oh be dokic
Vallahi oldu. Bir rüya gerçek oldu. Hem de epik denilebilecek bir şekilde oldu. Jelena Dokic hakkında dün yazmıştım. Son şampiyonluğunu benim Öss'ye girdiğim gün, 16 Haziran 2002'de almıştı. Ben büyüdüm kocaman adam oldum. O bu süreçte şanssızlıklarla uğraştı. Ve en sonunda 6 Mart 2011'de Kuala Lumpur'da yine en büyük oldu.
Çek rakibi Lucie Safarova karşısında ilk seti kaybettikten sonra, tie-break'e giden ikinci sette iki maç puanı çevirdi ve tie-break'i kazanarak karar setine taşıdı oyunu Avustralyalı.
Son sette ise 3-1 geriye düşmesine rağmen sonraki beş oyunun dördünü aldı ve 5-4 öne geçti. Servis attığı oyunda da galibiyeti ve zaferi getirdi.
İlk 60 da girdi Dokic. 2009 Avustralya Açık yarı finalinden sonra bir kez daha heyecanlandırmaya başladı bakalım. İlk 20'ye girse büyük başarı.
(Ben bu yazıyı dün yazdım da her zaman girdiğim blogda mahkeme duvarı gördüm. Bugün geldim her şey normal.)
4 yorum:
Bu kışın 90 + günlerinin soğuğunda, tribünde ellerinde yelpazelerle serinlemeye çalışan Malezyalıları görerek içimizin ısınması..
Tie-break'in set/maç/can alınıp verilen puanlarında; hele ki Dokic'in servisinde maç puanı oynayan Safarova'ya karşı, Dokic'in o ana kadar yaptığı bir çuval dolusu çift hatayı yapacak diye şahsımı Malezya'daymışçasına terlettiği anlarda sağlam durup alnının akıyla tie-break'ten çıkması...
Maçın sonlarına doğru, iki teniçinin de taktiği falan boşverip ''Allah ne verdiyse'' dercesine birbirlerine top atmaya başlamaları, maçı yorumlayan amcamın bile bu duruma ''like a shotgun'' demesi...
En nihayetinde; Ronaldo'nun jübile, Sergen'in yorumculuk kariyerinde zirve yaptığı şu zamanlarda, ablanın o kadar olaydan sonra geri gelmesi...
İyi geldi be..Hem o iyi geldi, hem bize iyi geldi..Valla..
(bi de...patron... 2009'daki başarısını kanaat kullanıp yarı finale tamamlamışın diyecektim...)
kendime çok küfür ediyorum ben bazen. dokic'in çeyrek final oynadığını biliyorum. dokic'in çeyrek final oynadığını hem de adım gibi biliyorum. ama gidip yazıya yarı final yazıyorsam büyük beyinsel sorunlarım var demektir. kısmet artık. yakında beyzbol falan yazmaya başlarsam beni öldürün, yerime birisi alsın bu blogu, ona iyi baksın.
Büyük beyinsel sorunlar değil de biz ona küçük dikkat kaymaları ya da konstantrasyon eksiklikleri desek..
Malum, devir insanoğlunun dikkatinin saniye başı çekilmeye çalışıldığı devir artık...
İnternet sitelerinde durmadan yanıp sönen banner'lar, televizyon kanal ekranlarının alaca bulaca renkleri, hareketli arka planlar, ekranın altından sürekli flaşlayarak akan haber altyazıları... Cep telefonlarına bankalardan gelen uygun ödeme koşullarıyla kredi ya da tam bize göre olan gsm tarife mesajları... Dikkatimizin bir oraya bir buraya çevrile çevrile yalama olmaması mimkin değil..
O yüzden (kendine) Acımasız olma şimdi bu kadar...Henin gibi çekip gitme...
(Ya da bir ihtimal daha var; o da erken bunama mı dersin..)
O var kesin zaten :/
Yorum Gönder