22 Temmuz 2009 Çarşamba

ernests gulbis

doğuştan şanslıydı ernests gulbis.. varlıklı bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldiğinde takvimler 30 ağustos 1988’i gösteriyordu.. anne tarafından sanatçı, baba tarafından ise sporcu genleri ile donatılmıştı.. o yıllarda, anne tarafında dedesi bir film yapımcısı (uldis pucitis), annesi milena ise bir tiyatro ve sinema sanatçısıydı.. baba tarafından dedesi 58-60 yılları arasında 3 sene üst üste euroleague şampiyonu olan ask riga takımının ilk beşinde yer almış alvils gulbis'ti.. babası ainars ise yine aynı takımda oynamış ancak sakatlık nedeni ile sporu bırakıp başarılı bir iş adamına dönüşmüştü.. ernests ileride neden aile geleneğini devam ettirip de basketbolcu olmadığı sorulduğunda “ben daha çok bağımsız biriyim, takım oyunları bana göre değil” diyecekti..

ernie tenis ile 5 yaşında, sinema ile 6 yaşında tanıştı.. 6 yaşındayken annesi ile aynı filmde yine onun oğlu rolünde oynadı.. fakat büyükannesi irina sağolsun daha baskın davranmış olacak ki ernests tenisçi olarak hayatına devam etme kararı aldı.. hiçbir şey olmasa bile babasının şirketinin başına geçeceği için üzerinde hiçbir baskı olduğunu zannetmiyorum..

koçları ginters ve tabors ile çalışırken 9 yaşında letonya 10 yaş altında ülke şampiyonu oldu.. ardından koç değiştirip avrupa şampiyonalarına katılmaya başladı.. 13 yaşında almanya’daki niki pilic tenis akademisi'ne girdi.. hırvat tenis oyuncusu ve hırvatistan ve almanya davis cup takımlarının koçluğunu yapmış olan nikola pilic, kişisel koçluk yapmayı bıraktıysa da bu yetenekli genci görünce kararından vazgeçecek ve onun koçu olmayı kabul edecekti.. ancak ernests letonya’daki 9 senelik zorunlu temel eğitimi bitirmediği için sadece yılda iki kez kamplara katılabildiği için bu birliktelik biraz gecikecekti.. kuğu, eğitimini tamamlayınca vaktinin tamamını akademiye verdi ve niki pilic ile çalışmaya başladı..

2004 yılında profesyonel olan gulbis 2006 yılına kadar herhangi bir varlık gösteremedi.. 2006 yılında futures ve challenger turnuvalarında boy gösterdi.. ekim 2006’da st petersburg açık’a wild card ile katılan gulbis burada yarı finale kadar çıkmayı başardı.. yarı final yolunda robin vik, lukas dlouhy ve joseph henyrch’i geçerken turnuvanın şampiyonu olacak mario ancic’e 2 sette boyun eğmek zorunda kaldı.. aynı turnuvada davydenko, youzhny, tursunov, haas, schuettler, melzer, robredo gibi isimler yarı final göremeden elenmişti.. ardından kasım 2006’da ilk challenger turnuvasını almanya’da kazandı..

2007 yılında atp world serilerinde daha çok görünür oldu.. sydney’de elemelerden gelip çıktığı ilk turnuvada marcos baghdatis’e ilk turda çarpıldı.. gelecekte 3 kez daha rum tenisçinin engeline takılacaktı gulbis.. üst üste 2 challenger turnuvası daha kazanınca ilk 100’e giriş yapmayı başardı.. fakat atp turnuvalarında ilk setlerde elenmeye devam etti.. ilk grand slam macerasını roland garros 2007 ile yaşadı.. ilk turda tim henman’a set vermeden kazanmayı başardı ancak ikinci turda albert montanes’e yenildi.. wimbledon ilk turunda sene başında yenildiği marcos’a tekrar yenildi.. yine ilk turlarda, elemelerde kaybetmeler devam etti.. yılın son grand slam’i amerika açık’tan önce sıralamada 88. basamakta bulunan genç ernests flushing meadows’ta kimsenin beklemediği bir performans gösterecekti..

ilk turda o zamanlar sıralamada 31. basamakta bulunan potito starace ile karşılaşan gulbis set vermeden maçı kazanmayı bildi.. ikinci turdaki rakibi görece daha kolaydı.. alman berrer’i de üç sette aştıktan sonra kariyerinde ilk defa 3. tura çıkmış oldu bir grand slam’de.. üçüncü turdaki görev neredeyse imkansızdı.. 8 numaralı seribaşıyı elemek.. fakat maçtan önce robredo’yu kesin favori gösterenler yanılacaktı.. ernie 6-1/6-3/6-2 ile karşılaşmayı kazanarak dördüncü tura yükseldi ve eski dünya 1 numaralarından carlos moya ile çeyrek finale çıkma mücadelesi verecekti.. ancak buraya kadardı gulbis’in yürüyüşü.. eski torpak moya 4 sette karşılaşmayı kazandı ancak gulbis harika bir tat olarak akıllarda kaldı.. ne zamana kadar? roland garros 2008’e kadar..

amerika açık 07 sonrası bir anda 59. sıraya fırlayan ernie bir yandan challanger’lara katılmaya devam ediyordu.. 4. şampiyonluğunu kazandı.. bir önceki sene yarı final gördüğü st. petersburg’da bu sefer çeyrek finalde (onun gibi istikrarsız gitmemiş ve patlamayı çoktan yapmış olan) marin cilic’e elendi..

istikrarsız yürüyüşüne 2008’de de devam etti.. avustralya açık ilk turunda kura kurbanı olarak marat safin’e elendi.. nisan ayında amerika açık 2007’de elendiği carlos moya’yı barselona’da ilk seti kaybetmesine rağmen yenmeyi başardı ancak üçüncü turda juan ignacio chela’ya yenildi.. (burada bile dengesizliği gözüküyor)

bir sene önce ikinci turda elendiği paris’te bu sefer çok çok daha iyi bir performans gösterecekti gulbis.. bu sefer kuranın da yardımı ile ilk turda simon greul ile karşılaştı ve sadece 8 oyun vererek ikinci tura çıktı.. ikinci turdaki rakibi o zamanlar amerika’nın 1 numarası olan 8 numaralı seribaşı james blake idi.. amerika açık’ta da 8 numaralı seribaşıyı eleyerek tur atlamış olan ernie için yapılmayacak şey değildi artık bu.. ve başardı da.. james blake’i 4 sette geçti ve üçüncü tura yükseldi.. üçüncü turda lapentti’yi ve dördüncü turda evsahibi striptizci (zira her galibiyetten sonra donuna kadar soyunup terli, pis elbiselerini seyircilere fırlatıyordu şımarık) michael llodra’yı set vermeden geçince kariyerinin en yüksek noktasına ulaştı.. çeyrek finalde novak djokovic ile karşılaşacaktı.. djokovic ile küçüklükten beri yakın arkadaş olmaları işi ilginç yapıyordu.. dünya sıralamasının 3 numarasına karşı başa baş bir mücadele ortaya koydu gulbis ancak agresif oyunun bedelini ödedi.. winnerlarda yakın olan istatistik sayıları basit hatalara gelince uçuruma dönüşüyordu.. yine de 7-5/7-6/7-5 bitti maç..

çim kort sezonunda queen’s’te andy murray’e, wimbledon’da ikinci turda rafael nadal’a yenildi.. sert kort sezonunda ise cincinnati’de, çeyrek finalde novak djokovic tarafından turnuva dışına itildi tekrar.. olimpiyatlarda da mücadele eden gulbis ilk turda davydenko’ya yenildi.. pekin’in kirli ve sıcak havası iyi gelmedi dedik o zamanlar.. amerika açık’ta herkes ondan bir önceki seneden daha iyi bir performans beklerken o, ilk turda isveçli johansson’u geçiyor ancak ikinci turda 8 numaralı seribaşı andy roddick’e yenilmekten kurtulamıyordu.. oyunu ve sonuçları istikrarsızdı belki ama grand slamlerde 8 numaralı seribaşı ile oynamada oldukça istikrarlıydı..

ve o gün geldi ki ben ernests gulbis’in oyununa aşık oldum.. o oyunu gördüm ki ernests bu haldeyken bile bugün hala ondan umutluyum.. 14 ekim 2008.. madrid masters ikinci turu.. akşam saatlerinde yine justin tv karşısına geçmişim tenis keyfi yapıyorum.. ernests gulbis nadal ile oynuyor.. ama öyle böyle değil.. yaşamış en iyi all-arounder bile o günkü ernests kadar güzel oynamadı, o günkü ernests kadar formda olmadı.. baseline’ın ardından nadal gibi savunması neredeyse mükemmel olan bir adama karşı groundstrokelarıyla winnerlar aldı.. bir baseliner olan nadal’dan daha iyi bir baseliner gibi oynayarak.. o kadar yumuşak dokunuşlarla filenin arkasına dropshotlar bıraktı ki şu an tudaki en iyi dropshotlara sahip federer halt etmiş.. öyle backhandler vurdu ki nalbandian gördüyse “ah keşke benim de backhandim böyle olsa” demiştir.. öyle servisler kullandı ki andy roddick görse ağlar, ivo karlovic kafasını kuma gömerdi.. ha ne oldu sonuçta yenildi mi, yenildi.. ama oynadığı agresif oyunun neticesiydi bu.. winnerlarda nadal’ı üçe katlamıştı yanlış hatırlamıyorsam ama yine basit hataları oldukça fazlaydı.. aşağıdaki video bu maçtan yaklaşık 10 dakikalık bir özet.. özellikle ikinci setteki puanlara bakınız:



bu seneki performası da geçmiştekinden farklı değil letonyalı’nın.. roland garros 2009 sırasında yaptığı açıklamada antreman şeklini değiştirdiğini, daha çok fitness çalıştığını ve fiziksel olarak güçlenmek için uğraştığını söylemişti.. bu yüzden de vücut yeni kaslara alışana kadar bir bocalama dönemi geçirdiğini ve vuruşlardaki yumuşaklığı ve hissi kaybettiğini ama ileride her şeyin daha güzel olacağını belirtmişti.. umuyorum ki öyle olacak.. bir daha wimbledon 2009 ikinci turu andy murray maçındaki gibi oynamazsa sevinirim zaten.. ne kadar abuk vuruş varsa yaptı..

ernests’in oyun stilinden bahsetmem gerekirse zaten en başta böyle abuk vuruşlardan dem vurmam gerekir.. kendi yaptığı bir açıklamada “ben rallilerde sıkılyorum oynarken, puanı hemen bitirmek istiyorum, o yüzden dropshotlara yöneliyorum” demişti.. hem de neredeyse safin kadar temiz vurabiliyorken groundstrokeları.. tamam dropshotları da gününde olduğu zaman murray ya da federer’i aratmıyor.. diyorum zaten bu çocuk aklını biraz oyuna verse ilk 3 oyuncusu.. gülmeyin vallahi öyle.. servis desen güzel, groundstroke desen mükemmel, file önü oyunu desen yeterli, dropshot desen turdaki en iyilerden, ayak hareketleri muazzam.. tek eksiği kort içinde hızlı olmayışı.. ve agresif oyunu tercih ettiğinden basit hata sayısı yüksek oluyor tıpkı çocukluk arkadaşı djokovic gibi..

sonuç olarak diyeceğim o ki ben hala gulbis'in ilk 10'a gireceğini düşünüyorum.. üç tane yaşıtı ilk 5'te olsa da şu anda, herkes patlamayı değişik yaşlarda yapabiliyor diye düşünüyorum.. belli ki gulbis'in zamanı henüz gelmedi..

5 yorum:

Yunus Dilber 22 Temmuz 2009 21:33  

Ernests Gulbis oyun kombinasyonları,vuruş formasyonları olarak Marat Safin'i gerçekten andırıyor ama kort içinde onun kadar aktif bir yapıya sahip olduğunu düşünmüyorum.
Bunun yanında değindiğiniz gibi gününde olduğu zaman harika vuruşlar yapabiliyor.Drop shotları olsun,servisleri olsun gerçekten çok iyi.Hatta ve hatta Andy Murray gibi dip çizgiye derin vuruşlar yapabilen bir oyuncu olması yani repertuarında flat forehandi olması da dikkat çeken özelliklerden.
Ben de Rafa'ya karşı izlemiştim onu.Geçen yıl Roland Garros'ta da 3 maçını seyretmiştim.Gerçekten çok yetenekli ama şu an için sağı solu belli olmayan oyuncular sınıfında maalesef.

Spooky 22 Temmuz 2009 21:38  

adını duyuyordum yani tablolara maçlara şöyle bir bakınca gözüme çarpıyordu ama hiç izlememiştim. o açıdan faydalı bir yazı oldu. teşekkür ediyorum...

andy murray'i izlediğimde; ki o zaman herkesin bildiği bir isimdi değildi hatta spiker bile hazırlıksızdı murray ile ilgili (2005 sonu veya 2006 başıydı), bu yazıdakine benzer hissetmiştim. takip edeceğim kendisini

Ozan Deniz 23 Temmuz 2009 00:22  

3 grand slamdir bir umut takip ediyorum onu ama bu sene olmadı nedense.. önümüzdeki sene olacak diyor içimden bir ses.. çok yetenekli bir tenisçi ona ihtiyacımız var

zop 23 Temmuz 2009 01:33  

Ben de cok seviyorum ve basarili olsun istiyorum AMA, oyun kurmayi bilmemesi ve kurucak sabrinin olmamasina, bir de kazanma hirsinin dusuk olmasi, tenisi ne kadar onemsediginin tartisilir olmasi eklenince surekli bir basari yakalamasi cok zor gozukuyor.

Cok isterim ki beni yaniltsin Nadal'i kevgire cevirsin. Bekleyelim gorelim.

onur 23 Temmuz 2009 01:48  

evet tek korktuğum nokta o.. tenisi ne kadar önemsediği.. zira çok zengin bir ailenin çocuğu.. kafası bozulunca pat diye bırakır kariyer dinlemeden..

yasal uyarı (disclaimer diyor yabancı insanlar)

bu blogdaki fotoğrafların yüzde 99.9'u http://sports.yahoo.com adresinden alınmaktadır.. tüm hakları reuters, ap ve getty images'e aittir.. sanırım.. bu blog tarafsız bir tenis blogu değildir.. sevdiğim tenis oyuncularını kayırırım.. ama sevmediklerime hakaret etmem.. siz de etmeyin, çok ayıp.. yorum yazarken öyle tek cümlelik "saldır federer, vur kır nadal" tarzı yorumlarınızı yayınlamayacağımı göz önünde bulundurun.. merak ettiklerinizi ya da içinde cidden yorum bulunan yorumlarınızı göndermekten çekinmeyin.. tenisi sevelim.. boş alanlara kort dikelim.. teşekkürler..

ben olsam firefox 3küsür ve en az 1152x864 çözünürlükte dolanırım buralarda..

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

  © Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP