18 Aralık 2010 Cumartesi
6 Temmuz 2010 Salı
wimbledon'ın ardından - çağ değişiyor
Haydi kabul edelim. 2010 Wimbledon deyince aklımıza ilk olarak şampiyonları gelmeyecek. Federer'in erken elenişi, Justine Henin'in istediğini alamayışı, Tomas Berdych ve Vera Zvonareva'nın sürpriz finalleri gelmeyecek. Wimbledon 2010 deyince zihinlerde belirecek ilk kelimeler, Isner, Mahut, 70-68, 11 saat, üç gün, rekor kırmak; ilk imgeler ise kollarını kımıldatamayacak hale gelmiş tenisçiler, dolup taşan 18 numaralı kort ve destansı müsabakadan kareler olacak.
Henüz bir ilk tur maçında bu denli çekişmenin yaşanması, belki de ancak J.R.R. Tolkien'in kaleminden okuyabileceğimiz fantastiklikteki olayların gerçekleşmesi, turnuvanın farklı olacağının kanıtı gibiydi. Isner ile Mahut üç günde toplam 11 saat kortta kaldılar ve sanki insan ırkının fiziksel limitlerini test eden bir deneyin ortasındaydılar. Maçın galibi ve ace rekortmeni 2.06'lık Isner bir gün sonra ikinci tur maçına çıktığında müsabakayı tek bir ace bile atamadan üç setlik bir mağlubiyetle bitirdi ama dediğimiz gibi adı turnuva şampiyonundan daha fazla anıldı. Anılacak da!
Londra çiminin efendisi Roger Federer sallantılı başladığı şampiyonada ilk turda Alejandro Falla karşısında setlerde 2-0 geriye düştüğü müsabakayı çevirmeyi başardı. Fakat daha ilk turda turnuvaya pamuk ipliği ile bağlanmış bir görüntü çizmesi mırıldanmalara yol açmıştı bile. İkinci turda elemelerden gelen bir Sırp'a set verdi. Özellikle Wimbledon'da alışık olmadığımız manzaraydı bu. Sonraki iki turu rahat geçen İsviçreli'nin pamuk ipliği, Berdych karşısında dayanamayarak koptu. 2003'ten bu yana finalin bir kesesini dolduran Federer, bu kez teraziye uzaktan bakmakla yetindi.
Herkes Federer her yenildiğinde teniste artık bir çağın kapandığından bahsediyor. Sporda çağlar yenilgi ve galibiyetler ile kapanıp açılmaz. Spor tarihe benzemez, spor biyolojiye benzer. Tenisteki değişim bir çocuğun büyümesi gibi hatta evrim gibi gerçekleşir. Her gün aynaya bakarsanız yüzünüzdeki değişimi fark edemezsiniz. Yavaş yavaş değişir insan. Tenis de öyle. 2000'ler dün gibi ama 2000'lerin başındaki tenisle şimdiki oyun arasında bile fark var. Artık fiziksel güç çok ama çok ön planda. Topları daha iyi tokatlayan, daha düz vuruşlar çıkartan tenisçiler, uzun boylu ve bomba atar gibi servis kullananların devri. Ve Federer yenilince çağ değişmiyor, çağ değiştiği için Federer yeniliyor.
Rafael Nadal çeyrek finale kadar bir iki maçında topalladı. Mücadelenin asıl kızıştığı dördüncü tur sonraki bölümde ise eli bile titremedi. Önce bombacılardan Robin Söderling'i ilk seti kaybettiği karşılaşmada geçti, ardından ev sahibi raket Andy Murray karşısında müthiş oynayarak finale çıktı. Burada sert vuruşları seven ve iyi servis kullanan Berdych ile karşılaştı ve kritik anlardaki soğukkanlılığı ile kariyerindeki ikinci Roland Garros-Wimbledon dublesini yaptı.
Kadınlarda ise Serena Williams ve diğerleri vardı neredeyse. Bir maçta etkili servis atabilirsiniz, üst üste iki-üç maçta da yapabilirsiniz bunu. Ama yedi müsabakada da mükemmel servis performansı ile oynamak kategori dışı bir şey. Set vermeden şampiyon olan Amerikalı raket, 1 numaradaki yerini muhafaza ediyor. Bütün favorilerin döküldüğü turnuvada son dörde kalan isimler hiç de alışıldık değildi. Bulgar Tsvetana Pironkova iki senedir beklenen patlamasını Venus Williams'ı çeyrek finalde devirerek yaparken, kimse Petra Kvitova ile Vera Zvonareva'yı da kesinlikle yarı finalde beklenmiyordu.
Zvonareva her zaman zihinsel çöküşleri ile bildiğimiz, aklımızdaki fotoğrafı havlusunun altında ağlayan bir kadın görüntüsü olan raketti. Bu turnuvada kendini çok iyi tuttu, sinirlerine hakim oldu ve finale kadar yükseldi. Finalde de müsabakanın sonuna kadar çöküşü yaşamadı. Ancak aynı akşam çiftler finalinde ilk seti kaybedince, gözlerinden yaşlar boşaldı.
Marsel İlhan da ana tabloya çıkmayı başardı ve yine ilk turu bu sefer 2-0 geriden gelerek kazandı. Tarihte Wimbledon'da oynamış ilk Türk olan 23 yaşındaki raket için şimdiki hedef geçen yıl ikinci tur oynadığı Amerika Açık'ta daha ileriye gidebilmek. Tenisin ustaları deseniz onlar şimdiden raketlerini Flushing Meadows için biliyolar...
5 Temmuz 2010 Pazartesi
wimbledon 2010 - nadal yolu yarıladı
Tenis bir çizgi roman olsa, Federer ve Nadal birbirlerinin baş düşmanı olan iki kahraman olacaktı kesin. İsviçreli'nin erken veda ettiği çizgi romanın bu sayısında İspanyol'un karşısına çıkan isim Federer'i ve Djokovic'i, dünya 2 numarası ile 3 numarasını arka arkaya devirerek buraya kadar gelen Tomas Berdych oldu.
Efsanevi Çek raket Ivan Lendl profesyonel olduktan sonra ilk Grand Slam'ini kazanmak için 7 yıl beklemiş, 24 yaşındaki siftahından sonra da kortlarda fırtına gibi esmişti. Tomas Berdych de vatandaşının yolunu izleyebilmek adına ilk Grand Slam finaline 25 yaşında çıkıyordu. En son 1998 yılında erkeklerde Petr Korda ile Avustralya Açık'ta, kadınlarda ise Jana Novotna ile Wimbledon'da gülen Çekler'in yeni umuduydu 1.96'lık raket.
Bjorn Borg'dan, Jana Novotna'ya birçok ünlü sima tribünde otururken 2010 finali de başlıyordu. İki tenisçinin de servis oyunlarını sıfıra karşı kazanarak başlaması iyi servisin ne kadar önemli bir yer tutacağını da gösteriyordu. Altıncı oyuna kadar servis kırılmazken, bu oyunda avının hatasını bekleyen bir aslan gibi, Berdych'in hatalarını iyi değerlediren İspanyol servis kırdı. Çek raketin bir anda konsantrasyonunu kaybetmesi ile de arka arkaya dört oyun aldı ve ilk seti 6-3 kazandı.
İkinci sete servis oyununda zorlanarak başlayan 2008 şampiyonu, çift hatalar yaptığı oyunda 3 servis kırma puanı çevirdi ve zor da olsa oyuna tutundu. İyi servis atan iki oyuncu da 5-5'e kadar servis kırdırmadan geldi. Servis oyununu aldıktan sonra rakibinin servisini sıfıra karşı kıran Nadal ikinci seti de hanesine yazdırdı.
Üçüncü set de maçın geri kalanından farksızdı. Son oyunda servis kırmayı başaran Nadal seti 6-4, maçı da set vermeden kazandı ve kariyerinin sekizinci şampiyonluğuna ulaştı. Federer'in Grand Slam sayısının yarısı yapaaaaar ve Milliyetçi Hare....... (hep aynı espri evet)
(Sonu hariç Taraf'a yazdığım yazı, iki ayrı yazı yazacak gücüm yok) Read more...
4 Temmuz 2010 Pazar
wimbledon 2010 - ben şaşırmadım ya siz?
Finalin diğer kefesindeki rakete ile zaten alışığız. 10 yılı aşkın süredir çıktığı 15 Grand Slam finalinin 12'sini kazanmayı başarmış Serena Williams'a bu turnuvada kimse rakip olamadı. İlk günden beri gösterdiği müthiş servis performansı ile tek bir set kaybetmeden finali görmeyi başaran Amerikalı raket geçen seneki başarısını tekrarlayıp şampiyon olmaya daha yakın taraf olarak duruyordu.
İşte müsabakaya da bu bahsettiğim servislerle başladı ve ilk oyunu sıfıra karşı kazanarak rakibine gözdağı verdi Williams. Rus raket de benzer bir performansla karşılık verdi. Setin altıncı oyununda ilk servis kırma puanından yararlanamayan dünya 1 numarası, sekizinci oyunda forehand passing shot ile amacına ulaştı. Bir sonraki oyunda servisine tutunan Amerikalı ilk seti 6-3 ile hanesine yazdırdı.
Serena Williams ikinci sete de hızlı başladı ve daha ilk oyunda Zvonareva'nın servisini kırdı. Rus raket bu sette çok daha rahat bir oyun ortaya koyan Amerikalı'ya karşı tutunmaya çalışsa da kaçınılmaz son pek de uzakta değildi. İlk servis kullanıldıktan 66 dakika sonra zafere ulaşan taraf, ikinci seti de 6-2 kazanan Serena Williams oldu.
Amerikalı raket bu şampiyonlukla kariyerindeki 13. Grand Slam'ini kazanırken Billie Jean King'i tüm zamanlarda en çok şampiyon olan altıncı kadın raket oldu. Şimdiki hedefi ise 18'er şampiyonluğu bulunan Martina Navratilova ve Chris Evert. Müsabaka sonrası gözyaşlarını tutamayan Zvonareva ise hafta başında 9 numaraya yükselerek tekrar ilk 10'a giriş yapmış olacak.
(Yahu yazının burasına yanlışlıklaatlama aralığı koymuşum, ana sayfada gözükmemiş alt taraf, El Guaje linkini o yüzden yorumda yayımlamadım. Ben gözüküyo sanmıştım hatta "Allah allaah neden aynı fotoyu göndermiş ki" dedim)
Yukarıdaki yazıyı yazdım tekler finalinden sonra. Bugün Vera Zvonareva çiftler finalinde de boy gösterdi. Partneri Elena Vesnina ile birlikte Vania King/Yaroslava Shvedova ikilisine karşı oynadılar. 7-6/6-2 kaybetti Vera ve Elena. Aşağıdaki foto da ilk set sonunda çekildi:
Zihinsel yönden daha güçlü dedim ama yine koyvermiş kendini Rus raket. Arkadaşı da teselli etmeye çalışıyor yanında. Zor. Shvedova'ya da tebrikler. En sonunda amaçlarından birine ulaştı. Read more...
3 Temmuz 2010 Cumartesi
foto: bir mutsuz bir mutlu
wimbledon 2010 - tie-breakler finali belirledi
Her şeyin bu senenin başından beri değiştiğini söylüyor. Grand Slam olmayan turnuvalarda aldığı galibiyetlerde daha az sevinmeye başlamış. Kayıplardan daha çok ders çıkartmış. Zihnen daha fazla hazırlanmış. Zihin teniste çok önemli, her yazıda tekrarlıyorum ama Nadal’a bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Rallilere hükmetti bugün, Djokovic’e fırsat vermedi. Sırp raket oyunun başında rallilerden daha fazla puan çıkartan tarafmış gibi gözükse de ben onun paralel oynamamasına taktım kafayı. Rallilerin yönünü değiştirmeye korkuyordu. Sadece çapraz oynadı. Berdych de okuyabildi bu oyunu. Hatta bir yerde ayağı kayıp yere düşen Berdych’in üzerine vurdu topu, paralele gitse kort bomboştu. Çek raket yerde dokundu ve 2 vuruş fazla yaptırdı Djokovic’e. Zihin olarak bugün orada değildi Djokovic. İkinci setin sonlarını saymazsak. Bir servis kırmalık dezavantajdan geri gelip seti tie-break’e götürdü. Tie-break’te 6-2’den geldi ama 11-9 kaybetti tie-break’i de.
Berdych pazartesi günü kariyerinin en yüksek basamağına çıkacak sıralamada. Sekizinciliğe oturacak. Djokovic ise kaybetmesine rağmen yarı finalde, Federer’i geçip ikinci olacak. Bu kafayla giderse hiç birinci olamayacak zaten bunu daha önce de söylemiştim. Sezon başında, yıl sonunda birinciliğe oturur diyordum ama Nadal’ın eskisi gibi oynayacağını ve Djokovic’in zihnen bu kadar bitik olacağını tahmin edememiştim.
Günün ikinci yarı finalinde beklediğim sonuç geldi. Nadal üç sette finalin yolunu tuttu. Bu Murray’nin omuzlarındaki yük muazzam. Wimbledon dışında bir Grand Slam kazanmadan Wimbledon’ı kazanması neredeyse imkansız. Yarı finale bu kadar rahat gelip ilk ciddi rakipte amiyane tabirle şanzımanı dağıtmak feci bir olay. Nadal’ın üç sette kazanması maçın baştan sona hakimi olduğu anlamına gelmiyor elbet. Britanyalı tenisçi başabaş mücadele etti. Özellikle ikinci sette servis kırma avantajını bile yakaladı. Ama dediğimiz gibi Nadal ve zihinsel katılığı. Murray’e maçtan ne değiştirmek istersin diye sormuşlar vatanım demiş. Şaka. İkinci set demiş. Tie-break’te de olsa alsaydı ikinci seti belki kendi zihinsel seviyesini yukarılara çekebilirdi.
Kadınlar finali gibi oldu bu da. Bir tanıdık, bir yabancı. Favori Nadal. Ama bu sene “favori olmayanlar”ın zaferlerini çok gördük. Read more...
2 Temmuz 2010 Cuma
wimbledon 2010 - finalde bir tanıdık bir yabancı
Bugün Kvitova karşısında bildiğimiz gibi başlasa da Çek raket deneyimsizliğine rağmen iyi oynuyordu. İlk servis kırmayı da o gerçekleştirdi zaten ilk sette. Fakat Amerikalı bir sonraki oyunda hemen cevap vererek durumu eşitledi. Sette başka servis kırma olmazken, tie-break'e gitti set. Bu oyunda bir anda 4-0 öne fırlayan Serena ilk seti hanesine yazdırdı.
İkinci sette ise rakibinin direncini kıran Serena bu seti 6-2 ile kazanarak finale yükseldi.
Günün ilk yarı finalinde Vera Zvonareva, Komşu Kızı Pironkova'yı ilk seti kaybettiği maçta devirerek kariyerinde ilk kez Grand Slam finali gördü. Mental olarak dağıldığını çok az gördüm bu turnuvada. Bir şeyler değişmiş olmalı. Pironkova için ise yarı finale kadar çıkmak zaten beklentilerin çok çok üzerine çıkmak demek. Ben bu mertebede kalıcı olabileceğinden emin değilim, ama zaman gösterecek.
Final cumartesi dörtte oynanacak. Read more...
1 Temmuz 2010 Perşembe
wimbledon 2010 - erkekler çeyrek finalleri sonrası
Bu sefer sanki belliydi ha? Federer'in bu sefer kazanamayacağı belliydi en başından. Önce Falla karşısındaki sallantılı oyun, ardından çömez bir Sırp'a verilen set. Federer şatosunda, kalesinde hiç olmadığı kadar huzursuzdu.
Bu, en kötü haliyle bile çeyrek finale kadar çıkan İsviçreli'nin karşısında son aylardaki yükselen grafiği ile duvar gibi bir adam duruyordu. Berdych'in Federer'i zorlayacağı kuralar çekildiğinden beri belliydi zaten. Çek raket Roland Garros'taki yarı finalinin sürpriz olmadığını, tesadüf olmadığını gösterircesine burada Federer'e kortu dar etti.
Müsabakanın en kritik noktası dördüncü setin altıncı oyunuydu. Federer 3-2 öndeydi ve servis karşılıyordu. Berdych turnuvadaki en kötü servis performansını göstererek iki çift hata ve bir basit hata ile 0-40 geriye düştü. Merkez kort seyircisinin önünde, bu kortta destan yazmış bir tenisçi karşısında maçı kazanma noktasına getirdiğiniz anda omuzlarınızdaki yük Atlas'ınkinden farksız bir hale gelir. Nefesleriniz sıklaşır, kalbiniz göğüs kafesinizi parçalamak ister. Berdych üç kez servis kırma puanı ile karşılaşınca derin bir nefes aldı. Zihnini boşalttı ve üç puan arka arkaya kazanarak durumu kurtardı. Aynı oyunda İSviçreli bir servis kırma puanı daha bulsa da Çek raket bunu da çevirdi ve oyunu kazanarak 3-3 yaptı.
Asıl daha önemlisi Berdych'in bir sonraki oyunda Federer'in servisini kırmasıydı. Bu break ile öne geçen Berdych setin sonuna kadar bu avantajını korudu ve Lendl'dan sonra finale çıkan ilk Çek oldu.
Federer bütün maç boyunca forehandini aradı. Kör olası çöpçüler süpürmüşler. İsviçre çakısı kıvamındaki Roger bir türlü doğru silahı bulamadı, kullanamadı. Berdych'in hakkını yemeyelim çok iyi oynadı o da. Federer maçtan sonraki basın toplantısında sırtındaki ve bacağındaki sakatlıklar yüzünden kaybettiğni söyledi.
Nadal, Söderling karşısında bir kez daha kazandı. Ben bu sefer kaybedeceğinden korkuyordum gerçekten. Söderling'in o servisleri çimde çok büyük hasar verebilridi İspanyol'a. İlk sette öyle de oldu zaten. İkinci setin ilk oyununda hakemin verdiği bir yanlış karar fitili ateşledi Nadal için. Puan tekrarı vermesi gerektiği pozisyonda puanı Söderling'e verince ve Söderling bu puanla servis kırma şansı yakalayınca berserk olan Nadal yaldır yaldır kazandı maçı.
Britanyalılar çok mutlu. Zira Murray üst üste ikinci kez yarı finalde. Nadal ile oynayacak. 2008'de çeyrekte mağlup ederek şampiyonluğa ulaşmıştı Nadal. Djokovic ise günün en rahat ismiydi. İlk turda bile bu kadar rahat maç zor bulunur. Bugün kötü bir yazı oldu farkındayım. Kafamı toparlayamadım.
29 Haziran 2010 Salı
wimbledon 2010 - kadınlar çeyrek final sonrası
Sürpriz Roland Garros finalinden sonra sürpriz Wimbledon yarı finalleri. Ortalık Serena'ya kalmış gibi gözüküyor. Yani şimdi ben kırk yıl düşünsem Kim Clijsters'ın Vera Zvonareva'ya yenileceği aklımın ucundan bile geçmez. Rus raket bu turnuvada kendini aşan bir performans gösterdi orası kesin. Ama Belçikalı da bir tur önce Juju'yu geriden gelip yenmiş kendine güveni tam. Hani favori tenisçi yenilince o tenisçinin hayranları, sevenleri "Amaaan kadınlar tenisi de ne hale geldi" diyorlar. Tamam erkekler tenisine kıyasla daha düşük bir düzeyde oynanıyor orasına bir şey demiyorum. Bunun nedeni ya da sonucu herkesin birbirini yenebilmesi değil ki. Bilinemezlik seyir zevki açısından daha güzel değil midir? Bu oyun futbol değil ki "oynamayarak" kazanabilesin maçı. Bu tenis. Kötü oynarsan yenilirsin. Hele ki ilk 10 tenisçileri karşısında kötü oynayarak kazanbilmenin tek yolu karşındakinin çokçokçokçok kötü oynaması, servislerinde ritmi yakalayamaması ile olur.
Zvonareva'nın galibiyeti aslında biraz bu ikinci bölüme denk geliyor. Belçikalı iyi başladı müsabakaya ancak çok kritik anlarda yaptığı çift hatalar, basit hatalar sonunu hazırladı. Zvonareva'nın performansına bakarsanız setlere göre, servis oranlarının ve winner sayılarının yakın olduğunu görürsünüz. Farkın nedeni Kim'in basit hata ve winner sayılarındaki maçın ilerleyen bölümlerindeki dengesizlik.
Peki Vera'nın sadece ikinci Grand Slam yarı finali olduğuna inanabiliyor musunuz? Son iki seneyi ilk 10'da bitirmiş olan, 2008'de sezon sonu turnuvasında final oynamış bir raket. Tabi ki geçirdiği sakatlıklar büyük etken ama daha çok bu mental durumu etkiliyor oyununu. Sabit bir duygu durumu yok. Kontrol edemiyor. Patlamalar yaşıyor. Bir maç içerisinde dahi 10 kere değişebiliyor duygusal durumu. Havluyla yüzünü saklamalar, raketle kendini dövmeler (bugün de yaptı). Geçen seneki İstanbul Cup'ta ilk tur maçı sırasında raketle kafasına vurmuştu 10 metre uzağımda. Korkuyorum ben ondan.
Ama günün yaşanan ilk sürprizi için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Pironkova son derece iyi oynadı. Venus Williams zaten önceki gün Jarmila Groth biraz daha inanabilse, biraz daha zeki olsa dördüncü turda veda etmiş olacaktı. Bugünkü Amerikalı'nın da dünkünden farkı yoktu. Pironkova deyince aklıma hep 2008 Roma'daki kertenkele olayı geliyor. Orada ilk dikkat etmiştim. Aynı yıl İstanbul Cup'a gelip yarı final oynamıştı. Bugün Venus'e nefes aldırmadı. Dört sene önce Avustralya Açık'ta yine Williams'ı çok zorlamış ama üç sette mağlup olmuştu. Kariyerinin en büyük başarısını gerçekleştiren Bulgar raket maçın bitiminde rakibinin elini sıktıktan sonra o heyecanla hemen hakemin de elini sıktı. Aslında beklemesi ve mağlup olan tarafın hakemin elini ilk sıkmasına izin vermesi gerekiyordu. Venus bi şaşırdı. Sonra gençliğine verdi.
Tablonun üst tarafından son dörde kalan sürpriz isim Petra Kvitova da el sıkışma anında heyecanına yenik düşmüş. Ben görmedim ama twitter'da okudum. Kaia Kanepi karşısında ölüp ölüp dirilen ama müsabakayı bırakmayan Çek raket son seti de kaznadığında rakibinin elini sıkmadan direkt hakemin elini sıkmış. Bu daha büyük bi olay tabii. Kvitova da Jie Zheng'i, Azarenka'yı, Wozniacki'yi arka arkaya devirerek gelmişti çeyreğe. Elemelerden gelen Kanepi karşısında ilk seti kaybetti. İkinci sette geriye düştü çevirdi. Üçüncü sette geriye düştü çevirdi. Yılmaz savaşçı oldu. Kanepi de maç puanlarından yararlanamadı. Estonyalı Roland Garros'ta 2 sene önce çeyrek final görmüştü. Burada da çeyrekte takıldı şansı varken. Kvitova'nın rakibi ise son dördün en babacanı. Evet ortalık Serena Williams'a kaldı. Na Li'yi de devirdi Amerikalı.
tavuk kovalamaktan şampiyon devirmelere
Karate Kid serisini hepimiz izlemişizdir en az bir kere. Daniel San geçimini kazanmak için arabaları "cilalayıp-parlatıyor" aynı zamanda el beyin koordinasyonunu da geliştiriyordu. Bay Miyagi sağolsun karatede de ustalaşıverdi böylece. Tayvan'dan Lu Yen-hsun Wimbledon'da senenin en büyük sürprizini gerçekleştirip geçen yılın finalisti Andy Roddick'i elerken çocukluğunda tavuk yakalamakta ustalaştığını kimse bilmiyordu tabii ki.
Uzakdoğuluların çoğunda Batılı bir isim vardı. Lu'nunki de Rendy. İngilizce öğretmeni seçtirmiş. Rendy küçükken tavukçuluk yapan babasının yanında çalıştığını ve orada canlı tavukları yakalamakta başarılı olduğunu söylüyor. Bu galibiyetini de 10 yıl önce ölen babasına adıyor. "O yukarıdayken bu zaferi yaşadığım için gurur duyuyorum. Umarım bu maçı görmüştür" diyen Rendy babasını özlüyor. Read more...
gün sonu: wimbledon 2010 - gün 7
Bu güzel günden en çekişmeli geçmesini beklediğimiz maçlar hangileri diye sorsanız bana Serena-Maria, Henin-Clijsters ve Djokovic-Hewitt derdim. En az çekişme beklediğim maç da Lu Yen-hsun ile Andy Roddcik arasındaki maçtı. Roddick rahatça kazanır ve yorulmuş Djokovic karşısında galip gelir diye düşünüyordum çeyrek finalde.
Lu beni utandırdı. Tayvanlı bu arkadaş ilk seti 6-4 kaybetti geçen yılın finalistine. Ardından servisleri ile nam salmış bir tenisçiden iki tie-break arka arkaya kazanmayı başardı. Bununla da yetinmedi dördüncü seti de tie-break’e taşıdı ve 3-0 öne geçti. Amerikalı’nın zar zor geri dönmesi ve müsabakayı beşinci sete taşıması Lu’yu etkilemedi. Roddick’i de. Karşılaşmanın başından beri yaptığı ahtaları yuapmakta ısrar etti geçen yılın finalisti. Filede çok kötüydü ki zaten maçı kaybettiği puanda yine file önünde yakalanmıştı Tayvanlı’ya.
Son set 9-7 bitti. Bu sene bırakın iyi beş setlik maç yapmayı normal skorun üzerine çıkan bir elin parmaklarından fazla müsabaka var. John Isner-Nicolas Mahut maçı için ise zaten Hindistan’ın nüfusu anca yeter eller açısından. Onda “Tanrının Eli” vardı.
26 yaşındaki Lu, kariyerinde ilk kez Wimbledon’da buralara kadar geliyor. Daha önce ikinci tur ötesini görememişti. Hatta 95’ten bu yana ilk defa Uzakdoğulu bir tenisçi Grand Slam çeyrek finali görüyor. Rakibi Novak Djokovic.
Sırp raket, 2002 şampiyonu Lleyton Hewitt’i sakatlığına rağmen dört sette geçti ve ardından Huılkvari bir şekilde tişörtünün yakasını yırttı. Üst üste beşinci çeyrek finali oldu onun da Grand Slamlerde. Bu istatistiğe bakarken şunu fark ettim ki bu afedersiniz mal oğlan (sevdiğimden söylüyorum) geçen yıl Roland Garros’ta bir önceki yıl da Wimbledon’da erkenden elenmese arka arkaya 14. Grand Slam çeyrek finali olacaktı bu. Federer’den önceki rekor Ivan Lendl’a ait ve bu sayıya eşitti. Yani ikinci sıraya erişmesi muhtemeldi Djokovic’in. Avustralya Açık’ı hiç beklemediği anda olgunlaşmadan kazanması kötü etkiledi bence Nole’yi.
Bugün Hewitt karşısında kazanması hem de ağrıyan bir karınla bunu başarması sevindirici. Çeyrek finalde de normalde deneyimli ancak Grand Slam üst turlarında deneyimsiz bir rakip çıkması ise avantajına. Vücudu onu yarı yolda bırakmazsa yarı final çok yakın. Federer çok yakın.
Federer çok rahat kazandı bugün beklenildiği gibi. Jurgen Melzer ile aynı yaştalar. Beraber çok antrenman yaptılar. Çocukken çok oynadılar. Ancak profesyonel turda hiç karşılaşmamamalarına ne demeli bilemiyorum. Bu maça kadar 10 yıldır tek bir müsabaka bile yok. “Enteresan”. Üç sette rakibini, arkadaşını deviren Federer çeyrek finale çıktı. Onun da en azından çeyrek final serisi devam ediyor. 3241243946125143 Grand Slam’dir çeyrekten önce yenilmiyor dünya 2 numarası. Çeyrekteki rakibi beklediğim gibi Tomas Berdych oldu.
Federer Roland Garros yarı finalistlerini sıralıyor gibi gözüküyor. Önce Melzer şimdi Çek Berdych. Turnuva öncesi onu zorlarsa Lopez ya da Berdych zorlar demiştim. Hoş, daha ilk turdan Falla bi silkeledi ama olur öyle. Çek raket Daniel Brands’ı mağlup etti. Bu Brands’a bi bakın. Takip edin.
Tablonun alt tarafında Rafael Nadal, Paul-Henri Mathieu’ya set vermedi. Ben açıkçası Petzschner karşısındaki Nadal’ın yıllar sonra form yakalamış Mathieu’ya karşı daha da zorlanabileceğini düşünüyordum. Çok rahat geçti Fransız’ı. Çeyrek finaldeki rakip ise pek tatsız. Robin Söderling. Geçen yıl burada dördüncü turda Federer tarafından evine gönderilen İsveçli bu yıl bu eşiği aşarak kariyerinde ilk kez çeyrek final görmüş oldu Wimbledon’da. İspanyol David Ferrer’i beş setlik bir mücadele sonunda mağlup etti. Karşılıklı birkaç raketin de heba olduğu müsabakadan galip ayrılan Söderling baş düşmanlarından Nadal karşısında çimdeki ikinci maçına çıkacak. Hatırlarsanız 2007’de günlerce süren bir maçta Nadal galip gelmişti. Murray Querrey’i beklediğimden çok daha rahat geçerken yarı finale kalma mücadelesinde Jo-Willy ile oynayacak.
Kadınlarda Belçika derbisinde Kim Clijsters’tı gülen. Juju çok iyi başlamıştı maça. Clijsters ise çok kötü. Servisleri yoktu, forehandleri yoktu. Henin ilk seti rahat kazansa da dirseğindeki sorun onu sıkıntıya soktu. İkinci setten itibaren vites arttıran Kim Clijsters maçı üç sette kazandı ve Juju’nun Wimbledon umutlarını da sonraki seneye bıraktı. Kim, çeyrek finalde Vera Zvonareva ile oynayacak. Sürpriz di mi? Bence de. Jankovic ikinci sette 3-0 geride iken müsabakadan çekilince Rus raket de kariyerinin üçüncü Grand Slam çeyrek finalini gördü.
Venus Williams ise seyircilerin yuhalamaları arasında girdiği korttan başı dik ayrıldı. Korta 10 dakika geç çıkan ve “2 nolu kortun prosedürünü bilmiyordum, biri beni gelip alacak sandım” diyen (sanki merkez kort dışında hiç maç yapmamış gibi) Amerikalı bir de güldü nedenini açıklarken. Jamrila Groth cevabı verecekti ona da deneyimiyle kazandı diyelim Venus. Groth da ne patlama yaptı be abi. ENKA kortları bu yıl çok kalabalık olacak sanki. Williams’ın çeyrekteki rakibi sürpriz bir isim: Pironkova. Bulgar raket çimi çok seven Marion Bartoli’ye set bile vermedi. Bartoli ki Henin’i burada yarı finalde yenip kupadan etmiş biri olarak oh olsun.
Tablonun üst tarafında 2004 finalinin rövanşı vardı. Serena Williams bu sefer galip gelen taraf oldu. Sharapova fırsatlar yakaladı ama kritik anlarda hata yaptı. Amerikalı’nın rakibi de Radwanska’yı yenen Na Li oldu. Zheng’i beklerken Li geldi nerelere kadar. Dünya 3 numarası Wozniacki de dördüncü turda veda edenler arasındaydı. Önce Azarenka’yı yenen Çek raket ardından Vika’nın kankisi Wozniacki’yi de iki sette mağlup ederek ve hatta iki maçın da ikinci setini sıfıra karşı kazanarak çeyreğe yükseldi. Rakibi ise Kaia Kanepi. Eveeet 2008 Roland Garros çeyrek finalistine bakın hele siz. İlk turda 6 numaralıs eribaşı Sam Stosur’u geçtikten sonra üst üste iki Rumen’i deviren Estonyalı şimdi de üst üste iki Çek’i devirmenin peşinde.
Günün Sonuçları:
[1] R Federer (SUI) d [16] J Melzer (AUT) 63 62 63
[2] R Nadal (ESP) d P Mathieu (FRA) 64 62 62
[3] N Djokovic (SRB) d [15] L Hewitt (AUS) 75 64 36 64
[4] A Murray (GBR) d [18] S Querrey (USA) 75 63 64
Y Lu (TPE) d [5] A Roddick (USA) 46 76(3) 76(4) 67(5) 97
[6] R Soderling (SWE) d [9] D Ferrer (ESP) 62 57 62 36 75
[10] J Tsonga (FRA) d [32] J Benneteau (FRA) 61 64 36 61
[12] T Berdych (CZE) d D Brands (GER) 46 76(1) 75 63
(1) S Williams (USA) d. (16) M Sharapova (RUS) 76(9) 64
(2) V Williams (USA) d. J Groth (AUS) 64 76(5)
P Kvitova (CZE) d. (3) C Wozniacki (DEN) 62 60
(21) V Zvonareva (RUS) d. (4) J Jankovic (SRB) 61 30 ret.
(9) Li Na (CHN) d. (7) A Radwanska (POL) 63 62
(8) K Clijsters (BEL) d. (17) J Henin (BEL) 26 62 63
T Pironkova (BUL) d. (11) M Bartoli (FRA) 64 64
(Q) K Kanepi (EST) d. K Zakopalova (CZE) 62 64
28 Haziran 2010 Pazartesi
maç programı: wimbledon 2010 - gün 7
Şu dünyanın en gereksiz uygulamalarından biri olan pazarı boş bırakme geleneğini bıraksın artık Wimbledon. O sıkıcı günü atlattıktan sonra muhteşem maçlar bizi bekliyor. Sharapova-Williams, Clijsters-Henin, Djokovic-Hewitt... Hadi bakalım.
26 Haziran 2010 Cumartesi
kort 18'in laneti
Marsel'i yenerek üçüncü tura çıkan Rumen tenisçi Victor Hanescu, üçüncü turda Daniel Brands ile karşılaştı. İlk iki seti tie-break ile alan Hanescu sonraki seti yine tie-break ile bu sefer kaybetti. Dördüncü sette geriden gelen Brands'ı destekleyen tenisseverler sanırım biraz çizgiyi aşmış. Hanescu dördüncü seti de kaybedince iyice kontrolünü kaybetmiş. Son sette 2-0 geriye düştükten sonra servis atarken arka arkaya bilerek ve isteyerek çift hata yapan Rumen raketin seyircilere doğru tükürdüğünü açıkça görebilirsiniz aşağıdaki videoda (Daha uzun bir video için de link koydum en aşağıya). Ardından sandalye hakemine yürüyüp maçtan çekildiğini belirtmek için elini uzattığında hakemin olayı anlamayıp arkasına bakması da ayır komik. Bundan sonra Hanescu'nun gidip de Brands'ın elini sıkması ise hala aklının başında olduğunu gösteriyor aslında.
Müsabakanın ardından kortta maçı izleyen dört kişi gözaltına alındı. Hakemin olayla ilgili görüşü alındı. İşin ilginci maç 18 nolu korttaydı. Yani 11 saat 5 dakika süren o tarihi maçın oynandığı kort. Previosuly on Court 18. Lost adası. 108. Çıkar ortadaki sıfırı, ne etti? Ve milliyetçi hare.......
http://www.metacafe.com/watch/yt-4PfGVF6CBFQ/hanescu_spits_at_wimbledon_crowd/
http://news.bbc.co.uk/sport2/hi/tennis/8764203.stm Read more...
gün sonu: wimbledon 2010 - gün 5
Erkeklerde tablonun üst tarafında kadınlarda ise tablonun alt tarafında son 16’ya kalan tenisçiler belli oldu bugün.
Roger Federer ilk iki maçının aksine bugün Arnaud Clement karşısında müsabakanın tek hakimiydi. Clement tabii en uzun tenis maçı rekorunun elinden alınmasının üzüntüsü ile ne yaptığını bilmiyor bir şekilde korta çıkmış olabilir. Bildiğiniz gibi Clement-Santoro arasındaki mücadele Isner-Mahut’den önce 6 saat 33 dakika ile tarihin en uzun tenis müsabakasıydı. Şaka bi yana bir buçuk saatte dördüncü tura adını yazdırmayı başardı İsviçreli. Sadece 11 basit hata yaparak. Federer’in rakibi benim beklediğim isim olmadı. Feli Lopez’i bekliyordum ben ancak Jurgen Melzer, Fransa Açık’ta aldığı gazla gerçekten iyi gidiyor. Sihirli bir değnek dokunmuş gibi. Üçüncü turda İspanyol Lopez’i ilk seti kaybettiği müsabakada dört sette geçti Avusturyalı.
Dünya iki numarasının çeyrek finaldeki rakibi ya Berdych olacak ya da Daniel Brands. Roland Garros ilk turunda Jo-Willy’e kök söktüren Alman raket Brands Wimbledon’da iki Rus’u (Igor Andreev ve Nikolay Davydenko) arka arkaya devirdikten sonra bugün de Marsel’i eleyen Hanescu’yu geçti ama çok garip bir maçla. Ayrıntılar az sonra. Çel Berdych de Denis Istomin karşısında çok zorlandı ancak beş sette gülen taraf oldu.
Günün erkeklerde Federer ile birlikte en rahat ismi Novak Djokovic’ti. Sırp raket Albert Montanes’i 6-1/6-4/6-4’lük setlerle mağlup ederek dördüncü turu gördü . Son 16’daki rakibi ise eşleşmek isteyeceği en son isimlerden biri. Lleyton Hewitt. Avustralyalı bugün Monfils’e set vermedi. İkinci set tie-breakinde zor anlar yaşasa da her zamanki hırsıyla galip geldi.
Andy Roddick acelerle Kohlschreiber’i turnuva dışına iterken rakibi ise Cilic’in, Ljubicic’in elendiği bölümden gelen Lu Yen-hsun oldu. Tayvanlı. Dördüncü turun en zayıf halkası.
Bugün tamamlanan son ikinci tur müsabakasında sıfat bulamadığım John Isner, Hollandalı Thiemo de Bakker karşısında hiç varlık gösteremedi. İlk seti 6-0 kaybeden Amerikalı diğer setlerde en azından bir kaç oyun aldı da rezil olmadan elendi. Hollandalı da adammış bari. Isner hiç ace atamadı ve ortalama servis hızı kadınlarınki kadardı. 400 küsür kere servis attı üç günde o da insan. O da kol. Benim atarinin kolu 2 gün dayanmıyordu. Yine iyiymiş.
Kadınlarda beklenilen dördüncü tur eşleşmelerinin ilki gerçekleşti. Kim Clijsters bugün Maria Kirilenko’yu, Henin de Petrova’yı geçince gelsin Belçikalılar, gitsin Ruslar. Pazartesi günü güzel müsabaka bizleri bekliyor. Bir başka Belçikalı Yanina Wickmayer şu an hayatta olduğunu dahi yeni öğrendiğim Vera Zvonareva’dan set bile alamadan elendi. Puuuu bak ablalarına da ders al. Şimdi fark ettim bugün Belçika-Rusya maçı varmış resmen. Zvonareva dördüncü turda Jelena Jankovic ile karşılaşacak.
Marion Bartoli dördüncü tura en rahat çıkan isim. Set kaybetmedi. Bir maç eksik oynadı. Kortta en az kalan tenisçi şu ana kadar. Son 16’da Bulgar Pironkvoa ile oynayacak Fransız. Sanki bu maçı da rahat alacak. Venus Williams ise Alisa Kleybanova karşısında maçın başında bir break geriye düşse de buradan çevirdi müsabakayı ve iki sette kazandı. Jarmila Groth ile oynayacak. Slovak kökenli Avustralyalı da Jurgen Melzer gibi patlama yapanlardan son dönemde.
Günün Sonuçları:
[1] R Federer (SUI) d A Clement (FRA) 62 64 62
[3] N Djokovic (SRB) d [28] A Montanes (ESP) 61 64 64
[5] A Roddick (USA) d [29] P Kohlscriber (GER) 75 67(5) 63 63
[12] T Berdych (CZE) d D Istomin (UZB) 67(1) 76(5) 67(8) 63 64
[15] L Hewitt (AUS) d [21] G Monfils (FRA) 63 76(9) 64
[16] J Melzer (AUT) d [22] F Lopez (ESP) 46 63 62 64
D Brands (GER) d [31] V Hanescu (ROU) 67(7) 67(3) 76(7) 63 30 ret. (bacak)
Y Lu (TPE) d F Mayer (GER) 64 64 21 ret. (sol baldır)
İkinci tur
P Mathieu (FRA) d [13] M Youzhny (RUS) 64 26 26 63 64
T De Bakker (NED) d [23] J Isner (USA) 60 63 62
(2) V Williams (USA) d. (26) A Kleybanova (RUS) 64 62
(4) J Jankovic (SRB) d. (28) A Bondarenko (UKR) 60 63
(8) K Clijsters (BEL) d. (27) M Kirilenko (RUS) 63 63
(11) M Bartoli (FRA) d. (Q) G Arn (HUN) 63 64
(17) J Henin (BEL) d. (12) N Petrova (RUS) 61 64
(21) V Zvonareva (RUS) d. (15) Y Wickmayer (BEL) 64 62
J Groth (AUS) d. A Kerber (GER) 63 75
T Pironkova (BUL) d. R Kulikova (RUS) 64 20 ret. (bel)
25 Haziran 2010 Cuma
maç programı: wimbledon 2010 - gün 5
Bugün John Isner insan mı değil mi onu göreceğiz. Dördüncü gün üst üste korta çıkıyor Amerikalı. Ayrıca turnuvanın kilit maçlarından biri Henin ile Petrova arasında merkez kortun ilk müsabakası.
gün sonu: wimbledon 2010 - gün 4
Kraliçe müsabakadan önce Federer, Djokovic, Serena, Wozniacki, İngiliz tenisçiler ile birlikte birçok tenisçi ile tanıştırıldı. Murray-Nieminen maçından sonra da iki oyuncuyu yanına çağırıp ayaküstü 5 dakika sohbet etti. Bu sırada Murray’nin poposunu kaşıması da komik oldu.
Murray yendi Finlandiyalı rakibini üç sette. Beklediğimden daha kolay geçti. Britanyalı’nın üçüncü turdaki rakibi Gilles Simon. Fransız raket rakibinin sakatlanıp çekilmesi ile maç yapmadan ikinci turu geçti. Bir başka Fransız Jo-Wilfried Tsonga da son seti uzayan beş setlik maç modasına uydu. Alexandr Dolgopolov’u beş sette geçerken son seti 10-8 kazandı 10 numaralı seribaşı. Onun üçüncü turdaki rakibi Tobias Kamke.
Bugün Rafael Nadal direkten döndü. Programı nedeniyle Kraliçe ile tanışamamanın verdiği hayal kırıklığı ile üzgün olan Nadal, Hollandalı Robin Haase karşısında beş sette kazandı. İkinci bir Robin kazası yaşamadık. İspanyol raket, Alman Philipp Petzschner ile karşılaşacak üçüncü turda. Petzschner ilk iki turu da beş setlik maçlarla geçti. Tablonun en alttaki 1/8’lik dilimi beş sete doydu. Isner ve Mahut’nün de burada olduğunu söyleyelim. Isner demişken onun da çiftler maçı ertelendi bugünkü müsabakanın ardından. Tabii ikinci tur maçı da cuma günü araya sıkıştırılacak.
Kadınlarda 1 numaralı seribaşı Serena Williams, ağlak Rus Anna Chakvetadze’yi sildi, süpürdü. 6-0/6-1. İkinci turda Dominika Cibulkova karşısında ilk iki turdaki kadar rahat kazanamaz Serena ama kazanır. Masha Rumen rakibi Olaru’yu set vermeden geçti ve Hantuchova’yı üç sette gçen Barbara Zahlavova ile eşleşti.
19 numaralı seribaşı Svetlana Kuznetsova ikinci turda Anastasia Rodionova’ya elenirken Roland Garros lanetine yavaş yavaş inanmaya başlıyorum. 2007 şampiyonu bir yıl sonra durup dururken emekliliğini açıklar, 2008 şampiyonu şamaroğlanı olur, 2009 şampiyonu bir türlü toparlanamaz. 2010 şampiyonu ve finalisti burada ilk turda elenir... Rodionova Na Li ile karşılaşacak. Na Li’den daha ilerisini göreceğini düşündüğüm Jie Zheng ise ikinci turda takıldı Petra Kvitova’ya. Çek raket, Vika Azarenka ile oynayacak üçüncü turda. Vika’nın kankisi Caroline Wozniacki merkez kort havası teneffüs ettiği günde Tayvanlı rakibi Chang’a set vermeden galip gelerek Anastasia Pavluçenkova ile eşleşti.
İpek Şenoğlu da çiftlerde ilk turda elendi.
Günün Sonuçları:
[2] R Nadal (ESP) d R Haase (NED) 57 62 36 60 63
[4] A Murray (GBR) d J Nieminen (FIN) 63 64 62
[6] R Soderling (SWE) d M Granollers (ESP) 75 61 64
[9] D Ferrer (ESP) d F Serra (FRA) 64 75 67(6) 63
[10] J Tsonga (FRA) d A Dolgopolov (UKR) 64 64 67(5) 57 10-8
[18] S Querrey (USA) d I Dodig (CRO) 62 57 63 76(10)
[25] T Bellucci (BRA) d M Fischer (AUT) 67(11) 76(4) 76(1) 62
[26] G Simon (FRA) d I Marchenko (UKR) W/O (right shoulder)
[32] J Benneteau (FRA) d A Beck (GER) 36 62 46 76(5) 63
[33] P Petzschner (GER) d L Kubot (POL) 64 36 46 63 62
J Chardy (FRA) d L Lacko (SVK) 63 76(4) 46 67(5) 86
X Malisse (BEL) d J Reister (GER) 67(7) 64 61 64
T Kamke (GER) d A Seppi (ITA) 36 62 63 64
F Fognini (ITA) d M Russell (USA) 36 57 75 76(6) 63
[23] J Isner (USA) d N Mahut (FRA) 64 36 67(7) 76(3) 70-68
(1) S Williams (USA) d. A Chakvetadze (RUS) 60 61
(3) C Wozniacki (DEN) d. C Kai-Chen (TPE) 64 63
(7) A Radwanska (POL) d. A Brianti (ITA) 62 60
(9) L Na (CHN) d. (Q) K Nara (JPN) 62 64
(10) F Pennetta (ITA) d. (Q) M Niculescu (ROU) 61 61
(14) V Azarenka (BLR) d. B Jovanovski (SRB) 61 64
(16) M Sharapova (RUS) d. I Raluca Olaru (ROU) 61 64
K Zakopalova (CZE) d. (18) A Rezai (FRA) 57 63 63
A Rodionova (AUS) d. (19) S Kuznetsova (RUS) 64 26 64
P Kvitova (CZE) d. (23) Z Jie (CHN) 64 26 62
B Zahlavova Strycova (CZE) d. (24) D Hantuchova (SVK) 16 62 64
(29) A Pavlyuchenkova (RUS) d. R Vinci (ITA) 62 76(1)
(31) A Dulgheru (ROU) d. (Q) Ro Oprandi (ITA) 62 60
(32) S Errani (ITA) d. A Parra Santonja (ESP) 62 62
D Cibulkova (SVK) d. A Morita (JPN) 67(4) 76(2) 75
(Q) K Kanepi (EST) d. E Gallovits (ROU) 64 75
Jankovic/Scheepers (SRB/RSA) d. Medina Garrigues/Senoglu (ESP/TUR) 64 62 Read more...
favori olmayanların zaferi
Rafa olsaydı şöyle derdi: “Unbelievable”
Üç günlük tenis maçı bugünkü 1 saat 5 dakikalık seansla sona erdi. 2,06’lık John Isner, boyu gibi uzun müsabakayı son seti 70-68 alarak kazandı ve ikinci tura çıktı. Rekorlardan bahsetmeyeceğim. Her yerde bulabilirsiniz istatistikleri. Başka bir şeyden bahsedeceğim.
Son üç günde tarihin her zaman gözler önünde değil, arkaplanda da yazılabildiğini gördük, kimsenin önemsemediği bir müsabakanın bir anda nasıl organizasyonun merkezine oturduğunu. Kimsenin önemsemediği iki insanın nasıl bir anda halk kahramanına, önemli şahsiyetlere çevrildiğini gördük. O kort bir hafta önce neyse yine o. O iki adam bir hafta önce neyseler yine onlar. Artık sadece daha çok insan tarafından biliniyorlar. 700 kişilik 18 numaralı kortun çimleri tarihinde hiç görmediği kadar seyirci gördü bugün. O file, o sandalyeler, o dün bozulan skorbord.
Her zaman finale odaklanılır. Bu bir gerçek. Finale gelene kadar geçilen iki haftada neler olmuş neler bitmiş çoğu insanın umrunda değildir. Küçük kapasiteli küçük kortlarda dünya sıralamasında ilk 70’e dahi girememiş tenisçilerin oynadığı oyunlar kimsenin umrunda değildir. Çok sevdiğim metafor ile "Filler tepişirken çimenler ezilir." Onların karşılaşmaları hedefe –finale- gidilen yolda oynanması gereken çerez maçlardır. Bu yüzden o tenisçilerin hikayeleri gözardı edilir, ilgilenilmez onlarla.
John Isner ve Nicolas Mahut bütün insanlara şunu gösterdi. “Biz olmazsak siz final zevkini yaşayamazsınız.” O küçük maçlar görünmez yapıtaşlarıdır sporun. O düşük basamaktaki sporcular görünmez kahramanlardır çoğunlukla. Isner ve Mahut şanslıydılar. Oyunda bir bug buldular ve çok anarşist bir şekilde tarihe geçtiler. Onların adı artık unutulmayacak. Sadece bu ikisi değil atıyorum 12 numaralı kortta ilk gün 3 sette yenilen tenisçi de değerlidir gözümde. Şanssızlığı bu kadar dikkat çekecek bir olayın olmamasıdır maçında. Ama o da turnuvanın yapıtaşlarından biridir. Isner da. Federer de. Siz ilk 10 tenisçilerinden başka tenisçi bilmeyen insanlar, büyük kortlarda Federer’in, Nadal’ın vurduğu passing-shotlarla kendinizden geçerken, onlar da yüreklerini koyar sahaya aslında. Evet oynadıkları tenis belki çoğunlukla göze hoş gelmeyebilir ama orada verdikleri mücadele, akıttıkları ter, arzuları, her şeyleri Merkez Korttaki kodamanlarınki kadar gerçektir. Onların da hikayeleri, sevinçleri ve hayalkırıklıkları vardır.
Bu müsabakada iyi tenis oynanmadı. Bu müsabaka servisler üzerine kuruluydu. Ama o azim, o istek, o inanç, o umut sonuna kadar harikaydı. İki tenisçiden de. Sonuna kadar gerçekti. Bir yerde biri hata yapacaktı. Mahut oldu şanssız kişi. Maç sonrası iki tenisçi de birbirlerine filede sarılırken “favori olmayanlar”ın zaferini kutluyorlardı belki de...
Read more...
24 Haziran 2010 Perşembe
gün sonu: wimbledon 2010 - gün 3
Efsane maçtan başka neler olmuş anlatamayacağım maalesef. İn dı tabele aşağıda skorlar var. Marsel İlhan'ımız yenildi. Yavaş yavaş olacaktır bu ilerleme. Hala çünkü Grand Slamler dışındaki turnuvalarda bir çeyrek final yok. Önce oralarda gelsin finaller. Grand Slamler'de de ilerleme olacaktır. Sakin olmak lazım Söderling, Pennetta gibi örnekler var önümüzde. Geç açılabilir Marsel. Return oyununa biraz daha dikkat. Servis oyunu günden güne gelişiyor zaten.
Günün Sonuçları:
[1] R Federer (SUI) d I Bozoljac (SRB) 63 67(4) 64 76(5)
[3] N Djokovic (SRB) d T Dent (USA) 76(5) 61 64
[5] A Roddick (USA) d M Llodra (FRA) 46 64 61 76(2)
D Brands (GER) d [7] N Davydenko (RUS) 16 76(5) 76(8) 61
[12] T Berdych (CZE) d B Becker (GER) 75 63 64
[15] L Hewitt (AUS) d E Korolev (KAZ) 64 64 30 ret.
[16] J Melzer (AUT) d V Troicki (SRB) 67(5) 46 63 76(6) 63
[21] G Monfils (FRA) d K Beck (SVK) 64 64 67(4) 64
[22] F Lopez (ESP) d R Berankis (LTU) 75 46 63 64
[28] A Montanes (ESP) d B Evans (USA) 36 63 67(5) 61 64
[29] P Kohlschreiber (GER) d T Gabashvili (RUS) 76(6) 57 26 76(5) 97
[31] V Hanescu (ROU) d M Ilhan (TUR) 64 64 36 63
A Clement (FRA) d P Luczak (AUS) 67(4) 63 63 64
Y Lu (TPE) d M Przysiezny (POL) 64 76(7) 63
F Mayer (GER) d M Fish (USA) 67(2) 63 64 64
D Istomin (UZB) d R Schuettler (GER) 63 76(5) 46 46 61
(2) V Williams (USA) d. E Makarova (RUS) 60 64
(4) J Jankovic (SRB) d. A Wozniak (CAN) 46 62 64
(8) K Clijsters (BEL) d. K Sprem (CRO) 63 62
(12) N Petrova (RUS) d. C Yung-Jan (TPE) 63 64
A Kerber (GER) d. (13) S Peer (ISR) 36 63 64
(15) Y Wickmayer (BEL) d. K Flipkens (BEL) 76(9) 64
(17) J Henin (BEL) d. K Barrois (GER) 63 75
(21) V Zvonareva (RUS) d. (Q) A Hlavackova (CZE) 61 64
(26) A Kleybanova (RUS) d. A Kudryavtseva (RUS) 64 62
(27) M Kirilenko (RUS) d. (Q) S Perry (USA) 61 64
(28) A Bondarenko (UKR) d. V Lepchenko (USA) 46 64 63
R Kulikova (RUS) d. (30) Y Shvedova (KAZ) 62 64
J Groth (AUS) d. (33) M Oudin (USA) 64 63
T Pironkova (BUL) d. V Dushevina (RUS) 63 64
(Q) G Arn (HUN) d. A Molik (AUS) 75 64