wimbledon 2010 - tie-breakler finali belirledi
Tomas Berdych Roland Garros’ta yarı finale yükseldiğinde güzel tenis oynuyordu. Her tenisçinin böyle turnuvaları vardır. İstisnai oynadıkları, kendilerini aştıkları. Ben doğruyu söylemek gerekirse Berdych’in bu kategoride olduğunu düşünüyordum. Zira çok zorlu rakipleri yenip de gelmemişti yarı finale. O yüzden Wimbledon’da ondan çok fazla bir şey beklemiyordum. Federer’e kadar gelir orada Federer’i zorlar ancak yenilir diye düşünüyordum. Kurası yine yardım etti çeyrek finale kadar ancak İsviçreli’yi elediğinde yanıldığımı kesinlikle anladım. Bugün Djokovic karşısında da kendine güvenen ve ne yaptığını bilen taraf olan Çek raket set vermeden geçti Sırp’ı.
Her şeyin bu senenin başından beri değiştiğini söylüyor. Grand Slam olmayan turnuvalarda aldığı galibiyetlerde daha az sevinmeye başlamış. Kayıplardan daha çok ders çıkartmış. Zihnen daha fazla hazırlanmış. Zihin teniste çok önemli, her yazıda tekrarlıyorum ama Nadal’a bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Rallilere hükmetti bugün, Djokovic’e fırsat vermedi. Sırp raket oyunun başında rallilerden daha fazla puan çıkartan tarafmış gibi gözükse de ben onun paralel oynamamasına taktım kafayı. Rallilerin yönünü değiştirmeye korkuyordu. Sadece çapraz oynadı. Berdych de okuyabildi bu oyunu. Hatta bir yerde ayağı kayıp yere düşen Berdych’in üzerine vurdu topu, paralele gitse kort bomboştu. Çek raket yerde dokundu ve 2 vuruş fazla yaptırdı Djokovic’e. Zihin olarak bugün orada değildi Djokovic. İkinci setin sonlarını saymazsak. Bir servis kırmalık dezavantajdan geri gelip seti tie-break’e götürdü. Tie-break’te 6-2’den geldi ama 11-9 kaybetti tie-break’i de.
Berdych pazartesi günü kariyerinin en yüksek basamağına çıkacak sıralamada. Sekizinciliğe oturacak. Djokovic ise kaybetmesine rağmen yarı finalde, Federer’i geçip ikinci olacak. Bu kafayla giderse hiç birinci olamayacak zaten bunu daha önce de söylemiştim. Sezon başında, yıl sonunda birinciliğe oturur diyordum ama Nadal’ın eskisi gibi oynayacağını ve Djokovic’in zihnen bu kadar bitik olacağını tahmin edememiştim.
Günün ikinci yarı finalinde beklediğim sonuç geldi. Nadal üç sette finalin yolunu tuttu. Bu Murray’nin omuzlarındaki yük muazzam. Wimbledon dışında bir Grand Slam kazanmadan Wimbledon’ı kazanması neredeyse imkansız. Yarı finale bu kadar rahat gelip ilk ciddi rakipte amiyane tabirle şanzımanı dağıtmak feci bir olay. Nadal’ın üç sette kazanması maçın baştan sona hakimi olduğu anlamına gelmiyor elbet. Britanyalı tenisçi başabaş mücadele etti. Özellikle ikinci sette servis kırma avantajını bile yakaladı. Ama dediğimiz gibi Nadal ve zihinsel katılığı. Murray’e maçtan ne değiştirmek istersin diye sormuşlar vatanım demiş. Şaka. İkinci set demiş. Tie-break’te de olsa alsaydı ikinci seti belki kendi zihinsel seviyesini yukarılara çekebilirdi.
Kadınlar finali gibi oldu bu da. Bir tanıdık, bir yabancı. Favori Nadal. Ama bu sene “favori olmayanlar”ın zaferlerini çok gördük.
Her şeyin bu senenin başından beri değiştiğini söylüyor. Grand Slam olmayan turnuvalarda aldığı galibiyetlerde daha az sevinmeye başlamış. Kayıplardan daha çok ders çıkartmış. Zihnen daha fazla hazırlanmış. Zihin teniste çok önemli, her yazıda tekrarlıyorum ama Nadal’a bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Rallilere hükmetti bugün, Djokovic’e fırsat vermedi. Sırp raket oyunun başında rallilerden daha fazla puan çıkartan tarafmış gibi gözükse de ben onun paralel oynamamasına taktım kafayı. Rallilerin yönünü değiştirmeye korkuyordu. Sadece çapraz oynadı. Berdych de okuyabildi bu oyunu. Hatta bir yerde ayağı kayıp yere düşen Berdych’in üzerine vurdu topu, paralele gitse kort bomboştu. Çek raket yerde dokundu ve 2 vuruş fazla yaptırdı Djokovic’e. Zihin olarak bugün orada değildi Djokovic. İkinci setin sonlarını saymazsak. Bir servis kırmalık dezavantajdan geri gelip seti tie-break’e götürdü. Tie-break’te 6-2’den geldi ama 11-9 kaybetti tie-break’i de.
Berdych pazartesi günü kariyerinin en yüksek basamağına çıkacak sıralamada. Sekizinciliğe oturacak. Djokovic ise kaybetmesine rağmen yarı finalde, Federer’i geçip ikinci olacak. Bu kafayla giderse hiç birinci olamayacak zaten bunu daha önce de söylemiştim. Sezon başında, yıl sonunda birinciliğe oturur diyordum ama Nadal’ın eskisi gibi oynayacağını ve Djokovic’in zihnen bu kadar bitik olacağını tahmin edememiştim.
Günün ikinci yarı finalinde beklediğim sonuç geldi. Nadal üç sette finalin yolunu tuttu. Bu Murray’nin omuzlarındaki yük muazzam. Wimbledon dışında bir Grand Slam kazanmadan Wimbledon’ı kazanması neredeyse imkansız. Yarı finale bu kadar rahat gelip ilk ciddi rakipte amiyane tabirle şanzımanı dağıtmak feci bir olay. Nadal’ın üç sette kazanması maçın baştan sona hakimi olduğu anlamına gelmiyor elbet. Britanyalı tenisçi başabaş mücadele etti. Özellikle ikinci sette servis kırma avantajını bile yakaladı. Ama dediğimiz gibi Nadal ve zihinsel katılığı. Murray’e maçtan ne değiştirmek istersin diye sormuşlar vatanım demiş. Şaka. İkinci set demiş. Tie-break’te de olsa alsaydı ikinci seti belki kendi zihinsel seviyesini yukarılara çekebilirdi.
Kadınlar finali gibi oldu bu da. Bir tanıdık, bir yabancı. Favori Nadal. Ama bu sene “favori olmayanlar”ın zaferlerini çok gördük.
4 yorum:
Berdych'in çeyrek finale kadar iyi kurası olduğuna hiç katılmıyorum. Golubev, Becker, Istomin ve Brands'i yendi sırasıyla. Golubev'i geçelim hadi. Becker ve Istomin bu sene çimde gayet iyi bir sezon geçirdiler, formda raketler. Aynı şekilde Brands yükselen bir raket son aylarda, biliyoruz.
Murray'nin kurası kolaydı evet ama tam tökezlemiş sayılmaz bence. Gayet iyi oynadı diğer tarafta Djokovic dökülürken. Üstelik Djokovic'in çok daha iyi bir kurası vardı. Hewitt dışında oynadığı rakipler gerçekten zayıftı. Çeyrek finalde Lu ile oynadı, en basiti.
Çok fazla muhalefet olacak biliyorum :) ama son söze de katılamayacağım. Bu sene Federer'in erken elenmeleri dışında çok da büyük sürprizler olmadı. Indian Wells'i Ljubicic'in kazanması dışında...
Son söze kadınlar tenisi de dahil ama :) Ayrıca Melzer ve Berdych'in Roland Garros çeyrek finalleri, Gabashvili'nin dördüncü turu, bunlar güzel şeyler ve favori olmayanların başarıları olarak görülebilir. Rendy'nin çimde Roddick'i devirmesi underdog zaferine en yakın örnek. Aklıma gelmeyenler vardır daha. Federerleri saymadık istediğin üzere :)
Tabii, o tip sürprizler var ama sonuna getiren olmadı hiç. Bu tip sürprizler her zaman olur diye düşünüyorum. :)
Yorum saatlerine baktım da uyusanıza arkadaşım normal saatlerde..
Yorum Gönder