakibi çok daha dişli bir isim.

Çin’in yetiştirdiği en iyi tenisçilerden olan ve dünya sıralamasında ilk 10’a girmeyi başaran ilk Çinli olarak tarihe geçen Li Na, geçen seneki başarısını tekrarladı ve Avustralya Açık’ta bir kez daha yarı final gördü. Sezona da fırtına gibi girip Sydney’de finalde Kim Clijsters’ı mağlup ederek zafere ulaşan Li, bu sezon henüz maç kaybetmedi.

Geçen yıl son dörde kalma yolunda dördüncü turda karşılaştığı Caroline Wozniacki’yi mağlup eden 28 yaşındaki tenisçi, Danimarkalı ile bunun dışında iki kez daha oynadı. Geçen yılki Avustarlya Açık’tan bir hafta önce Sydney’de karşılaşan ikiliden gülen yine Çinli raket olurken, 2008’de Lüksemburg’daki maçtan iki sette Wozniacki galip ayrılmıştı.

Kim Clijsters [3] – Vera Zvonareva [2]

Geçen yıl burada üçüncü turda hiç beklenmedik bir şekilde kaybeden Clijsters, üç numaralı seribaşı olarak katıldığı Avustralya Açık’ta favorilerin başını çekiyordu. Böyle düşünenleri de yanıltmayarak en iyi performansından çok uzakta olsa da son dört isim arasına kaldı. Hem de set bile kaybetmeden.

Vera Zvonareva ise geçen yıl yaşadığı çıkışı iki grand slam finali ile süslemiş ve yıl sonunda dünya sıralamasının iki numaralı basamağında kendine yer bulmuştu. Bu sezona da gösteri turnuvasında Caroline Wozniacki’yi yenerek başlayan Rus tenisçi, Sydney ikinci turunda Flavia Pennetta’ya mağlup olmuştu.

Clijsters ile Zvonareva daha önce dokuz kez karşı karşıya geldi. Bu müsabakalarda 6-3 Belçikalı raketin üstünlüğü bulunurken sert zemindeki maçlarda da 4-2’lik Clijsters üstünlüğü mevcut. Sonuncusu geçen yılki Amerika Açık finali olmak üzere dört kez grand slamlerde eşleşen ikiliden önde olanı yine 3-1’lik skorla Clijsters.

Bilinmesi gerekenler:

İlk üç seribaşının yarı finale kalması ile üst üste ikinci kez grand slamlerde bu gerçekleşmiş oldu. Amerika Açık 2010’da Wozniacki, Clijsters ve Venus Williams yarı finale kalmışlardı. Avustralya Açık’ta ilk dört seribaşının yarı finale kaldığı son turnuva ise 2001’de.

Zvonareva 2009’daki yarı finalinden sonra Melbourne’de ikinci kez bu aşamaya gelmeyi başardı.

Bu sene Avustralya Açık yeni bir şampiyona kavuşacak. Daha önce de yarı final görmeyi başarmış bu dört isimden sadece Clijsters final görebilmişti.

Li yarı final yolunda en az oyunu kaybederken (26), Wozniacki en çok oyun veren isim oldu (34).

Bu dört isimden kortta en uzun süre kalanı 7 saat 55 dakika ile Wozniacki iken, Clijsters 6 saat 19 dakika ile en az yorulanı.

Read more...

wozniacki: game face on!


İsmine sıkça rastladığım sıralarda nasıl oyun oynadığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Caroline Wozniacki isminden önce ana tablolarda hiç de görmeye alışkın olmadığım Danimarka bayrağı ile zaten dikkatimi en başta çekmişti.

Sonra maçlar kazanmaya, yükselmeye başladı. Kendisine olan sempatim 2008'in başında yükselişe geçti. Bilenler vardır eurosport.yahoo.com'da bir fantazi tenis ligi vardı. Yedi oyuncu seçerdiniz ve her hafta iki oyuncu değiştirme hakkınız vardı. İlk 10'dan bir, 10-30'dan iki oyuncu diye giderdi seçme haklarınız yanlış hatırlamıyorsam. İşte Wozniacki o sene üçüncü grupta vazgeçilmez tenisçimdi. O maçlar kazandıkça benim puanlar coşuyordu. Sezon sonunda ilk 100'de bitirmiştim yanılmıyorsam. Hatta şurada başlığı var.

Neyse efendim öyle sevdim Wozniacki'yi. Sonra izleye izleye aslında oyunun bir şeye benzemediğini ama nasılsa o topları karşıya geçirdiğini ve puanlar, maçlar kazandığını gördüm. Kortta daima güler yüzlü olması, moralinin bozulmaması kendisine takılan Sunshine lakabını da hak etmesini sağlıyordu. İlk 10'a gireceğini biliyordum ama dünya 1 numarası mı? İşte bunu düşünmüyordum.

Eleştirileri çok iyi göğüslüyor Caro. Safina'nın kaldıramadığı baskıyı iyi sırtlıyor. Medya ile müthiş iyi geçiniyor. Ve en önemlisi kortta yılmıyor. Kötü oynuyor deniliyor kendisi için, yakışmıyor deniliyor. Ama Danimarkalı maçları kazanmayı bir şekilde başarıyor. Nasıl oluyor inanın ben de çözemedim. Ama çeşitli rakiplere karşı, geri de düşse bir maçı kazanabiliyorsa eleştirirken biraz daha dikkat etmek gerekir.


Çeyrek finalde Schiavone karşısında ilk seti kaybettikten sonra geri dönebilmeyi başardı. Schiavone'nin yorgunluğunun tabii ki etkisi büyük burada. Kolay değil. Ama bir set gerideyken ve ikinci sette 3-1 arkadayken, o karşılaşmayı çevirebilecek mental güç ve yetenek varsa -hem de Schiavone gibi iyi tenis oynayan bir sporcu karşısında- bu kız yukarılarda olmayı hak ediyordur.

Medya ile iyi geçiniyor dedim. Bu turnuvada medya mensuplarından bir eleştiri geldi. Maçlardan sonraki basın toplantıları çok sönük geçiyor diye. Bir sonraki basın toplantısında, maçla ilgili kısaca konuştuktan sonra, "Bana istediğinizi sorun" dedi.

Daha sonraki basın toplantısında kafasından bir hikaye uydurdu. Bacağındaki yara bandının ne olduğu sorulduğunda, "Parkta yatan bir kanguru gördüm ve onunla oynamak istedim. O da kaval kemiğimi çizdi. Doktora gittim. Dikiş atılması gerektiğini söyledi. İstemedim" diyerek kısa bir öykü yazdı. Çoğu basın mensubu -ben de dahil- buna inandı. Fakat aynı günün akşamı Twitter'dan "Umarım kanguru hikayem hoşunuza gitmiştir" yazdı.


Bir basın mensubu bu olanlardan sonra kendisine şişme bir kanguru hediye etmiş. Wozniacki, çeyrek final maçının ardından toplantıya bu oyuncak ve bir çift boks eldiveni ile geldi. Eğlenceli bir kız, neşeli bir kız, zevk almaya bakıyor yaptığı işten... Biraz daha saygı duyulması gerek sanki. En azından dünya 1 numarası olmak onun suçu(!) değil. Kızmayın bunun için ona. Hesaplama sistemi öyle.

Bir de şöyle bir soru sorulmuş. Şöyle bir cevap verilmiş:
Q. Speaking of friends of yours, how do you see the future of the Sorana Cirstea, who was your doubles partner?
CAROLINE WOZNIACKI: Well, Sorana is a very good friend of mine. I hadn't seen her for a while when I saw her here. I mean, she's getting in a very good shape.

Unfortunately, she had a small injury in her stomach that was restricting her from serving very well. She has a bright future. She's playing very well and she's on the right track back.

Read more...

25 Ocak 2011 Salı

wawrinka rüştünü ispat edebilirdi


Kolay değil tabii. Teniste koca bir ulusun hatta koskoca dünyanın çıkardığı en büyük ismin yıllarca gölgesinde kalmak. Güneşe direkt maruz kalmadığı için en azından o yüzüne sürdüğü güneş kremine ihtiyacı kalmaz diye düşünebilirsiniz ama Wawrinka’nın bugünkü pısırık tavrını görenler onun burada ilk günden beri oynadığı tenise şaşırabilirler.

Melbourne Park’ta bir hafta boyunca bir cengaver gibi savaşan, Roddick’e karşı aslan misali kükreyen Wawrinka’nın karşısına çıkan isim Federer olunca süt dökmüş kediye dönmesinin altında yatan psikolojik etmenleri sıralamaya benim eğitimim yetmez. Psikoloji okumuş, Freud’un yakıni, Jung’un kankası olan bir arkadaş anlatsa da dinlesek.

25 yaşındaki İsviçreli Pazar günü Roddick’i korttan silip vatandaşı ve ustası Roger Federer ile eşleştiği zaman biz tenisseverler harika bir mücadele beklentisi ile uyuduk geceleri. Peki Wawrinka’nın bizim bu beklentimize karşı kedi canlı bu tavrı oldu mu? Bu kadar munis olmasaydın keşke Stan. Keşke “Ekselansları”na karşı biraz daha sert durabilseydin.

Federer karşılaşmaya çok iyi başladı. O da biliyordu ki maçın başında uzun zamandır tanıdığı arkadaşı, partneri ve öğrencisine karşı baskınlığını hissettirdiğinde sonuca daha rahat ulaşacaktı.

Fakat yenilgiyi sadece dünya iki numarasının mükemmelliğine bağlamamak lazım. Çünkü bu maçta mükemmel değildi. İkinci sette bazı fırsatlar verdi karşı tarafa ancak Wawrinka çoktan hipnotize olmuştu. Işık görmüş tavşan gibiydi... Benzetmelerim tükeniyor sadede geliyorum.


Bugün bir kez daha psikolojisi bir tenisçinin yapabileceklerini engelledi. Zihinsel kırılganlık normalde sakin olan bir adama raket parçalattı, Federer’den daha iyi olan tek el backhand’ini düzgün kullanamamasına neden oldu. Stanislas Wawrinka en formda olduğu dönemde İsviçre’ye kendini ispat etme şansını geri çevirdi.

Federer’i yenmesi gerekirdi demiyorum. Bunun için ayrı bir enerji seviyesinde olmak lazım zaten. Demeye çalıştığım Simon’un yaptığı gibi dişe diş bir mücadele ortaya koyabilirdi. O zaman da rüştünü ispat edebilirdi. Şimdilik kendisi adına kötü oldu ama özel hayatındaki sorunlardan arınmıştı turnuva öncesinde. Bu sene adından çok söz ettirecektir.

Eurosport.com Türkiye'deki blogum için yazmıştım. Burada da bulunsun.

Read more...

maç programı: avustralya açık 2011 - gün 9

Rod Laver Arena

02.00
Andrea Petkovic - Na Li
Stanislas Wawrinka - Roger Federer
Caroline Wozniacki - Francesca Schiavone

10.30
Tomas Berdych - Novak Djokovic

Read more...

avustralya açık 2011: erkeklerde çeyrek eşleşmeleri

Erkeklerde bugün Dolgopolov ve Raonic'i izledim alıcı gözüyle. Ondan başlayayım.

Dolgopolov'un servisleri dikkat çekici. Şu yönden dikkat çekici ki çoğu tenis oyuncusundan farklı atıyor. Ball toss çok alcak. Hemen vuruyor topa. Bu, karşıdaki tenisçinin servisi okumasını güçleştirir ama iyi uygulanmazsa da etkili servis olmaktan çıkar. Bir diğer özelliği open stance'de servis atması. Roddick gibi direkt pin point atmıyor veya çoğu tenisçi gibi open başlayıp pin point bitirmiyor.

Forehandler'de Marsel'in kapatışı var. Uzayda bi yerlerde kapatıyo raketi. Ama backhand güzel. Ona bi lafım yok.

Bugün Söderling de ekstra kötü olunca kazanması kaçınılmazdı.

20 yaşındaki Raonic'in ise abartıldığını düşünüyorum. Servisleri eyvallah ama oyun içinde o ışığı göremedim. Yanılabilirim, belki çocuğun kötü günüydü. Çok basit voleleri dahi alamadı Ferrer karşısında.

Mesut'un Eurosport'a yaptığı çeyrek final eşleşmeleri değerlendirmesini okuyun. Benim onu yapacak gücüm kalmadı zaar.

Read more...

24 Ocak 2011 Pazartesi

avustralya açık 2011: kadınlarda çeyrek eşleşmeleri

Çeyrek finale kalan sekiz isim de sekiz farklı ülkeden. Bütün raketler seribaşıyken ilk sekizden dört isim elenmeden bu aşamaya kadar geldi. 8-16’dan iki, 16-32’den de iki sporcu çeyrek finalde yer alıyor.

Caroline Wozniacki, Na Li ve Kim Clijsters dört maçı da set kaybetmeden kazanan çeyrek finalistler. Şimdi eşleşmelere bir göz atalım:

Caroline Wozniacki – Francesca Schiavone
En ilginç çeyrek final eşleşmelerinden biri. Bir tarafta grand slam kazanamadan bir numara olmasıyla eleştirilen genç Danimarkalı Wozniacki, diğer tarafta geçen sene Roland Garros’u kazanmasına rağmen bir numara koltuğuna hiç oturamamış Schiavone var.

Wozniacki kuranın ve rakiplerinin de yardımıyla zorlanmadan son sekiz tenisçi arasına kalırken aynı şeyi İtalyan rakibi için söyleyemiyoruz. 30 yaşındaki tenisçi ikinci turda elenmenin eşiğine gelmiş ve Rebecca Marino karşısında son seti 9-7 kazanarak tur atlamıştı. Dördüncü tur maçının tadı ile hâlâ damaklarda. Kuznetsova ile karşılaşan İtalyan, 4 saat 44 dakika kortta kalmış ve 16-14 biten karar setiyle turlamıştı.

İşte iki tenisçinin buraya gelirken oynadıkları maçlar ve yaşları göz önüne alındığında Wozniacki’nin daha avantajlı olduğu görülüyor. Aralarında daha önce oynanan karşılaşmalara baktığımızda 2-2’lik beraberlik var. Geçen yıl Fransa Açık’ta oynanan ve İtalyan tenisçinin galibiyeti ile sonuçlanan maç dışındaki diğer tüm eşleşmeler sert zeminde oynandı. En son Doha’daki sezon sonu turnuvasında gruplarda mücadele eden ikiliden galip gelen Danimarkalı olmuştu.

Andrea Petkovic – Na Li
Geçen yıl bu turnuvada gördüğü yarı final ile yakaladığı çıkışı yıl boyunca korumayı başaran ve Çin’in dünya sıralamasında ilk 10’a soktuğu ilk tenisçi olan Na Li, bu yıla da harika başladı. Sezonun ikinci haftasında, Sydney’de Kim Clijsters’ı 5-0 geriden gelerek mağlup eden 28 yaşındaki tenisçi, Avustralya Açık’ta da çeyrek finali görmeyi başardı.

Rakibi Andrea Petkovic ise Alman tenisinin yükselen isimlerinden. Steffi Graf’tan sonra kadınlarda yıldız bir tenisçi çıkartamayan Almanlar’ın Sırp kökenli sporcusu adından ileride de bolca söz ettirecek. Dördüncü turda Maria Sharapova’ya nefes aldırmadan son sekize kalmayı başaran 23 yaşındaki Petkovic ile Na Li daha önce hiç karşılaşmadı.

Petra Kvitova – Vera Zvonareva
Yine geçen yıl patlama yapmış ve kariyerlerinin zirvesine ulaşmış iki isim, Avustralya Açık çeyrek finalinde karşı karşıya gelecek. Yılı iki numarada bitiren ve geçen yıl iki grand slam finali oynayan Vera Zvonareva büyük turnuvalardaki bu serisini devam ettirmek hatta çıtayı yükselterek şampiyonluğu kucaklamak niyetinde. Bunu başarabilecek mental düzeye de erişmiş gözüküyor.

20 yaşındaki Petra Kvitova ise Zvonareva’nın final oynadığı Wimbledon’da sürpriz bir şekilde yarı finale yükselerek dikkatleri üzerine çekmişti. Sezon sonunda WTA tarafından “Yılın Yeni Yüzü” seçilen tenisçi bu yıla da iyi başlamıştı. Brisbane’da finalde Andrea Petkovic’i yenerek şampiyonluğa ulaşan Çek raket, sezonun ilk grand slam’inde ev sahiplerinin favorilerinden Samantha Stosur’u turnuva dışına iterek son sekize kadar gelmeyi başardı.

Zvonareva ve Kvitova daha önce iki kez karşılaştılar. 2009’da Indian Wells’te oynanan mücadeleden Rus raket iki sette galip ayrılırken, geçen yıl Roma’daki toprak kortta yapılan maçı iki sette Kvitova kazanmıştı.

Agnieszka Radwanska – Kim Clijsters
Geçen sezonun sonunda ayağındaki sakatlık nedeni ile ameliyat olmak zorunda kalan ve Avustralya Açık’a katılması bile mucizelere kalan Polonyalı Radwanska, Melbourne’e gelmekle kalmadı bir de son sekiz raket arasına girerek beklentileri oldukça aştı. Her ne kadar çeyrek final yolunda bir seribaşı ile karşılaşmamış olsa da Shuai Peng gibi formda bir ismi üç sette geçmesi sakatlığının tamamen geçtiğinin bir göstergesi.

Diğer yanda ise hakkında pek fazla söze gerek olmayan Belçikalı Kim Clijsters var. İkinci kariyerinde başardıkları defalarca anlatıldı. Dünya üç numarası geçen yıl sürpriz bir şekilde üçüncü turda elendiği bu turnuvada bu yıl şampiyonluğun en favori ismi.

Bu iki isim daha önce bir kez karşılaştılar. 2006 yılında Wimbledon dördüncü tur eşleşmesinde gülen taraf Clijsters olmuştu. Ancak o zamanlar Polonyalı raketin 16 yaşında bir çömez olduğu düşünüldüğünde bu istatistiğin de pek geçerliliği kalmıyor.

Read more...

babasını da sevmezdim zaten

Avustralya Açık'ta ilk turda elenen Fransız Aravane Rezai'nin aynı zamanda koçu olan babası ile kavga ettiği ortaya çıktı.

Bu aile zaten bir garipti. Bütün sülalecek İstanbul'a geldiklerinde yerinde tespit etmiştim. En ufak bi kıvılcıma bakıyor tartışmaya başlamaları. Melbourne'de de artık ne olduysa babası Arsalan tartaklamış Fransız tenisçiyi. Evlatlıktan reddetmiş ve erkek arkadaşını tehdit etmiş.

WTA bu olaylar üzerine, önceki gün Rezai'nin ailesinden bir kişinin maçlara girmesini yasakladığını duyurmuştu. Ama isim vermemişti. Babası olduğu belliydi zaten.

Fransa'nın iki numaralı oyuncusu, ilk turda Barbora Zahlavova-Strycova'ya üç sette mağlup olmuş, maçtan sonraki basın toplantısında, "Bahane bulmak istemiyorum ancak bu sabah çok sıkıntılı anlar yaşadım" ifadelerini kullanmıştı.

Read more...

23 Ocak 2011 Pazar

eurosport'ta yayın programı - gün 8

Eurosport International:

Dolgopolov v Söderling
Melzer v Murray
Raonic v Ferrer'in sonu
Radwanska ve Zvonareva maçları banttan

10.30'dan itibaren

Nadal v Cilic
Clijsters v Makarova

Eurosport 2 :

Kvitova v Pennetta
Benesova v Zvonareva
Radwanska v Peng
Raonic v Ferrer'in başı

Read more...

maç programı: avustralya açık 2011 - gün 8

Read more...

dört dörtlük maç dört saat 44 dakika sürdü



Derler ki kadınlar erkekler kadar oynayamaz. E sen fırsatını ver bakalım oynuyorlar mı? Bugün Schiavone ve Kuznetsova 4 saat 44 dakika ile en uzun Grand Slam maçına imza attılar. Hem de ne maç. İşte maç uzayacaksa böyle iki all-arounder'ın maçı olsun mümkünse. Çünkü Isner-Mahut da gördük. Bir yerden sonra sadece servislere bağlanan oyundu ve hiç zevki yoktu.

Bugünkü maçın farkı 4. saatinden sonra bile göze hoş gelen bir oyun oynanmasıydı. Bence şu vakitten sonra koca sene kadınlarda daha iyi bir maç izleyeyemeyiz. Yılın maçıdır bu.


Ama yine de tipik WTA karakteristiği göstermedi değil müsabaka. Üst üste üç maç puanı yakalayan Kuznetsova üst üste beş puan kaybetti. Sonra hızını alamadı üç puan daha kaybederek üç servis puanı karşıladı. Bu sefer Schiavone beceremedi.

Toplamda altı maç puanından yararlanamadı Kuznetsova. Schiavone ise üçüncüde bitirdi. Hâlâ WTA olduğunu belli ediyordu yani bu muhteşem maç. Bitiriş özürlüler.


Diğer karşılaşmalarda sürpriz yoktu. Sharapova yine maçın sonunda bir umut verir gibi oldu çevirmek için ama fısss... Onu da kanıksadım artık. Kadınlar tablosunda takip ettiğim bir insan kalmadı. İyi bari ikinci hafta kadınlarda hiç üzülmeyeceğim. Pollyanna yine bir gün...

Read more...

eurosport'ta yayın programı - gün 7

Eurosport International:

Wozniacki-Sevastova

Li-Azarenka

Federer-Robredo

Sharapova-Petkovic

Roddick-Wawrinka


Eurosport 2 :

Çiftler (Bryan bradalar)

Almagro-Djokovic

Schiavone-Kuznetsova

Berdych-Verdasco

Read more...

maç programı: avustralya açık 2011 - gün 7


Teklerde toplam sekiz maçın oynanacağı günde müsabakalar Rod Laver ve Hisense Arena’da oynanacak. Margaret Court’ta da bir maç var.

En büyük kort olan Rod Laver Arena’da açılışı dünya bir numarası Caroline Wozniacki yapacak. Dominika Cibulkova gibi yükselişteki bir raketi set vermeden geçtikten sonra morali daha da yükselen 20 yaşındaki tenisçinin rakibi Letonyalı Anastasija Sevastova. Genç raket geçen yıl ilk WTA turnuvasını kazanmıştı. Bugüne kadar grand slamlerde ikinci tur ötesini göremeyen Sevastova, Melbourne’de ikinci turda Yanina Wickmayer gibi formda bir tenisçiyi devirmeyi başardı.

Günün ikinci maçı daha denk güçlerin mücadelesi şeklinde olacak. Sekiz numaralı seribaşı Victoria Azarenka ile dokuz numaralı seribaşı Na Li çeyrek finalde bir yer bulabilmek adına karşı karşıya gelecek. Geçen senenin yarı finalisti Çinli raket sezona iyi başlamıştı. 21 yaşındaki Azarenka’nın ise grand slamlerdeki potansiyelinin altında kalan performansı düşünüldüğünde artık bir patlama yapma zamanı geldi.

Gündüz seansının son maçında ise dünyanın iki numarası Roger Federer, Tommy Robredo ile kozlarını paylaşacak. İkinci turda Gilles Simon karşısında zor anlar yaşayan ama maçı kazanmayı başaran İsviçreli bir sonraki rakibi Xavier Malisse’i çok rahat geçmişti. Robredo ise kolay denilebilecek bir kura ile son 16’ya kalmayı başardı. İlk gerçek testi Federer karşısında olacak.

Rod Laver’da akşam seansını günün en iyi tenisini vaat eden eşleşme ile açacağız. 2008 şampiyonu Maria Sharapova ile Almanya’nın yükselen yıldızı Andre Petkovic son sekiz arasına girebilmek adına korta çıkacaklar. Rus raket bir önceki turda bir başka Alman Julia Görges’i, ilk seti kaybettiği müsabakada mağlup etmeyi başarmıştı. Kendisi bu kadar zorlu bir maçtan çıkmasına rağmen rakibi Petkovic ise Venus Williams’ın sakatlanarak oyundan çekilmesiyle sadece altı dakikada turlamıştı. Bu fiziksel durum maçta belirleyici etmen olabilir.

Günün son maçı ise sekiz numaralı seribaşı Andy Roddick ile 19 numaralı seribaşı Stansilas Wawrinka arasında.

Hisense Arena’da dünya üç numarası Novak Djokovic, Nicolas Almagro karşısında tur için mücadele edecek. Bu maç saat 04.00’ten önce başlamayacak. Sırp raket vatandaşı Viktor Troicki’nin ilk set sonunda maçtan çekilmesinin arından son 16’ya kalmıştı. Bu kortta günün son maçı iki grand slam şampiyonunu karşı karşıya getirecek. Üçüncü turda Henin’i saf dışı bırakan Svetlana Kuznetsova ile ikinci turda elenmenin eşiğinden dönen Francesca Schiavone çeyrek final mücadelesinde kortta olacak.

Günün bir diğer tekler maçı ise Margaret Court Arena’da Fernando Verdasco ile Tomas Berdych arasında.

Read more...

gün sonu: avustralya açık 2011 - gün 5-6

 
Dördüncü tur eşleşmeleri belli oldu. Yani son 16 tenisçi. Erkeklerden bunlardan 13’ü seribaşı. Biri elemelerden gelen. İlk 16 seribaşıdan da dördü elendi. 16-32 arası tek sağ kalan Wawrinka oldu.

Bazı dikkat çeken üçüncü tur maçlarına bakacak olursak...

Rafael Nadal’ı beklediğimden daha fazla zorladı Tomic. Çocuk iyi tamam. Boyunun avantajını iyi kullanıyor. İyi servis atıyor. Tekniklerinde biraz problem var. Problem demeyelim de değişik. Backhandde kütük gibi duruyor, hiç esneme yok. Forhandde ise open stance’de affetmiyor. Çoğu tenisçi tercih etmez bu vuruşu. Big hitterlar vurur genelde. Tutuşu western’e yakın olanlar. İkinci sette özellikle 4-0 öne geçince aklıma Lacko maçı gelmedi değil. Fakat oyununda azıcık bir düzenleme ile bunun üstesinden geldi Nadal. Tomic ise beklentiler aştı. Bu sene sonuna doğru artık turnuvalar için wildcard beklemek zorunda kalmayacak duruma gelebilir.

İki uzunu karşılaştıran mücadelede Isner yenildi. Isner’ın maçları seyir zevki açısından hiçbir şey vaat etmiyor bana. Hele o yarım saatten sonra zor solumaya başlaması, ağır çekim hareket etmesi beni ekran başında yoruyor. Cilic de uzun, Nadal da terliyor ama hiçbiri bu kadar zorluk çekmiyor.


Raonic büyük sürpriz. Kimse beklemiyordu. En azından okuduğum kişiler. Kanada’da yakından takip edenler mutlaka görmüştür bir şeyler. 20 yaşındaki bu kıvırcık müthiş servis kullanıyor. Oyununu tam izleyemedim, bir şey söyleyemem o yüzden. Bir Karlovic mi değil mi yarın akşam iyice bir izleyip yorumlamak lazım. Steve Tignor, “Sampras’ı gördüm” demiş. Bakacağız.

Kuznetsova’nın kayıp ikizi Alexandr Dolgopolov da büyük bir sürprize imza attı. Bugüne kadar hiç beş setlik maç kaybetmemiş Tsonga’yı 2-1 geriden gelerek beş sette yendi. Hem de son iki set 6-1/6-1.

Tablonun alt tarafı beklendiği gibiydi. İki tane de sakatlık var. Troicki, Nole’nin işini kolaylaştırdı. Baghdatis de bugün serçe parmağını sakatlayarak çekildi maçtan. Melzer ilk 10’da.

Kadınlarda dört seribaşı olmayan var son 16’da. Seribaşılardan dördü ilk 16 dışından. Hiç elemelerden gelen ya da wildcard yok.

Wozniacki ne yaptı etti yendi Cibulkova’yı. Bartoli ve Wickmayer’in elenmelerinin ardından kolaylaşan tablosunda rakibi Sevastova. Geçen yıl patlama yapacak dediğim ancak bir şey yapamayan bu kızın, hiç beklemiyorken son 16 görmesi de nazarlı gözlerimi üzerinden çevirmemle açıklanabilir.

Kuznetsova hayatının tenisini oynayarak yendi Henin’i. Geçen sene final gören Belçikalı da üçüncü turda veda ederek puan kaybetti. Siz de Henin mental yönden daha zayıf olduğunu düşünüyor musunuz?


Son 16’da sürpriz sayabileceğim iki isim var: Iveta Benesova ve Ekaterina Makaraova. Benesova iki Rus’u devirerek geldi. Kirilenko ve Pavlyuchenkova. Kalbimi kıran bir tenisçi olduğu kesin. Rakibi yine Rus. Zvonareva. Makarova ise ilk turdan beni hayata küstürmüştü Ivanovic’i eleyerek.
Kadınlar tablosu artık benim için çekici değil. Sadece Sharapova kaldı desteklediğim. O da bu akşam Petkovic ile oynuyor. Elenmesi an meselesi yani.

Read more...
yasal uyarı (disclaimer diyor yabancı insanlar)

bu blogdaki fotoğrafların yüzde 99.9'u http://sports.yahoo.com adresinden alınmaktadır.. tüm hakları reuters, ap ve getty images'e aittir.. sanırım.. bu blog tarafsız bir tenis blogu değildir.. sevdiğim tenis oyuncularını kayırırım.. ama sevmediklerime hakaret etmem.. siz de etmeyin, çok ayıp.. yorum yazarken öyle tek cümlelik "saldır federer, vur kır nadal" tarzı yorumlarınızı yayınlamayacağımı göz önünde bulundurun.. merak ettiklerinizi ya da içinde cidden yorum bulunan yorumlarınızı göndermekten çekinmeyin.. tenisi sevelim.. boş alanlara kort dikelim.. teşekkürler..

ben olsam firefox 3küsür ve en az 1152x864 çözünürlükte dolanırım buralarda..

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

  © Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP