toronto: kaçın lan sahibi geldi
Bunu kabullenmek zor. Aslında hangisini kabullenmek zor bilemiyorum. WTA'de bir kişinin çıkıp da bir sene boyunca maç oynamamış birini yenememesi mi yoksa Serena Williams'ın her şeye rağmen azimle tura geri dönmesi mi...
Üst üste ikinci şampiyonluğunu Toronto'da elde etti Serena. İlki Stanford'daki Premier turnuvaydı. Kanada ise Premier 5 yani bir nevi erkeklerdeki Masters. Federer'in bir sene ara verip de dönüp Indian Wells'i kazandığını düşünün işte, bu yaşta. Serena'nın şampiyonlukları ile büyümüş bir nesil için bu normal gelebilir. Ama anormal. Cidden anormal ötesi. Şu an bunları yapabilen bir kadının sakatlık öncesi 32 Grand Slam tekler şampiyonluğu falan bulunması gerekir.
WTA yıllardır eleştiriliyor ve ben inatla çeşitliliğin iyi olduğunu savundum. Federer'in 05-06-07'deki dominasyonu gibi bir şey insanları tenisten soğutur diye düşündüğüm için (en azından Federer'in oyunu göze hoş geliyor, Serena'nınki gerçekten itici) WTA'deki bu çeşitliliğin iyi olduğunu düşündüm. Ama işte Serena gelip de herkesi pataklamaya başlayınca anladım ki bu başıboşluk bir felaket.
Bu kadının karşısına geçen her oyuncu karaktersiz gibi oynuyor. Bütün oyun karakterini kaybediyor ve siniyor. Forehandçi fileyle sevişiyor, servisçi top fırlatamıyor. Saçma sapan işler. Kadın ayağını kesti, ölümden döndü. Utanır lan insan azıcık. Gelip hâlâ turu domine edebiliyorsa ben o ilk 10'daki tenisçilerin hepsinin ta raketlerini asmalarını tavsiye edebilirim. Bu baskıyı kaldıracak psikolojileri yok mu? Yetenekleri var biliyorum. Ya neyse aklım almıyor, tenis fiziksel bir oyun, cidden aklım almıyor. Koskoca Federer düştü fiziksellikten ötürü, bu kadın bir sene bırakıp eskisinden daha iyi devam ediyor. Bırakın bu işi, beni de yormayın.
Şimdi yazının başına baktım da. Yazdıkça sinirlenmişim.
1 yorum:
okudukça güldüm . helal olsun . çok güzel bir yazı olmuş :))
Yorum Gönder