avustralya açık 2011: en sonunda gelen gün
Üç yıldır beklediğim gün bugündü. Djokovic grand slam kazandığında kendimden geçeceğimi sanardım. Olmadı. En az Djokovic'in kendisi kadar ne yapacağımı bilemedim. Sevindim ama dışa vuramadım. Gayet doğalmış gibi, izlediğim 45. Grand Slam'ini kazanan Federer'miş gibi öyle "Ehehehehe, oleeey" falan dedim. Üç yıllık bekleyiş benim de psikolojimi bozdu.
Ama bugün öyle bir Nole vardı ki...
Novak ilk sette kontrolü ele aldıktan sonra karşılaşmanın sonuna kadar "Patron benim" dedi. Murray yine bir Grand Slam finalinde yine pasif olan taraftı. Yine umudunu erken yitiren, yine çözüm üretemeyen taraftı.
Bana sorarsanız şunu açıkça söylerim: Murray, Djokovic'ten daha yetenekli. Doğal yetenekten bahsediyorum. Hatta "Oha" diyeceksiniz ama Britanyalı bence Nadal'dan da daha yetenekli. Ama sorun bu yeteneği geliştirememesi ve tabir yerinde ise convert edememesi.
Evet tıpkı servis kırma puanı gibi düşünün. Bir maçta atıyorum 26 kez servis kırma puanı yakalamanız demek karşıdaki tenisçi ile başa baş oynadığınızı ve hatta oyunun bazı bölümlerinde daha iyi olabildiğinizi gösterir. Ancak bu 26 şansın hiçbirini değerlendiremezseniz maçı kazanamazsınız. Kritik anlarda kontrolü elinize almanız lazım.
Nole ve Andy aynı yaştalar, 10 seneye yakın bir beraberlikleri var. Aynı yollardan geçtiler. Aynı iki bölüm sonu canavarı ile mücadele ettiler. İlk çıkışları ile şimdikini kıyaslarsak Sırp tenisçideki ve oyunundaki yükselişi fark etmemek imkansız. Kişilik ve karakterden tutun da vurduğu forehand'e kadar her yönüyle ilerledi, gelişti. Federer ve Nadal denilen bölüm sonu canavarları karşısında yeri geldi ümitsizliğe kapıldı ama çalışmaktan vazgeçmedi.
Asla "Tenise olan aşkım bitti" demedi.
Bugün maçta gördüğüm Djokovic, daha doğrusu son altı aydır gördüğüm Djokovic, beni umutlandırıyor. O istek neredeyse gözlerinden ışın olup çıkacaktı. Federer maçında da böyleydi. Ve Dodig karşısında saçma sapan o seti kaybetmeseydi şimdi set kaybetmeden şampiyon olmuş olacaktı.
Üç yıl aradan sonra "One Slam Wonder" kulübünden mezun olan, bir başka deyişle kaydını aldıran Nole, artık büyükler arasında. Önündeki tek engel kendisi. Klişe ama gerçek. Zira Davis Cup'tan geldi. Dinlenemedi. Zaten nazik bir vücudu var, her şeye tepki veriyor. Sezon sonuna doğruyu bırakın baharda bir patlarsa yandık.
Sonuçta Federer'i de yenerek elde edilmiş bir Grand Slam şampiyonluğundan daha fazla zevk veren başka bir şey varsa o da bunu Djokovic'in başarmasıdır.
AJDE!
Maçın teknik, taktik, gidişat vs.. merak ediyorsanız şöyle alayım...
Ama bugün öyle bir Nole vardı ki...
Novak ilk sette kontrolü ele aldıktan sonra karşılaşmanın sonuna kadar "Patron benim" dedi. Murray yine bir Grand Slam finalinde yine pasif olan taraftı. Yine umudunu erken yitiren, yine çözüm üretemeyen taraftı.
Bana sorarsanız şunu açıkça söylerim: Murray, Djokovic'ten daha yetenekli. Doğal yetenekten bahsediyorum. Hatta "Oha" diyeceksiniz ama Britanyalı bence Nadal'dan da daha yetenekli. Ama sorun bu yeteneği geliştirememesi ve tabir yerinde ise convert edememesi.
Evet tıpkı servis kırma puanı gibi düşünün. Bir maçta atıyorum 26 kez servis kırma puanı yakalamanız demek karşıdaki tenisçi ile başa baş oynadığınızı ve hatta oyunun bazı bölümlerinde daha iyi olabildiğinizi gösterir. Ancak bu 26 şansın hiçbirini değerlendiremezseniz maçı kazanamazsınız. Kritik anlarda kontrolü elinize almanız lazım.
Nole ve Andy aynı yaştalar, 10 seneye yakın bir beraberlikleri var. Aynı yollardan geçtiler. Aynı iki bölüm sonu canavarı ile mücadele ettiler. İlk çıkışları ile şimdikini kıyaslarsak Sırp tenisçideki ve oyunundaki yükselişi fark etmemek imkansız. Kişilik ve karakterden tutun da vurduğu forehand'e kadar her yönüyle ilerledi, gelişti. Federer ve Nadal denilen bölüm sonu canavarları karşısında yeri geldi ümitsizliğe kapıldı ama çalışmaktan vazgeçmedi.
Asla "Tenise olan aşkım bitti" demedi.
Bugün maçta gördüğüm Djokovic, daha doğrusu son altı aydır gördüğüm Djokovic, beni umutlandırıyor. O istek neredeyse gözlerinden ışın olup çıkacaktı. Federer maçında da böyleydi. Ve Dodig karşısında saçma sapan o seti kaybetmeseydi şimdi set kaybetmeden şampiyon olmuş olacaktı.
Üç yıl aradan sonra "One Slam Wonder" kulübünden mezun olan, bir başka deyişle kaydını aldıran Nole, artık büyükler arasında. Önündeki tek engel kendisi. Klişe ama gerçek. Zira Davis Cup'tan geldi. Dinlenemedi. Zaten nazik bir vücudu var, her şeye tepki veriyor. Sezon sonuna doğruyu bırakın baharda bir patlarsa yandık.
Sonuçta Federer'i de yenerek elde edilmiş bir Grand Slam şampiyonluğundan daha fazla zevk veren başka bir şey varsa o da bunu Djokovic'in başarmasıdır.
AJDE!
Maçın teknik, taktik, gidişat vs.. merak ediyorsanız şöyle alayım...
4 yorum:
Utanmadan iddia ediyorum; Murray David Ferrer'in 15cm uzunudur. Acikcasi yetenek olarak su an ikisi arasinda pek fark goremiyorum. Ferrer'in forehandi, Murray'inse backhandi daha iyi. Bir de Murray'in servisleri daha iyi ama onu da boy farkina veriyorum zaten. Her ikisinin de oyle aman aman forehand ve backhandleri yok. Ikisinin de returnu iyi. Ikisi de geri cizgide iyi, hatta Ferrer geri cizgide daha bile iyi.
Murray'in yetenek acisindan Ferrer seviyesinde oldugunu dusunmemin bir nedeni de Murray'in calisma sekli. Bu adam caliskan. 2008'de Wimbledon'dan elendikten sonra "Fizigim zayif" diyerek salonlara kapanip guclenerek cikacak kadar. Hos hala cok guclu degil ama neyse, ilerleme var sonucta. Ozetle bu adamda dogustan gelen bir yetenek olsa biz bunu bugun oyununda sira disi bir unsur olarak gorurduk. Nadal'in forenahdi gibi mesela. O forehand sadece calisarak elde edilecek bir sey olsa Murray de yapabilirdi. Veya yine Nadal'in ayak hareketleri, file onu basarisi, Djokovic'in geri cizgideki dengeli hareketleri vs vs. Murray onca calismasinin sonunda bende Ferrer'in uzunu etkisi yapiyorsa bana gore cok da yetenekli degildir. Ben Ferrer'i sevmeme ragmen yeteneginin kisitli oldugunu kabul ediyorum. Zaten biraz da bu yuzden seviyorum. Ferrer bu inatla Murray'in boyunda olsaydi slam alabilirdi. Murray'de de Ferrer'deki inat olsun, o da slam alabilir.
Murray'nin oyun zekası var. (Kullanmıyor ama var birkaç kez kullandığını gördüm aklım durdu)
Onun dışında bugün Djokovic kadar iyi savunma yapabildiğini falan da gördük. Benim bir oyuncuya yetenekli yaftasını yapıştırmam biraz geri kafalı yöntemlerle oluyor. Geri kafalı derken 90ların oyun tarzına göre değerlendiriyorum.
Bir oyuncu all-around tenis oynayabiliyorsa bana göre yeteneklidir. Bugün aktif tenisçiler içinde en iyi drop yapabilen üç isim: Federer, Gulbis ve Murray.
Top hissi denilen şey, benim bir oyuncuya yetEnekli dememde etkilidir. Murray'de bu var. Zaten bu olmadan droplarda o kadar başarılı olunmuyor.
Ve tabii return oyunu. Servislere abanılan çağımız tenisinde return oyunu mükemmele yakın olan ender tenisçilerden.
Ben Murray'nin psikolojik eşikte takılıp kaldığını düşünüyorum. Allahaşkına Söderling denilen adamın bu eşiği 25inden sonra geçmesi ile ilk 10'a kamp kurması nedir? Yardır Allah Forehand olarak tabir edilen bir oyun.
Murray bundan çok daha fazlası. Küçük turnuvalarda Federer'e karşı üstün olan bir adamın Grand Slamlerde ezilmesinin tek bir nedeni vardır o da pisikolocig.
Diyeceksiniz ki beş set farklı. E sen üç setmiş gibi oyna al üç setten ikisini bakalım gerisi geliyor mu?
Soderling'in bir esik degerini gectigi muhakkak. Ama o adamda bile digerlerinde olmayan bir sey var. Abanma tipi forehand tabir ettigimiz omuz hizasindan vurulup rakibi tenisten sogutan forehand. Murray'in bu tarz bir silahi yok. Yetenekten kastettigim de bu benim. Oyuncuyu digerlerinden farkli kilan, baskalarindan ayiran, yeri geldiginde kurtaran unsur. Drop shot bir yetenek belki ama acikcasi bu yetenek ne Federer'i, ne Gulbis'i ne de Murray'i kurtaran bir unsur olmadi. Ben bu uc ismin de sadece drop shot yetenegi ile mac kazandigini gormedim. Kazanacaklarini da sanmiyorum. Drop shota abartili yuklendikleri maclarin cogunu kaybediyorlar, ki abartili yuklenmelerinin de nedeni zaten cogu zaman o maclarda diger departmanlarin kendileri icin yetersiz kalmasi oluyor. Sonucta drop shot piyango gibi, vezir de eder rezil de. Garantili olarak uygulayabileni bugune dek gormedik. %50 tutturmanin basari kabul edildigi bir vurus silah midir tartisilir. Bu nedenle bir yetenek olsa bile yeterli degil. Ama malesef Soderling'in servis ve forhendleri veya Karlovic'in servisi icin ayni seyi soylemek mumkun degil. Sadece buna yukelenerek mac alabiliyorlar, malesef.. Return bir yetenektir, ona katiliyorum. Ama iyi return iyi oyunla desteklenmezse yine puan getirmez. Return winner olmadikca..
Murray'in bu saatten sonra bizim bugune dek gormedigimiz bir yetenegi ortaya cikar mi bilmiyorum. Ama genelde yetenekli isimler bu yaslarda "Yetenekli ama kafasiz" tipolojisinde olurlar. Hani "su ozelligini boyle degil soyle kullansa" dersiniz. Murray sadece atak yonunu biraz daha ortaya cikartabilir ancak yine de digerlerine ustun gelen silah yonu eksik kalacak gibi geliyor bana.
Murray'de doğal yetenek olduğuna katılıyorum. İlk izlediğim zaman(sene 2005) hayran kalmıştım oyununa diyebilirim. Nasıl desem; oyunu çok iyi okuyabiliyordu. Yaşının fersah fersah ötesindeydi bu yeteneği kısaca. Oyuna kafasını verirse 1 numara olur ilerde demiştim ama veremedi bir türlü...
Yorum Gönder