rg 2010: güzel ve (vs.) çirkin
Özellikle son yıllarda, internetin dünya çapına yayıldığı, haber almanın çok kolaylaştığı bu çağda tenis oynuyorsanız ve güzel değilseniz kitleleri arkanızdan sürüklemeniz zordur. Çok başarılı ve efsane olmadığınız sürece de orta halli biri olarak bilinirsiniz. Korta çıktığınızda özellikle izlenmezsiniz.
Buna birkaç örnek vermem gerekirse dünya 1 numarasına oturmuş sayısız isim var son yıllarda kadınlarda. Serena Williams, Maria Sharapova, Ana Ivanovic, Jelena Jankovic, Dinara Safina... Baktığınızda “glamour” sahibi olmayanların dışlandığını görürsünüz. Jankovic’in yüzü çirkindi, Safina’nın her yeri. Bunu onları kötülemek için söylemiyorum. Bu ikisinin 1 numarada olması ya da olmaması daha az kişiyi ilgilendiriyordu. Ama Ivanovic, Sharapova, Hingis gibi güzel bir yüze, alıma sahipseniz o zaman insanlar tarafından daha çok sevilmeye başlıyor, şirketler tarafından daha çok metalaştırılıyorsunuz. Sharapova ve Ivanovic farkındaysanız çok çabuk sahiplenildi fanlar tarafından. Ben de severim ikisini bu arada yanlış anlaşılma olmasın (ki Sharapova’da değil ama Ivanovic’te güzelliğinin etkisi var kabul ediyorum).
Hele bir de istikrarsız iseniz, potansiyeli korta her zaman yansıtamıyorsanız daha da kötüleşiyor işler. Neden anlatıyorum bunları? Francesca Schiavone iyi bir all-arounder oyuncu. Neredeyse 10 yıldır oynuyor. 10 yıldır bizimle birlikte. 2000lerin başında çeyrek finalleri var Grand Slam’lerde. Sonraları istikrarsızlığı nedeniyle büyük düşüşler yaşasa da Justine Henin tarzı bir oyunu var. Fakat çok fazla kişi sevmez kendisini. Bunda güzel olmamasının etkisi olduğunu düşünüyorum.
Başka örnekler de var, Svetlana Kuznetsova mesela. O da çok iyi bir all-arounder. Mauresmo da öyleydi (Onun seveni çoktu ama bak, belki cinsel tercihi yüzünden erkekler “Zaten bize düşmez” diyerek desteklemiş olabilirler tenisini). Bütün all-aroundercılar çirkin olacak diye bir kural koymuşlar sanırım.
Schiavone’nin 2010 sezonu özellikle toprakta iyi başladı, kötü devam etti. Barcelona’da şampiyonluk ve Fed Cup’ta Pennetta, Errani ve Vinci ile galibiyet. Fakat Fed Cup’tan sonra düşüşe geçti. İlk turlarda elendi. O formu devam etseydi Roland Garros öncesi kesinlikle “gizli favori”lerimden olacaktı. Düşüşü beni düşündürttü ve ilk turlarda eleneceğini düşündüm.
Dördüncü turda en güzel tenisçilerden biri ile oynadı. Maria Kirilenko’yu, son şampiyon Kuznetsova’yı turnuva dışına iten Kirilenko’yu set vermeden geçti. Çeyrek finalde rakibi dünya 3 numarası ve yine güzelliği ve tatlılığı ile Eurosport’un bile gözdesi haline gelmiş Caroline Wozniacki’ydi. Muhteşem bir tenis ile onu da sadece beş oyun vererek eledi ve kariyerinde ilk kez Grand Slam yarı finali gördü. Ayrıca Açık Çağ’da yarı finale çıkabilen ilk İtalyan oldu. Bir sonraki hafta Pennetta’yı geçerek İtalya’nın da bir numarası olacak.
Schiavone’nin yarı finaldeki rakibi ise Elena Dementieva oldu. O da bir underachiever. Yani potansiyelinin altında sonuçlar alan bir isim. 2004’te gördüğü Roland Garros ve Amerika Açık finallerinden sonra hiç finale yükselemedi. Bir Grand Slam’i hak ediyor. Bu, onun son fırsatı olabilir ayrıca çünkü yaşı da artık yavaş yavaş kemale erdi. Sezona çok iyi başlamıştı Dementieva. Avustralya Açık’ta Juju ile eşleşmiş ve kadınlarda şu ana kadar bu yılın en zevkli maçına imza atmışlardı beraber. O müsabakayı kaybetmişti Dementieva ama Paris’te ve Kuala Lumpur’da finaller gördü, Paris’i kazandı. Toprak sezonunda ise yitti bir anda. Bugün ilk seti kaybettikten sonra üzüldüm adına. Yine en sevdiği Grand Slam’de elenecekti. Ancak ikinci ve üçüncü setlerde servislerini ve servis oyununu yükseltti Rus raket.
Kendisinin de, vatandaşı Nadia Petrova’nın da sakatlıkları vardı. Daha dirençli olan Dementieva’ydı. Petrova ona nazaran çok daha zorlu bir yoldan çeyrek finale. Üçüncü turda iki güne sarkan ve son seti 10-8 biten müsabakada Rezai’yi mağlup etmeyi başardı. Dördüncü turda Venus Willims’a set vermeden son sekize kaldı. Daha yorgun olan taraf oydu.
Dementieva’nın bandajları, sakatlığı düşünüldüğünde ve istikrarsız servis oyununu da hesaba katarsak, finale çıkamayacağını düşünüyorum. Schiavone çok büyük bir rüzgar ile geliyor bunun yanında. Üç sete gider ve İtalyan raket finale yükselerek tarih yazar diyorum. Daha önce 10 kere karşılaşmışlar ve Dementieva’nın 6-4 üstünlüğü var. Sadece bir kez toprakta oynamışlardı o da Fed Cup. Dementieva galip gelmişti o maçtan. Tabii, yine söylüyorum, istatistikleri sevmiyorum bence bir maç için baktığınızda asla size maçın sonucunu söyleyemezler. Tenis bireysel bir spor ve oyuncuların o günkü ruh haline göre (hava durumu ile bile değişebilen bir şeyden bahsediyoruz) şekillenir müsabakanın sonucu. Bekleyip görelim.
(17) F Schiavone (ITA) d. (3) C Wozniacki (DEN) 62 63
(5) E Dementieva (RUS) d. (19) N Petrova (RUS) 26 62 60
Buna birkaç örnek vermem gerekirse dünya 1 numarasına oturmuş sayısız isim var son yıllarda kadınlarda. Serena Williams, Maria Sharapova, Ana Ivanovic, Jelena Jankovic, Dinara Safina... Baktığınızda “glamour” sahibi olmayanların dışlandığını görürsünüz. Jankovic’in yüzü çirkindi, Safina’nın her yeri. Bunu onları kötülemek için söylemiyorum. Bu ikisinin 1 numarada olması ya da olmaması daha az kişiyi ilgilendiriyordu. Ama Ivanovic, Sharapova, Hingis gibi güzel bir yüze, alıma sahipseniz o zaman insanlar tarafından daha çok sevilmeye başlıyor, şirketler tarafından daha çok metalaştırılıyorsunuz. Sharapova ve Ivanovic farkındaysanız çok çabuk sahiplenildi fanlar tarafından. Ben de severim ikisini bu arada yanlış anlaşılma olmasın (ki Sharapova’da değil ama Ivanovic’te güzelliğinin etkisi var kabul ediyorum).
Hele bir de istikrarsız iseniz, potansiyeli korta her zaman yansıtamıyorsanız daha da kötüleşiyor işler. Neden anlatıyorum bunları? Francesca Schiavone iyi bir all-arounder oyuncu. Neredeyse 10 yıldır oynuyor. 10 yıldır bizimle birlikte. 2000lerin başında çeyrek finalleri var Grand Slam’lerde. Sonraları istikrarsızlığı nedeniyle büyük düşüşler yaşasa da Justine Henin tarzı bir oyunu var. Fakat çok fazla kişi sevmez kendisini. Bunda güzel olmamasının etkisi olduğunu düşünüyorum.
Başka örnekler de var, Svetlana Kuznetsova mesela. O da çok iyi bir all-arounder. Mauresmo da öyleydi (Onun seveni çoktu ama bak, belki cinsel tercihi yüzünden erkekler “Zaten bize düşmez” diyerek desteklemiş olabilirler tenisini). Bütün all-aroundercılar çirkin olacak diye bir kural koymuşlar sanırım.
Schiavone’nin 2010 sezonu özellikle toprakta iyi başladı, kötü devam etti. Barcelona’da şampiyonluk ve Fed Cup’ta Pennetta, Errani ve Vinci ile galibiyet. Fakat Fed Cup’tan sonra düşüşe geçti. İlk turlarda elendi. O formu devam etseydi Roland Garros öncesi kesinlikle “gizli favori”lerimden olacaktı. Düşüşü beni düşündürttü ve ilk turlarda eleneceğini düşündüm.
Dördüncü turda en güzel tenisçilerden biri ile oynadı. Maria Kirilenko’yu, son şampiyon Kuznetsova’yı turnuva dışına iten Kirilenko’yu set vermeden geçti. Çeyrek finalde rakibi dünya 3 numarası ve yine güzelliği ve tatlılığı ile Eurosport’un bile gözdesi haline gelmiş Caroline Wozniacki’ydi. Muhteşem bir tenis ile onu da sadece beş oyun vererek eledi ve kariyerinde ilk kez Grand Slam yarı finali gördü. Ayrıca Açık Çağ’da yarı finale çıkabilen ilk İtalyan oldu. Bir sonraki hafta Pennetta’yı geçerek İtalya’nın da bir numarası olacak.
Schiavone’nin yarı finaldeki rakibi ise Elena Dementieva oldu. O da bir underachiever. Yani potansiyelinin altında sonuçlar alan bir isim. 2004’te gördüğü Roland Garros ve Amerika Açık finallerinden sonra hiç finale yükselemedi. Bir Grand Slam’i hak ediyor. Bu, onun son fırsatı olabilir ayrıca çünkü yaşı da artık yavaş yavaş kemale erdi. Sezona çok iyi başlamıştı Dementieva. Avustralya Açık’ta Juju ile eşleşmiş ve kadınlarda şu ana kadar bu yılın en zevkli maçına imza atmışlardı beraber. O müsabakayı kaybetmişti Dementieva ama Paris’te ve Kuala Lumpur’da finaller gördü, Paris’i kazandı. Toprak sezonunda ise yitti bir anda. Bugün ilk seti kaybettikten sonra üzüldüm adına. Yine en sevdiği Grand Slam’de elenecekti. Ancak ikinci ve üçüncü setlerde servislerini ve servis oyununu yükseltti Rus raket.
Kendisinin de, vatandaşı Nadia Petrova’nın da sakatlıkları vardı. Daha dirençli olan Dementieva’ydı. Petrova ona nazaran çok daha zorlu bir yoldan çeyrek finale. Üçüncü turda iki güne sarkan ve son seti 10-8 biten müsabakada Rezai’yi mağlup etmeyi başardı. Dördüncü turda Venus Willims’a set vermeden son sekize kaldı. Daha yorgun olan taraf oydu.
Dementieva’nın bandajları, sakatlığı düşünüldüğünde ve istikrarsız servis oyununu da hesaba katarsak, finale çıkamayacağını düşünüyorum. Schiavone çok büyük bir rüzgar ile geliyor bunun yanında. Üç sete gider ve İtalyan raket finale yükselerek tarih yazar diyorum. Daha önce 10 kere karşılaşmışlar ve Dementieva’nın 6-4 üstünlüğü var. Sadece bir kez toprakta oynamışlardı o da Fed Cup. Dementieva galip gelmişti o maçtan. Tabii, yine söylüyorum, istatistikleri sevmiyorum bence bir maç için baktığınızda asla size maçın sonucunu söyleyemezler. Tenis bireysel bir spor ve oyuncuların o günkü ruh haline göre (hava durumu ile bile değişebilen bir şeyden bahsediyoruz) şekillenir müsabakanın sonucu. Bekleyip görelim.
(17) F Schiavone (ITA) d. (3) C Wozniacki (DEN) 62 63
(5) E Dementieva (RUS) d. (19) N Petrova (RUS) 26 62 60
1 yorum:
hingis güzel miydi yahu? kuznetsova iyidir, ben destekliyorum kendisini. (güzel değildir; ama arkasındayım) makiri desteklenir genelde güzel diye. (ki bence değil)
schiavone iyi gidiyor. yine de şurada bir roma şampiyonu pepa martinez sanchez olsaydı iyi olurdu. juju gitti zaten.
öte yandan ana ve sharapova'ya katılıyorum. ana'da güzellik etkisi var, maria'da yok.
atp'de de var böyle bir olay tabii ki. onu da es geçmemek lazım. gulbis hayranı tanıdıklarım var misal. bir türlü adam olamadı, sen de hep kızıyorsun kendisine. yine de hep destek tam destek diyorlar. nadalcı, federerci, verdascocu bildiğim kişiler var.
Yorum Gönder