tennis masters cup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tennis masters cup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2009 Çarşamba

Emre Yazıcıol: Against All Odds

Onur sağolsun beni Avusturya-Macaristan arşidükasına denk sayma konusunda ısrarcı. Yalnız Franz Ferdinand denince benim aklıma daha ziyade Britanyalı rock gruplarından Alex Kapranos’un Franz Ferdinand’ı geliyor. Ve tabii Jacqueline, (Eurosport tanıtımlarında da kullanılan) Take Me Out gibi güzel şarkılar... Garip bir tesadüf bu, çünkü konumuz 2009 ATP Masters şampiyonu Nikolay Davydenko ve Davydenko, görünüş itibariyle bir tenis oyuncusundan ziyade yeni dönem “Britanya rock” grubu solistini hatırlatmıştır bana her zaman. Coldplay’den Chris Martin, Radiohead’den Thom Yorke, Travis’ten Fran Healy gibi adamlardan bahsediyorum. Hani “Kolya” diye bir grup kurup abisi Eduard’ı da alsa yanına, yine Radiohead’den Colin Greenwood – Jonny Greenwood misali abi kardeş tıngırdatsalar; “İrina” diye bir şarkıyla listelere hızlıca giriş yapsalar falan şaşırmam.

Acaba rock yıldızı olup seyircileri coşturmayı hiç hayal etti mi Nikolay bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da geçen hafta oynadığı inanılmaz tenisle O2 Arena’ya gelen seyirciyi coşturduğu gerçeği. O2 Arena’yı geçen sene bu zamanlarda Coldplay ve Muse coşturuyordu, böyle de bir durum söz konusu tabii.

Şampiyonluğa değinmeden önce, birkaç noktanın altını çizmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. İlk olarak, Davydenko için Masters Kupası’na gidebilmek bile büyük bir başarıydı. Çünkü Rus raket, Chennai’de nükseden sol topuğundaki sakatlık sebebiyle, Avustralya Açık da dahil olmak üzere sezonun ilk iki ayını televizyondan takip edebildi. Şubat ayında geri döndükten sonra, kuvvetli olduğu toprak kortta her ne kadar fena olmayan bir görüntü sergileyip Roland Garros’ta da çeyrek final yapsa da, tam olarak toparlanması ancak Wimbledon sonrası mümkün oldu. Hamburg, Umag, Kuala Lumpur ve özellikle de 1000’lik turnuvalardan Shanghai’daki şampiyonluklarla hem sondan bir önceki Londra biletini almayı başardı –ki Grand Slamler’deki hayal kırıklığı ve iki aylık zorunlu istirahat göz önüne alınınca bu ciddi bir olay- hem de herkese “Dikkat!” mesajı yolladı. Ne var ki, ne rakipleri, ne tenis medyası ne de sen-ben bu mesajı okuyamadık.

Bunun için kimsenin kendisine çok da fazla zulmetmesi gerekmiyor elbette. Çünkü, Davydenko’nun, daha evvelden de hayli eli sıcak gittiği büyük turnuvalar oldu ve hep bir noktada tıkanıp kaldı. Kâh Estoril’de final, Monte Carlo’da yarı final oynayıp Portschach’da şampiyon olduktan sonra gittiği 2008 Roland Garros’taki 3. Tur oldu o nokta, kâh geçen seneki Masters Kupası’ndaki final… Bazen ne denli yakın duruyor gibi gözükse de büyük kap kacağa, oraların adamı olamadı zihinlerde hiçbir zaman, yakın zamana kadar kendi zihninde bile belki de.

Buna mukabil, ATP Masters Kupası’na, pek çok açıdan en iyi durumda gelen oyuncu olmasına rağmen, bahis şirketlerinin, Verdasco ve Söderling’den sonra en az şans tanıdığı isimdi Kolya. “Moskova’da ev satın almak istiyorum ama şu kazandığım meblağ yeterli değil. Bilseydim kendime bahis oynar ve paramı da katlardım.” diye bir açıklama yaptı hatta zaferi sonrasında. Tabii mutluluğun verdiği sarhoşlukla komik olayım derken ağzından çıkan şu cümlenin orta yerinde “ Eyvahlar olsun” dediğine bahse girerim. 2,5 eyvah üstü de düşünülebilir geniş kuponlarda.


Ehh, bir şekilde bahse geliyor laf ister istemez, konu Davydenko olunca. 2007 Sopot’taki Martin Vasallo Arguello maçında yaşananlar sonrası açılan soruşturmayla 1,5 yılı kabusa dönen, eşinin, abisinin telefon kayıtlarına varıncaya kadar didiklenen ve işte oralardan gelip de 28’inde bu patlamayı yapan bir tenis emekçisinden “bahsediyoruz”. 2005’ten beridir ilk 10 oyuncusu olmasına rağmen halihazırda raket sponsoru yok. “ Global mali kriz var ve Prince de tüm parayı Sharapova’ya veriyor.” diyor. Kıyafet sponsorluğu için de Adidas ya da Nike gibi büyükler hiçbir zaman onun kapısını çalmadı. Düşündüklerini bile sanmıyorum. İşin aslı şu; ticari firmalar ürünlerinin tercih edilmesi için “süper kahramanlara” ihtiyaç duyuyor. Bir süper kahraman da iyi gözükmelidir değil mi? Biz insanlar bunu talep ediyoruz çünkü. (Konu hakkında daha geniş bilgi için Chuck Palahniuk’un Gösteri Peygamberi [Survivor] kitabını tavsiye ederim.) Davydenko, 1.78’lik boyuyla ilk 10’daki en kısa oyuncu. Sıska, çelimsiz ve saçları her yıl daha da azalıyor. İmajın her şey olduğu şu devirde de Nikolay’ın istikrarı ve başarıları da fazla bir anlam ifade etmiyor ne yazık ki. Daha acı olansa, ticari firmalar için geçerli olan bu prensibin ATP ve WTA’de de karşımıza çıkması. Onlar da mallarını pazarlayabilmek için barbi bebeklere ve filinta delikanlılara sarılıyor ve her vesileyle kamuoyuna bu algıyı pompalıyorlar. Bu da, sporu yöneten temel kurumların, adaleti ve fırsat eşitliğini sağlayıcı, düzenleyici ve birleştirici üst merci kimliklerini kaybedip devasa ticarethanelere dönüştüklerinin en açık delili.

Davydenko’nun kazanması, en azından şu sağlıksız ve sığ düzene vurulacak bir fiske olacağı için beni memnun ederdi her halükarda. Ama maçları izledikten sonra, her zaman hak edenin kazanmasını isteyen biri olarak, başkası kazansa Kolya için üzülürdüm. Bu kadar üst seviye tenisi, dünyanın en iyileri karşısında bir haftaya yaymak, ilk 5’in 4’üyle oynayıp 3’ünü yenmek ve Wimbledon’dan ötürü, tenis kariyerinin her yıl temmuz ayında düzenli olarak dibe vurduğu Londra’da yeniden doğmak… Buna ya “Davai” ya da “Nazdarovya” denir herhalde. ( Başka bir şey denecekse de ben diyemem zira bildiğim Rusça bundan ibaret. Bir de ”Privet” var merhaba anlamına gelen ama sanmıyorum ki işe yarasın)

Umuyorum ki, şu şampiyonluk, Kolya’ya, hak ettiği saygıyı kazanma yolunda bazı kapıları açar. Düğününün ertesi günü antrenman yapmış bir oyuncu olarak, fiziki dezavantajını çok çalışarak kapatan bir istikrar abidesi olarak çok şeyler ispatladı şu ana dek çünkü. Federer ya da Nadal boyutlarında bir şöhret değil ama hiç değilse ülkesi Rusya’da biraz daha popüler olmak istediğini söylüyor kendisi. Haydi inşallah diyelim.


Haa unutmadan, Master Kupası boyunca, Londra’da çıktığı akşam yemeklerinde, tek bir Allah’ın kulu “Privet” deyip imza istememiş Nikolay’dan…

Emre Yazıcıol

Read more...

30 Kasım 2009 Pazartesi

wtf 2009: şampiyon kolya

Nikolay Davydenko d. Juan Martin del Potro 6-3/6-4

İş temposu nedeni ile eve 00:45'te girdiğim için ve maçı da zaten izlemediğim için bir şey yazamıyorum. Ama size güzel bir haberim var. Az önce Emre Yazıcıol ile konuştum, haberler iyi. Bloga harika yazılarından birini yazma inceliğini gösterdi. En kısa zamanda turnuva hakkındaki yazısı ile blogda olacak. Emre Yazıcıol'u siz Eurosport'un tenis, snooker ve yüzme anlatan spikeri olarak biliyorsunuzdur mutlaka. Kendisi benim için ise bir nevi Franz Ferdinand'dır (Allah gecinden versin :)). Merakla bekliyorum yazısını.

Read more...

29 Kasım 2009 Pazar

wtf 2009: kılıçla hayatta kalan kılıçla ölür

Eller havaya kalkar, istavroz çıkartılır, gökyüzüne öpücük gönderilir ve saçtaki bant çıkartılıp fileye doğru yol alınır...

Juan Martin Del Potro adlı takip etmeye başladığımdan beri gelecekte 1 numarada bolca oturacağına inandığım Arjantinli bugün Robin Söderling'i devirerek adını finale yazdırdı. Maç hakkında söyleyebileceğim şeylerden ilki izlediğim sıkıcı maçlardan biri olduğu.

Maça sıfıra karşı kazandığı oyun ile başlayan Söderling maçın gidişatı hakkında daha ilk oyundan fikir veriyordu. "Servislerim ile maçı alacağım." Fakat Del Potro ilk setin üçüncü oyununda bulduğu 3 servis kırma şansı ile buna izin vermeyeceğini çıtlatsa da Söderling buradan oyunu çevirdi. Arjantinli'nin de servis oyunun Söderling'inkinden aşağı kalır yanı yoktu. Kendi servis attığı oyunu rahat alan Juan, servis karşıladığı ilk setin 5. oyununda da bir kez servis kırma şansı yakaladı ama değerlendiremedi. Bu, ikinci setin ortalarına kadarki en son servis kırma şansıydı.

Del Potro üst üste 2 kez sıfıra karşı servis aldı ancak bir türlü rakibinin servisini kıramadı. Set tie-break'e gitti ve çok ama çok kötü bir servis performansı izledik Del Potro'dan. İlk set 7-6 Söderling'in oldu. İlk setin dikkat çekici istatistiklerinden biri Del Potro'nun hiç fileye gelmemiş olmasıydı.

İkinci set yine sıkıcı başladı. Rallisiz bir maç balkonsuz eve benziyormuş bunu anladım. İki taraf da etkili servisler atınca ya ace oluyor, ya karşılayan ancak dokunabiliyor ya da return etkisiz oluyor çoğunlukla işte. Yapacak bir şey yok. 6. oyunda ikinci setteki ilk servis kırma puanını yakalayan Del Potro bundan yararlanamadı. Daha ilginci maçtaki ilk drop-shot ikinci setin 8. oyununda Del Potro'dan geldi. Açıkça görülüyor ki Del Potro bir şeyler yapmaya çabalayandı maç boyunca. Aynı oyunda servis kırma şansı yakalayan Arjantinli bu sefer başarılı oldu ve maçtaki altıncı servis kırma şansında ilk kez servis kırdı. Ardından kendi servis attığı oyunu da alarak ikinci seti 6-3 ile hanesine yazdırdı.

İkinci set istatistiklerine baktığımızda,
Söderling'in 11/12'lik winner/basit hata oranına karşılık Del Potro'nun 9/2'lik oranı görülüyor. Ayrıca İsveçli'nin ikinci servislerinden puan çıkarma oranı %29, Del Potro'da bunun iki katı.

Üçüncü set biraz daha hareketliydi en azından 2 servis kırma gördük. 6. oyunda Söderling maçta bulduğu tek servis kırma puanını geri çevirmedi. Ama hemen ardınan Del Potro'dan cevap geldi. Böyle böyle tie-break'e gitti karar seti de.

Bu sefer kötü olan taraf Söderling'ti. Servisleri istediği gibi gitmedi. Del Potro tie-break'i 7-2 kazandı ve finale çıkan taraf oldu. Matta'da geçen bir söz vardır: "Kılıcı çekenler, kılıçla ölür.." Buna paralel olarak, yine batı felsefesinden "Kılıçla hayatta kalan kılıçla ölür" şeklindeki söz, Söderling'in durumunu açıklıyor aslında. Maçın başından sonuna kadar sadece mükemmel servis kullanarak hayatta kalıyorsan işler bir anlığına kötü gider de kötü servis atmaya başlarsan ve de rakibin hala mükemmel servis atıyorsa yenilmen kaçınılmazdır.


Maçtan aklımda kalan en önemli puanlar ise üçüncü setin dördüncü oyunundaydı. Del Potro arka arkaya nefis sayılar aldı.. Anlatamam zira anlatılmaz izlenir. Videosunu bulur bulmaz paylaşıcam.

Bu sonuçla iki gruptan da birinci çıkanlar elendiler. İkincilerin zaferi oldu.

Read more...

28 Kasım 2009 Cumartesi

wtf 2009: from russia with love


Nikolay Davydenko 13'ü uğurlu sayısı haline getirmeyi başardı. Federer karşısında 12-0 geride bulunan ve bundan önce sadece 4 set kazanabilen Davydenko bugün Federer'i yenerek üst üste ikinci kez finale yükseldi sezon sonu turnuvasında.

Maça Federer hızlı başladı ve servis kullandığı ilk oyunu sıfıra karşı kazandı. Ardından Kolya'nın servisinde 2 kez servis kırma puanı yakaladı. Buradan sonra Kolya toparlamaya başladı. Önce servisinin kırılmasına izin vermedi ve sonrasında Federer'in servisini kırarak 2-1 öne geçti. Demir Adam Kolya, servisine tutunduktan sonra bir kez daha, bus efer sıfıra karşı, İsviçreli'nin servisini kırdı. Federer ufaktan silkinmeye çalışıp Kolya'nın servisini kırsa da ilk sette başka oyun alamadı ve ilk seti 6-2 Rus raket kazandı.

İstatistiklere baktığımızda Federer'in ilk servislerinin sadece %40'ının kutucuğu bulduğunu görüyoruz. Bundan daha beteri de ikinci servisten puan çıkarma oranının %25 olması. Sekiz oyunluk bir sette yaptığı 12 basit hata Federer'in standartına göre çok yüksek.

İkinci sette Federer'in servis performansı düzelince başa baş bir mücadele oldu. 4-4'e kadar servis kırılmadan geçilen bölümden sonra Federer harika açılar bulduğu oyunda servis kırarak 5-4 öne geçti ve kendi servis attığı oyunu da alarak setlere dengeyi getirdi. Bundan önce oynadığı üç maçta da ilk seti kaybedip ikincisini kazanmıştı.

İlk sette sekiz oyunda 12 basit hata yapan Federer bu sette on oyunda sadece 7 basit hata ile oynadı. İlk servislerinin oyuna girme oranını yüzde 73'e çekmesi başarıyı getirdi.

Üçüncü set tıpkı ilk set gibi geçiyordu. Yine karşılıklı oyunlar ve iki tenisçiden de harika bir servis performansı. Öyle ki oyunlar 4-4'e geldiğinde Federer kendi servisinde 3, Davydenko ise sadece 2 puan vermişti karşı tarafa. Fakat ne olduysa bundan sonra oldu. Setin 10. oyununda Kolya servis kullanırken Federer 2 sayı arka arkaya alarak 0-30 öne geçti. Acaba ikinci set ile tamamen mi aynı olacak derken Kolya arka arkaya bulduğu 4 sayıyla 5-5'e getirdi skoru.

Federer dün Del Potro karşısında son sette durum 3-3 iken 2 servis kırma şansı bulup bunları sayıya çevirememiş ve bir daha oyun alamamıştı. Bugün de 0-30'dan oyunu verdi ve bir daha oyun alamadı. 5-5'ten sonra Federer'in servisini harika bir return-ace ile kıran Demir Adam maç için servis kullanmaya hak kazandı. Ancak bu o kadar da kolay olmayacaktı. Kolya 30-0 öne geçmesine rağmen Federer üç sayı arka arkaya alarak servis kırma şansı yakaladı. Davydenko, Federer karşısında ilk defa maçı kazanmaya bu kadar yaklaşmışken bırakacak değildi. Berabere, avantaj derken bulduğu ilk maç puanından yararlanan Kolya finalin yolunu tutarken Federer evine gidiyordu.

Winner/basit hata oranını Federer'den yüksek tutan Kolya, mücadeleden asla düşmeden, Federer'i geri çizgide bolca koşturarak ve servis sağlam performansı ile maçı kazandı. Federer'in ise gözlemleyebildiğim en büyük eksikliği file önü oyunuydu.

19 kere file önüne gelen İsviçreli 11 kere puan çıkartabildi. Ha Davydenko'nun file önü istatistiği daha kötü ama Federer file önü standartı bundan çok daha yüksek olduğu için bu istatistiği veriyorum. Ayrıca ikinci servisinden puan çıkarma oranı yüzde 39'da kaldı Federer'in. Bu da çok büyük bir eksiklik. Davydenko'da bu oran %68. Ayrıca dün Del Potro maçında 4 oyunda çift hata yapan ve bu oyunların 3'ünde servisi kırılan Federer, bugün 3 çift hata yaptı ve bu oyunların hepsinde servisi kırıldı.

Geçtiğimiz günlerde bir röportajında "Biliyorum, Rusya'nın en popüler oyuncusu olamayacağım hiçbir zaman, ben üçüncü sıradayım. Kafelnikov ve Safin'den sonra" diyordu Kolya. Eminim şimdi daha da çok seviliyodur. Ama popülaritede Safin'i geçmesi imkansız gibi. Safin Playboy gibi ortalarda dolanırken Kolya'nın alyansı boynunda, eşi kenarda olur.

Davydenko hakkında eski blogumda ilk 10'da olmayı hak etmiyor derdim. Zira yıl içinde istikrarlı bir görüntü çizer ama büyük maçlarda, ilk 10'a karşı hiçbir şey yapamazdı. Svetlana Kuznetsova'nın erkek versiyonuydu benim için. Bu sene ilk olarak Kuznetsova yıktı bendeki bu düşünceyi. Roland Garros finalinden sonra kendisine sempati duymaya başlamıştım. Üst üste iki sene final yıl sonu finali oynayacak olan Davydenko'ya da artık daha bir yumuşak bakıyorum.

Read more...

gün sonu: wtf 2009 - gün 6

Yazarımız bu, milyonlarca insanın tatil yaptığı bayram gününde saat 22:30'a kadar çalıştığı için tenis maçlarının ikisini de izlemeye fırsat bulamamış ve o yüzden maçlar hakkında yazı yazamamıştır. Ama yazarımız Nadal'ın set bile alamadan turnuvaya veda etmesine çok üzülmüş, iki hafta üst üste şampiyon olan Djokovic'in elenivermesine ise hayret etmiştir. İki grupta da çıkanların üçlü averaj ile belirlenmesinin erkekler tenisindeki kaliteyi gösterdiğini düşünmeden edemeyen yazarımız "Peki bu İspanyollara ne oldu be hacı?" diyerek şaşkınlığını kelimelere dökmüştür. Dökülen şaşkınlığını kelimelerden temizlemeye çalışırken kamerlara yakalanan yazarımız "Çekmesene argadaşım" diyerek agresifleşmiş ve uykusu geldiği için daha fazla saçmalayamayarak oracıkta sızmıştır.

Yarı finalde
Federer - Davydenko
Söderling - Del Potro maçları oynanacak. Yarın oynanacak. Yazarımız yarın çalışmayacak. O yüzden izleyebilecek. Bugünlük bu kadar çıkarken kapıyı yavaş kapatın ki uyanmasın.

Read more...

27 Kasım 2009 Cuma

mr ego ve maç ayarlamak?

Dün akşamki maçtan sonra Federer'in maçın sonucunu Del Potro'nun işine gelecek şekilde ayarladığı hakkında söylentiler başladı. Federer gibi biraz daha geç doğsa sadece EGO olarak vücut bulacak bir adamın, her ne kadar Murray'den hazzetmese de, sırf elin Arjantinli'sinin işine gelecek diye maç kaybedeceğini, head to head istatistiklerinde bir yenilgi daha almayı göze alacağını düşünmek akıl karı değil.

Federer maçtan sonraki basın toplantısında "Maçtan önce bana tek söyenen maçı kazanmam gerektiğiydi" dedi. "Namağlup olarak gruptan çıkmanın hem para anlamında hem de puan anlamında artılar var, tabi ki namağlup çıkmak isterdim ama olmadı."

Tsonga maçı var hem bu sene Federer'in istatistiklerinde. Son sette 5-1 öndeyken maçı kaybetmişti. Bunu da örnek gösterdi Federer. Yani olabiliyor böyle şeyler, o zaman o maçı da mı ayarladı? Yapmayın böyle şeyler. Federer bilerek maç kaybedecek en son adamdır. Çok sportmen bir adam olduğundan değil egosu buna engel olacağından.

Read more...

gün sonu: wtf 2009 - gün 5


Bu akşamki maçı nasıl anlatayım, nasıl özetleyeyim, nelerden bahsedeyim bilmiyorum. Her şey karmakarışık, deli gibi uykum var ve yarın erken kalkıp işe gidicem (vay be bunu söylemesi çok güzelmiş).

Sabah seansındaki maçı Murray, Verdasco karşısında 3 sette alınca yarı finale çıkma şansını sürdürdü. Verdaco ise maç kazanamadan turnuvaya veda etmiş oldu. Akşam seansından önce olasılıklar şöyleydi:

Federer kazanırsa Federer lider, Murray ikinci olarak çıkar.
Federer 2 sette kaybederse Murray lider, Del Potro ikinci olarak çıkar.
Federer 3 sette kaybederse Federer kesin çıkar ama üçlü averaja bakılır.

Amerika Açık'ın rövanşı niteliğindeki maç güzel başladı ve öyle de devam etti. Daha ilk oyunda Federer'in dropshot bırakırken yaptığı hata Del Potro'ya servis kırma şansı doğurdu, bundan yararlanamayan Arjantinli üçüncü hakkında servisi kırdı. Karşılıklı servis oyunları ile bir süre gidildikten sonra setin beşinci oyununda Federer'in maçtaki ikinci çift hatası öyle bir zamanda geldi ki Del Potro'ya asist oldu. 4-1 öne geçti Tandilli.

Federer'i yakan şeylerden biri de file önüne inatla gelmeye çalışmasıydı. Federer'in inatçılık huyu yoktur bildiğim ama inatla file önüne gelip puan kaybetti. Hem de servis oyununda değil return oyununda yaptı bunu. Return-vole oynamaya çalışırken lob veya passing shot ile püskürtüldü. Federer'in backhandine güzel bir servis ile seti 6-2 ile kapattı Potro.

İlk set istatistiklerinde 3/7 oranı Federer'in file önünden puan çıkarma oranı olarak dikkat çekti.

İkinci sete de güzel başladı Amerika Açık şampiyonu. İçten dışa doğru (geniş açılı) forehand vuruşunu turda en iyi yapan adam Del Potro. Bunu bu maçta da gösterdi. İkinci set karşılıklı servis oyunlarıyla, Federer'in inatçılığı ile ve Del Potro'nun etkili servisleri ile devam etti. 3 ace kaydettiği sekizinci oyunu sıfıra karşı aldı DelPo. Maçın en kritik oyunlarından 2. set 11. oyunda bu sefer Federer'di sıfıra karşı servis oyununu kazanan. 6-5 öne geçti Federer. Tam ben Del Potro'nun üzerindeki baskıyı kaldıramayacağından ve oyunu kaybedeceğinden şüphelendiğim anda o da sıfıra karşı almasın mı servis kullandığı oyunu.

Her şeyi tie-break belirleyecekti.

Federer ilk puanda yine fileye gelmişken cezayı kesti Arjantinli. Sonra Federer harika bir paralel forehand ile giderdi dezavantajı. File önünde bir kez daha servis kırdırdı ve tie-break'te 5-4 geriye düştü. Del Potro servis kullandığı iki puanı da alırsa Federer yarı final göremeden elenecekti. Del Potro da grup ikincisi olarak çıkacaktı yarı finale. Arjantinli sadece kendi kaderini değil İsviçreli'nin kaderini de avuçlarının içinde tutuyordu.

Del Potro'nun kullandığı servise sadece raket koyabilen Federer'in topu o kadar ilginç bir yörünge izledi ki filenin arkasına düşüp durdu. Şans yine bu adamdan yanaydı. İkinci serviste de baseline'ın içinde yakaladı Del Potro'yu ve cezayı kesti. İkinci set tie-break ile Federer'e gitti.

Şu durumda Federer garantilemişti liderliği. Eğer Del Potro kazanırsa üçlü averajda Federer lider oluyordu. İkinciyi belirlemek için ise Murray ve Del Potro'nun üç maçta kazandığı toplam oyunların oynadıkları toplam oyunlara oranına bakmak gerekiyordu.

Murray'nin 3 maçtaki oranı 44/87 idi..
Del Potro'nun bu maçın ikinci setine kadar olan oranı ise 39/79'du..
Bu da demek oluyordu ki Del Potro'nun son seti kazanması yetmeyecekti. Son seti 6-3 ya da daha az oyun vererek kazanması gerekecekti.

Üçüncü set karşılıklı oyunlarla açıldı. 3-3'e geldi. İşte bundan sonra kalp rahatsızlığınız varsa izlemeyin, okumayın..

Yedinci oyunda Federer 2 kez servis kırma şansı yakaladı. Servisi kırması demek Del Potro'nun yarı finallere uzaktan bakması demek. Del Potro ikisini de çevirdi. Sonra bir kez daha avantajı yakaladı Fed. Arjantinli buradan gelip oyunu aldı. Ama tehlike geçmiş değildi. Sekizinci oyunda Federer'in servis oyununu alması her şeyins onu olacaktı.


Filenin yardımı ile başladı oyuna Del Potro. Bu kez ondan yanaydı şans. Sonrasında Federer'in dışarı vurduğu top geldi. Gittikçe inanılmaz bir hal alıyordu maç. Peki ardından ne olsa beğenirsiniz? Federer çift hata yaptı. Maçtaki 4. çift hatasıydı ve bundan önceki 3 çift hata yaptığı oyunun ikisini kaybetmiş birinde servis kırma puanı çevirmişti. Yine kaybetti Federer. Ve Del Potro neredeyse imkansızı başarmaya bir adım daha yaklaştı. Kendi servis attığı oyunu da kazanarak yarı finale çıktı. Tokalaşmanın ardından tişörtünü tribündeki vatandaşı Carlos Tevez'e verdi. Arshavin de tribündeydi bu arada.

Yaklaşık 5 dakika sonra Andy Murray'nin twitter'dan mesajı geldi. "Kimse ne olup bittiğini biliyor mu? Sanırım elendim ama kurallar sanki net değil." Elendin Murray. Kendi evinde kendi izleyicini bir kez daha hayal kırıklığına uğrattın.

Del Potro Federer'i üst üste ikinci kez mağlup etti. Ben hala Roland Garros yarı finalinde nasıl elinden kaçırdığını düşünüyorum. 2008'in son aylarında Roland Garros'u Nadal'ın elinden alacak biri varsa o da Del Potro'dur demiştim (bi de Gulbis demiştim). O olmadı ama elinden kaçırdığı Federer oldu. Sonra tabi Amerika Açık zaferi geldi.

Adamımsın Juan MarDel, adamımsın Wolverine..

Read more...

26 Kasım 2009 Perşembe

gün sonu: wtf 2009 - gün 4

Beşiktaş Fenerbahçe'yi yener, balon Nadal'ı yener. Balon Djokovic'i yener, Beşiktaş Manchester United'ı yener. Bir şey güzel giderken diğeri kötü gitmek zorunda sanki.

Söderling ile Djokovic arasındaki maçın ilk setinde aldığım notları yazıyorum:
"Rallinin yönünü değiştirmede bu kadar başarısız bir ilk 10 oyuncusu görmedim. İlk setin üçüncü oyunu Söderling'in bütün zaaflarını gözler önüne serdi. File önü yok, kullandığı etkili servis sonrası voleye gelirken Djokovic'in inanılmaz returnüne yarı yolda yakalanınca topu dışarı attı. Bu oyunda dört puan üst üste alarak servisini kırdırmaktan yırtmasının sebebi yapabildiği tek iyi şey olan servis kullanmak. Servisleri neredeyse kusursuz kullanıyor balon.

"Yine ilk setin dördüncü oyununda retürn oyununda ne kadar beceriksiz olduğu görülebilir. İlk setin onuncu oyununda 3 kez servis kırma şansı yakalayan balon 5 puan üst üste kaptırdı Nole'ye. özellikle 40-40 iken gerçekleşen 38 vuruşluk ralli dahilinde, atak oynadığı iddia edilen Söderling bırakın geri çizgiden içeri girmeyi, topları zar zor geçirdi karşıya. En son vuruşta içeri girme şansı buldu onda da file önündeki yeteneksizliği ile bomboş voleyi dağlara taşlara göndererek avantajı Nole'ye verdi. Ha bu arada peki bu adam nasıl 3 kez servis kırma şansı yakaldı diyeceksiniz. Biri Nole'nin çift hatası, ikisi de Nole'nin backhand basit hatası. Winner falan yok yani."

Böyle yazmışım ilk setin tie-break'e kadar olan kısmı için. Peki tie-break ve sonrasında Söderling'in oyununda bir şey değişti mi? Hayır. Değişen Djokovic'in kendi kendini tüketmesiydi. Tie-break'i kaybedip ikinci setin başında servisini kırdırınca oyunu bıraktı. Resmen şalteri kapadı, koşmadı, vurmadı.

Balon, maçın başından sonuna kadar mükemmel servis kullandı. Başka bir olayı yok. Öndeyken de gerideyken de aynı düz vuruşlar, aynı file önü beceriksizliği, aynı yaratıcılıktan yoksun oyun.

Djokovic'in inatçılığı kendisine pahalıya patladı. O drop-shot denemeleri olmadıkça hırs yaptı, inat etti, ısrar etti. Eskiden yapmadığı ama bu sene dikkat ettiğim bir şey var kendisi ile ilgili. Koçlarına dönüp bağırıyor, söyleniyor. Nedir olayı anlamadım. Daha 2 hafta önce Paris Masters'ta yendiği adamı (ki orada da bir seti 6-1 vermişti) burada da çok rahat yenerdi mental olarak daha kuvvetli kalabilseydi.

Rafa - Kolya maçı güme gitti. Beşiktaş maçının etkilerini atlatıp döndüğümde ilk seti 6-1 kazanmıştı Kolya. İkinci sette durum 5-5'ti. Davydenko servisi kırınca maç için servis atma şansına erişti. Fakat Nadal aynı şekilde karşılık vererek tie-break'e götürmeyi başardı seti. Karşılıklı mini-break'ler ile başlayan tie-break oyununda ilk 4 puan paylaşıldı, servisine ilk tutunan Nadal oldu. Ancak Davydenko agresif oyunu ile 2 kez maç puanı yakalayan taraftı ve bunların ilkinde Nadal'ın açık kalan forehand tarafına harika bir forehand winner göndererek maçı kazandı.

Böylece Söderling yarı finale çıkmayı garantileyen ilk isim olurken, Nadal elendi. B Grubu'nda durum:

Balon 2-0 4-0
Nole 1-1 2-3
Kolya 1-1 3-2
Rafa 0-2 0-4

Cuma günü oynanacak son maçlarda,

Balon Kolya'yı yenerse
Djokovic de Rafa'yı yenerse Balon ve Djokovic

Balon Kolya'yı yenerse
Nadal da Djokovic'i yenerse Balon ve üçlü averaj (sanırım Kolya çıkıyor)

Kolya Balon'u patlatırsa
- Kolya 2 sette kazanmışsa Kolya - Balon
- Kolya 3 sette kazanmışsa Balon - Kolya

Şu an fark ettim ki Djokovic'in üst tura çıkması Balon'un Davydenko'yu yenmesine bağlı.

Bugün (perşembe) A Grubu'nda düğüm çözülüyor.

Sabah seansı
Murray - Verdasco

Akşam seansı
Federer - Del Potro

Read more...

25 Kasım 2009 Çarşamba

gün sonu: wtf 2009 - gün 3

Sabah seansında bir gözüm işte, bir gözüm tv'de iguana misali, sesi kısık bir şekilde izlemeye çalıştım maçı. Bir şey anlamadım tabi. İkinci sette 3-3 iken Del Potro servis kırmaya yaklaştı kıramadı. Sonra kırdırdı bir şeyler oldu orada Verdasco'ya gitti set. Üçüncü sette ise servis kırma avanatajını ele geçiren Arjantinli bu sefer alakasız bi yerde kırdırdı servisini ve seti tie-break'e götürdü. Tie-break'te Verdasco yoktu sanki. 7-1 kaybetti tie-break'i ve şansının devam edebilmesi için akşam Federer'in kazanmasını beklemeye başladı.

Federer ise Verdasco'ya uyguladığı tarifeyi Murray'e de uyguladı. İlk seti kaybedip diğer iki seti çok rahat kazanarak yarı final için büyük avantaj sağladı.

Maça servis kırarak başladı Federer ancak Murray'nin cevabı hemen ve kesindi. Federer servisini kırdıktan sonra hemen cevap verebilecek bir-iki oyuncudan biri bence Murray, diğeri de Djokovic olabilir. Başka returncü kim var ki zaten? Britanyalı eşitliği yakaladıktan sonra altıncı oyunda 3 kez servis kırma şansı yakaladı. İkincide cezayı kesti. Bir sonraki oyuna çok kötü iki servisle başlamasına rağmen ardınan gelen 2 etkili servis ile oyuna ortak oldu ve bir Sampras smacı ile 5-2'lik üstünlüğe erişti. Son oyunda 3 kez set puanı yakalayıp hiçbirini kullanamayan Murray ace ile avantajı yakalayıp dördüncü set puanını sayıya çevirdi ve seti 6-3 kazandı.

İkinci setten itibaren Federer ağırlığını hissettirmeye başladı. Bu sette Murray'nin kazandığı puanların büyük çoğunluğu servisinden direkt ya da Federer'in servisi karşılayamaması ile kazandığı puanlar. Rallilere girdiği vakit olmuyor. Kaybediyor. Federer ikinci sette servis performansını da yükseltince Murray çok zor anlar yaşadı.

İsviçreli altıncı oyunda servis kırdı ve bu avantajla seti kazandı. İkinci set istatistiklerine baktığımızda Federer'in oyuna giren ilk servislerinin oranında artış ve rakibinin üç katı winner yaptığını görüyoruz. Yüzde 64 ilk servis ve yüzde 94 ilk servisten puan kazanma oranı, 19 winner. Murray ilk servislerinin yüzde 40'ını sokunca ve ikinci servisleri de etkisiz olunca seti kaybetti.

Üçüncü set ise tıpkı Federer - Verdasco maçı gibiydi. Orada Federer ilk 5 oyunu almıştı, burada son 5 oyunu arka arkaya aldı ve 6-1 kazandı. Maçı izleyenler arasında bu hafta Wigan'ı 9-1 yenen Tottenhamlı oyuncular da vardı. 5 gol atan Defoe ve Robbie Keane:


A Grubu'na baktığımızda kimsenin durumu garanti değil. Şu anki sıralanış:

Federer 2 - 0 / 4 - 2
Murray 1 - 1 / 3 - 3
Del Potro 1 - 1 / 3 - 3
Verdasco 0 - 2 / 2 - 4

Son maçlarda,

Federer del Potro'yu yener
Murray Verdasco'yu yener ise Federer - Murray

Federer del Potro'yu yener
Verdasco Murray'yi yener ise Federer - Üçlü Averaj

del Potro Federer'i yener
Murray Verdasco'yu yener ise Üçlü Averaj
(Hatta Fed 3 sette yenilir, Murray de 3 setle kazanırsa oyunlara bakılacak)

del Potro Federer'i yener
Verdasco Murray'yi yener ise Del Potro - Federer

Yani Federer yüzde 75'ten biraz fazla bir oranla yarı finalde.

Bugün B Grubu'nda ikinci maçlar var:

Sabah seansı
Djokovic - Balon

Akşam seansı
Nadal - Davydenko

Read more...

24 Kasım 2009 Salı

gün sonu: wtf 2009 - gün 2

Hayatta verdiğimiz en ufak kararlar bile biz farkında olmadan bütün geleceğimizi değiştirir. Bu yüzden kader diye bir şey yoktur. İnsan iradesi hayatın her anındaki sonsuz olasılıktan birini seçer ve geleceği o yönde geliştirir. İşte bugün Nadal yaptığı bir seçimle belki de maçı kaybetti.

İlk sette 5-4 gerideyken ve servis kullandığı oyunda 40-30 öndeyken kullandığı servis ace oldu. Ancak çizgi hakemi dışarıda dedi. Nadal itiraz etmemeyi seçti. İtiraz etseydi "Oyun Nadal" diyecekti hakem ve 5-5 olacaktı. Söderling 40-40'tan gelip oyunu ve ilk seti aldı.

Maçtan dakikalar önce korta takdim sırasında Nadal kameralara sınavdan önce ne kaparsam kardır zihniyetindeki çalışmamış öğrencinin soru kağıtları dağıtılırken son bir kez formülleri gözden geçirmesine benzer bir şekilde backhand çalışırken yakalanıyordu. Bir tenisçinin korta giriş yapmadan raketini çantasından çıkartması pek alışılageldik bir görüntü değildi şüphesiz.

Nadal sınavına sarsakça başladı. İsveçli ikinci oyunda servisi kırdı. Nadal'ın file önüne gelme denemeleri sonuçsuz kalırken İspanyol'un servis oyunu da son aylarda çoğunlukla gördüğümüz üzere kötüydü. Bu kötü oyuna rağmen beşinci oyunda servis kırıp durumu 3-2'ye getiren Nadal bir de üzerine servis oyununu sıfıra karşı alınca mücadele yön değiştirecek derken yukarıdaki olay meydana geldi. Nadal kendi göbeğini kendi kesti burada. Diyecek fazla bir şey yok..

İkinci sete servis kırarak başlayan Rafa'ydı. Söderling'ten hemen cevap geldi. 2-2'den sonra beşinci oyun maçın kilit oyunlarından bir diğeriydi. 12 dakika süren oyunda İsveçli kendi servisine tutunmayı başardı. Tribünde ise tipik İsveçli kız profilinin aksine koyu saçları ancak tipik İsveçli kız profilinin paralelinde tatlı suratı ile Söderling'in sevgilisi ve tipik İsveçli kızlar balonlarına (evet) gaz vermek adına bütün güzelliklerini kullanıyorlardı.

Nadal'ın berbat oyunu Söderling'e çanak tutunca tıpkı ilk sette olduğu gibi ikinci setin de 10. oyunu setin sonuncu oyunu oldu. Söderling Round "Robin" maçlarına güzel bir başlangıç yapmış olurken Nadal'ın yılı 1 numarada bitirme umutları da kortun ışıklandırmasının tribün tarafında kalan bölümü gibi kararıyordu. Nadal hakkındaki düşüncelerimin yavaş yavaş gerçekleşmesi beni üzüyor. Hiçbir zaman RG 09 öncesi gibi olamayacak evet. Eskisi gibi koşamayacak. 23 yaşında daha ama bedeni yorgun.

Akşam seansında geçen senenin finalinin rövanşı vardı.

Djokovic maç içerisinde servis karşıladığı 3 oyunda 0-30 öne geçmesine rağmen servis kıramayarak sinirlerini ve sinirlerimi alt üst etti. Turdaki en iyi iki returncüden biri normalde ama bu akşam ilk bir buçuk set boyunca oyunun hiçbir yönünde yoktu Nole. İlk sette sıfıra karşı servisini kırdırararak geri düştü ve bir daha bu dezavantajı gideremedi. İkinci sette başa baş mücadele devam etti, servisini kırdırmayan Nole, 15-40 öne geçtiği oyunda Kolya'nın üstün servislerine cevap veremeyince 5 puan arka arkaya kaybetti.

Ama işin ilginci ikinci setin dokuzuncu oyununda Nole 30-0 geriye düşmesine rağmen buradan servisi kırdı ve sette 5-4 öne geçti. Set için servis kullanan Djokovic servis kırma puanı çevirdi ve seti almayı başardı.
Karar setine servis kırarak başladı Sırp raket. Üst düzey tenis devam etti ve setin en kritik oyunu olan altıncı oyunda servis kırma puanlarından yararlanamayan taraf Davydenko'ydu. Maça geri dönme şansını tepti ancak burada Djokovic'in muhteşem winnerlarından bahsetmemek olmaz. Savunmayı mükemmel şekilde atağa çevirdi ve oyununa tutundu. Djokovic maçın başındaki tutuk görüntüsünün aksine daha çeşitli vuruşlar denedi. Dropshotla Kolya'yı file önüne çekerek puan aradı, baseline'a güçsüz, slice vuruşlar yaparak rallilerin ritmini değiştirdi. Şans da yanındaydı çoğu zaman.

Skor 5-4'e gelidiğinde tıpkı ikinci sette olduğu gibi Djokovic set için yani maç için servis attı. Oyunun ilk iki puanı Kolya'ya gitti. Servisini kırdırmaktan iki puan ötede olan Nole bir puan koparsa da sonraki puan yine Rus raketin oldu. İki servis puanının ilkinden yararlanamayan Kolya ilk setteki oyunundan bir kuple sergileyip, baseline'ın içine girince maçta her şeyi eşitleyiverdi.

Fakat Deli Oğlan durur mu yapıştırır cevabı. Rakibinin servisini sıfıra karşı kırması ile ikinci kez maç için servis kullandı Nole. Bu sefer bırakmadı, 2 kez maç puanın ilkini çöpe attı ikincisinde Kolya topu dışarı attı. Djokovic zor da olsa kazandı. İkilinin file önündeki el sıkışması sırasında tişörtlerini çıkarıp birbirlerine vermesi yüzlerde tebessüm bıraktı.

Maç genelinde Kolya file önünde klasını konuşturdu diyebilirim. Bunun yanında baseline'dan içeri girerek agresif oyunun babasını uyguladı. Bu sayede Djokovic de kortun diğer ucunda baseline'dan içeri girmeye fırsat bulamadı ve vuruşlarının yüzde 80'ine yakınını dışarıdan yapmak zorunda kaldı. Dakikalar ilerledikçe maçta dengeyi buldu Nole. Büyük çoğunluğunda bu kadar kötü oynadığı bir maçı kazanabiliyorsa zaten büyük bir tenisçidir.

Andy Roddick de tribündeydi. Ağzının suları akarak bakıyordu korta. Daha bir sene öncesine kadar nefret ettiğim bu adama şimdi sempati beslemem benim değişmemden değil Roddick'in değişmesinden kuşku yok ki. Roddick'in yanısıra Dünya üzerindeki kızları en güzel olan iki ırkı arka arkaya tribünlerde görmek de harikulade oldu. Sırp kızları döver bence. Ama Söderling maçlarında destek hep bu şekilde olacaksa daha çok balon maçı izlerim. Djokovic - Söderling maçında aşırı doz olur mu acaba?

Yarın gündüz seansında
Del Potro - Verdasco

Akşam seansında ise
Murray - Federer

karşılaşmaları var. Murray, Federer'in birebirlerde geride olduğu bir kaç isimden biri. Geçen sene de yenilmişti burada. Hadi bakalım

Read more...

23 Kasım 2009 Pazartesi

gün sonu: wtf 2009 - gün 1

"Mavi mavi masmaviiiiiğiğiğiii.." Günün ikinci maçının birazını izlediğim ve fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla O2 Arena'daki ışıklandırma müthiş. Snooker maçlarındaki ışıklandırma gibi. Kort çok aydınlık ama tribünler karanlık. Göz zevkimi okşadı. Ayrıca o mavi de çok güzel. Kendimi en sevdiğim turnuva olan Avustralya Açık'ta gibi hissettiriyor bana. Bu tondaki mavi harikulade bir renk tenis için. Gelelim maçlara.

Maçları izleyememek koyuyor. İlk maçın tamamını ve ikinci maçın yarısını izleyemedim iş yüzünden. İzlediğim bölümü de çok kötü bir stream ile izledim internetten.
Günün ilk maçında seyirci desteğini arkasına alan Murray, Arjantinli'yi geçmeyi başardı. Live Scores'tan takip ettim biraz. Bir anda 5-0 olunca bir ürperti geldi. Sonra bizim Tandilli Del Potro silkindi ve 5-3'e getirdi ama bir kez daha servis kıramadı. İkinci sete daha da hızlı başlayan Amerika Açık şampiyonu servis kırarak 3-0'ı yakaladı. Fakat Brit dezavantajı telafi ederek 3-2'ye getirdiyse de tekrar Wolverine'in servisini kırmasına engel olamadı. 5-2 öne geçen del Potro seti 6-3 aldı. Son setin skorlarını bile takip edemedim. 6-2 bitmiş, Möri almış. Maçta bir ara Potro'nun burnu falan kanamış, Arjantinli de, "Büyük burnum var bazen kanıyor napim" demiş.

Del Potro için gruptan çıkmak zorlaştı. Ben Wolverine, Andy'i ve Fever'ı yener Federer'e yenilir diye düşünyordum. Andy kazanınca işler katıştı. İbre Murray'den yana artık.

İkinci maçta eve girip de hemen Live Scores'u açtığımda gördüğüm manzara karşısında gözlerim doldu. Fever'ın Federer karşısında ilk seti 6-4 aldığını görmek sevindirdi ancak bir yere kadar. Benim izlemeye başlamamı müteakip Verdasco akıl almaz puanlar kaçırdı. İlk seti izlemediğim için karşılaştıramıyorum nasıl oynadığını ama ilk sette maçın geri kalanındaki gibi oynamadığı kesin. İkinci sette eline fırsat geçmişken kullanamadı, hoyratça, hunharca, fütursuzca, sinsice, yılansı gece faresi gibi harcadı şansları. Federer de affetmedi. Son sette ise bi duşa girdim geldim 5-0 olmuş zaten. Kapadım.

Bazı bölümlerde Nando, Mr. Passing Shot'ın repertaurından güzel eserler sergilese de Federer uzaylı oyunuyla yine kazanmayı başardı. Eski günlerini andıran birçok vuruşu var İsviçreli'nin.

Read more...

21 Kasım 2009 Cumartesi

foto geçidi: federer, parmak ve burun

tatak kalması


istikbal göklerdedir



Read more...

20 Kasım 2009 Cuma

maç programı: wtf 2009: pazar ve pazartesi

WTF, What The Fuck değil World Tour Finals'ın kısaltmasıdır diyerek bir aydınlatmaya gideyim, yanlış anlaşılma olmasın.

Pazartesi tsi 15:30 gibi ak koyun kara koyun belli olacak. Nadal bile benim kadar hırs yapmıyordur şu balona karşı. Del Potro'nun ilk maçta Murray'e karşı oynaması kötü olmuş. Dakika 1 seyirci baskısı olacak.
Bu arada 255,000 bilet satılmış. O2 arena 20bin kişilik. Sabah ve akşam seansları var. 8 günde satılacak 300 bin bilet demek bu. Bunların 255 bininin daha maçlar başlamadan satılması muazzam olay.

Ayrıca tarafımdan yazılan bir ön bakış daha:
http://www.taraf.com.tr/haber/44303.htm

Read more...

18 Kasım 2009 Çarşamba

londra'ya önbakış

Eveeet geldik dananın kuyruğuna ve zurnanın zırt dediği yere. Kuralar da çekildi heyecan başlıyor.

A grubu Federer, Murray, Del Potro ve Verdasco'dan müteşekkil. Federer dışındaki üç oyuncunun da favori zemini sert zemin yani turnuvanın oynanacağı zemin. Federer'in ise zemin tercihi olmasa da en büyük başarılarını Londra'da ama çim kortta yaşadı. Federer'in Amerika Açık'tan sonra katıldığı iki turnuvadaki performansı büyük soru işaretleri uyandırdı. Basel'de turnuva boyunca çok iyi olmayan bir Djokovic'e yenildi. Ardından Paris'te ilk maçında Benneteau'ya elendi. Şu aralar ailesine tenisten daha fazla önem verdiğini düşünüyorum ve konsantrasyon eksikliği yaşıyor olabilir. Sezon sonu turnuvasında zor kura çekmiş olması onun açısından kötü. Geçen sene daha kolay bir gruptan çıkamadığı düşünüldüğünde gruptan çıkamaması sürpriz olmaz.

Murray'den ise umudu kesmek gerekebilir. Grand Slam kazanma olasılığı her geçen turnuva daha azalıyor sanki. 2008 sonunda bundan çok daha iyi bir tenis oynuyordu Britanyalı, yine de Amerika Açık 08 finalinden sonra pek varlık göstermemişti.

DelPo grubu lider bitirebilecek potansiyele sahip ancak onun da sakatlığı düşündürücü. Paris Masters çeyrek finalinde Stepanek karşısında kasık bölgesindeki ağrıdan dolayı maçtan çekilmişti. Bu sakatlık bu süre içinde ne kadar iyileşir, oyununu nasıl etkiler bilemiyorum.

Verdasco sert zemin ustalarından biri tabi ki. Avustralya Açık 2009'da Nadal karşısında neler yaptığını gördünüz (ben askerdeydim). Son zamanlarda o da formunda olmasa da ve Londra'yı bu hafta garantileyebilse de bir galibiyet çıkartabilir gruptan. Onun yendiği adam da finale çıkamayan taraf olacaktır.

Sakatlığı etkilemez ise Del Potro gruptan garanti çıkacaktır. İkinci kim çıkacak bilemiyorum açıkçası. Federer ne kadar kötü oynasa da üst düzey tenisçilerle oynarken daha rahat olabiliyor. Federer'in şansı yüksek. Ama Murray de dark horse olabilir.

B grubunda Novak Djokovic'in yıllar sonra cillop gibi bir kura çektiğine tanıklık etmenin mutluluğunu yaşıyorum. Nadal, Djokovic, Davydenko ve uçan balondan oluşuyor grup. Yaklaşık yarım yıldır (yıl kullanınca sürenin daha uzun gibi gelmesi) beklediğim eşleşme en sonunda oldu. Nadal, balon ile oynayacak. Kendisinin "berserk"e bağlamasını can-ı gönülden istiyorum.

Novak Djokovic gruptan çıkacaktır. Hem Federeri'i hem de Nadal'i 6 gün arayla yenip, iki haftada iki turnuva kazanıp burada elenirse ayıp eder. Yanında götüreceği isim ise Nadal - Davydenko maçının galibi olur. Davydenko da hiç olmadık yerlerden çıkabiliyor. Geçen sene finale kadar gitmişti arkadaş.

Djokovic ile beraber gruptan çıkacak kişinin finali oynayacağını düşünüyorum. Hadi bakalım yine salladık bayağı.

Read more...

tennis masters cup kuraları


Değerlendirmeyi akşama yazarım ama Djokovic'in ilk defa bir kurada şanslı olduğunu gördüm ya gözüm açık gitmem arkadaş. A Grubu direkt ölüm grubu..

Read more...

2 Kasım 2009 Pazartesi

44. haftanın turnuvaları ve londra senaryoları

bildiğiniz üzere wta'deki normal sezon turnuvaları bitti.. sezon sonu turnuvası da bitti ancak kalan tek bir şey var fed cup dışında o da bu sene ilk kez düzenlenecek olan bali'deki ikincil (ezik) sezon sonu turnuvası.. ezik dedim ama bence doha'dakinden daha zevkli maçlar izleyeceğiz.. henüz gruplar belli olmadığından ondan söz etmiyorum şimdilik.. gruplar ya bu akşam ya da yarın belli olur.. çarşamba maçlar başlıyor zira..

atp tour'da sezon sonu turnuvasından önceki son 2 turnuva içeren haftadayız artık.. bir haftayı turnuvasız geçireceğiz..

2 tane 500'lük turnuva var bu hafta.. biri valencia'da diğeri ise basel'de..

basel ile başlayalım.. basel'de son şampiyon federer bu sene amerika açık'ta finalde kaybettikten sonra ilk kez bir turnuvaya katılıyor.. daha önce şangay ve tokyo'dan çekilmişti hatırlayacağınız üzere.. son 3 yılın şampiyonu federer'i tahtından indirmek için gelen isimlerden bazıları ise novak djokovic, fernando verdasco, marin cilic ve philipp kohlschreiber..

basel ana tablo

valencia'daki turnuvada ise ispanyol abiler "ooo sezon biterken evimizde turnuva avrmış e bari kaçırmayalım" demişler olsa gerek ki ana tablodaki 32 isimden 13'ü ispanyol ve öyle bir dizilmişler ki ana tabloya, 1 çeyrek finalist ispanyol garanti ve tabloya sarı-kırmızı renkler hakim..

ilk 10 içerisinden 3 isim var.. andy murray başı çekiyor.. davydenko ve verdasco da diğer ilk 10 oyuncuları.. tsonga, simon ve monfils de lyon da bir hırvata kaptırdıkları şampiyonluğu yaban ellerde arayan üst sıralardaki isimlerden..

valencia ana tablo

bu iki turnuva da çok önemli.. neden? çünkü hala sezon sonu turnuvasına gidecek olan son 2 isim belli değil.. 2 kasım itibariyle;

7. davyndeko 3450
8. verdasco 3030
9. söderling 2830
10. gonzalez 2780
11. tsonga 2640
12. cilic 2205
13. simon 2105

diye giden bir liste var.. bu isimlerden bu hafta oynamayan tek tenisçi robin söderling.. bildiğiniz gibi dirseğinden sakat ve haftaya oynanacak sezonun son turnuvası olan paris masters'a (1000 puan) hazır olmaya çalışıyor..

atp kurallarına göre tenisçiler 500lük turnuvalardan aldıkalrı en yüksek 4 puanı hanelerine yazdırabiliyorlar..

davydenko'nun 4 hanesi de dolu.. en düşük puanı 90.. yani bu turnuvada 90'dan fazla puan alırsa "aldığı puan-90" şimdiki puanına eklenecek.. bu turnuvayı kazanırsa 410 puan eklenecek ve zaten söderling'in 620 puan önünde olduğu için bir sonraki hafta paris'te mücadele etmese bile londra'da göreceğiz rus'u..

bu hafta için tek garantileyebilecek olan isim davydenko.. sekizinci sıradaki verdasco'nun dördüncü 500lük hanesi boş.. yani bu turnuvada kaç puan alırsa o kadar puan eklenecek hanesine..

Read more...

16 Eylül 2009 Çarşamba

sezon sonu turnuvaları

erkeklerde londra'da yapılacak olan şampiyonaya katılmayı ilk 5 garantiledi.. roger federer, rafael nadal, andy murray, novak djokovic ve en son amerika açık şampiyonluğundan sonra juan martin del potro sezon sonunda bir sakatlıkları olmazsa londra'da olacaklar.. atp'nin geçen hafta djokovic de garantiledikten sonra koyduğu fotoğraf süperdi:


kadınlarda dinara safina ve serena williams'ın yanına elena demetieva ve caroline wozniacki eklendiler.. onlar da yıl sonunda doha'da olacaklar.. caro'nun ilk sezon sonnu şampiyonası olacak..

Read more...

18 Kasım 2008 Salı

maçtan sonra bile sakatlanmayı başarabildi

"medikal görevlinin maçtan sonra korta girdiğini gördüm. zaferini kutlarken kendini mi incittin?"
"evet. takımımla galibiyeti kutlarken elimde büyük bir kesiğe neden oldum. tören sırasında kanıyordu. ne yapacağımı bilmiyordum. birkaç kez görevliyi çağırdım. törenden çekilmek istedim (gülüyor).
hayır, hayır. bu önemsiz bir kesik sadece. fakat mutlu olduğunuz anlarda acıyı hissetmiyorsunuz."

" i saw that the trainer came in after the match. did you hurt yourself a little bit while celebrating your victory?"
"yes, i hurt myself. i made a pretty big cut on my hand when i was celebrating with my team (smiling). i was bleeding during the ceremony. i didn’t know what to do, you know. i called the trainer a couple of times. i wanted to retire (laughter).
no, no. this is just a slight cut. but you don’t feel the pain in the moments of happiness."


beni en çok güldüren elini kesmesi değil de son puanın ardından ne yapacağını bilemeyip harmandalı çöküşü yaptıktan sonra raketi çok nazik bir şekilde yere bırakması oldu..

Read more...

16 Kasım 2008 Pazar

ajdeee

yine bir final, yine kötü bir saate denk geldi ve ben yine izleyemedim.. zaten andy murray - roger federer maçından sonra 2 hafta tenis izlemesem sorun değil benim için..
nikolay davydenko'nun nasıl buralara kadar geldiğine anlam veremiyorum hala.. yıllardır kendisini hep küçümsüyorum.. adam andy murray'i yendi dün.. murray'i 2 sette yenip djokovic karşısında hiçbir varlık gösterememek (skora bakarak söylüyorum) konsantrasyon sorunu ile alakalı sanırım.. ben yine rus oyuncuyu küçümsemeye devam edeceğim..
djokovic geçen sene 3'te 0 yapıp evine dönmüştü.. bu sene kupayı kaldırdı.. nadal'ın turnuvadan çekilmesi tabi ki sırp raket için büyük şanstı.. ancak yine de del potro ve tsonga gibi çok diri raketlerin arasından sıyrıldı, gilles simon gibi sağlam bir adamı devirdi.. ve federer'in iyice ensesine yanaştı artık.. ciddi ciddi 2009 müthiş bir yıl olacak erkekler tenisi namına..

Read more...
yasal uyarı (disclaimer diyor yabancı insanlar)

bu blogdaki fotoğrafların yüzde 99.9'u http://sports.yahoo.com adresinden alınmaktadır.. tüm hakları reuters, ap ve getty images'e aittir.. sanırım.. bu blog tarafsız bir tenis blogu değildir.. sevdiğim tenis oyuncularını kayırırım.. ama sevmediklerime hakaret etmem.. siz de etmeyin, çok ayıp.. yorum yazarken öyle tek cümlelik "saldır federer, vur kır nadal" tarzı yorumlarınızı yayınlamayacağımı göz önünde bulundurun.. merak ettiklerinizi ya da içinde cidden yorum bulunan yorumlarınızı göndermekten çekinmeyin.. tenisi sevelim.. boş alanlara kort dikelim.. teşekkürler..

ben olsam firefox 3küsür ve en az 1152x864 çözünürlükte dolanırım buralarda..

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

  © Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP