rogers cup: bazen olmuyor işte
Evet, bazen ne yaparsan yap olmuyor. Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki bağlantıyı Federer ile Djokovic arasında da rahatça kurabiliriz. İsviçreli gidiyor, Gulbis'e bile yenilebiliyor ama Nole'yi gördü mü karşısında Kral oluyor.
Dün maça öyle bir başladı ki, Christopher Nolan filmindeki baş döndürücü tempo halt etmiş yanında. İlk üç oyunda 12-1'lik bir puan serisi yakaladı Federer. İlk seti 6-1 aldı ve hatta ikinci sette de servis kırarak önce geçti. Tüm bu zaman zarfında Nole uyuyordu. Backhandleri ya filede kalıyor ya da çok uçuyor, forehandleri Federer'i zorlamaktan çok uzakta kalıyordu.
Ancak ikinci sette ilk oyunu almayı başarıdığı zaman bir şeyler oldu Djokovic'e. Özellikle içten dışa forehandlerde keskin nişancı isabetliliğinde toplar göndermeye başladı köşeye. İsviçreli'nin forehand kanadından yükelenerek onu köşeye çekip içten dışa forehandi ile boş köşede sayıyı buldu. Bu şekilde arka arkaya 4-5 puan aldı. Zaten Federer'i yenmeyi başaran sağak oyunculara baktığımızda büyük forehandler ve özellikle geniş açıda büyük isabet yüzdesine sahip tenisçiler olduğunu görüyoruz. del Potro, Berdych, Söderling...
Nole'nin oyunu bu üç isimden de çok farklı. Daha teknik olmaya yatkın aslında. Drop-shot denemekten korkmaması ve oyun kurgalama yeteneği daha fazla olsa da karar vermedeki beceriksizliği ona hep pahalıya mal oluyor.
Neyse, ikinci seti kazanmayı başaran Nole üçüncü sette yine servis kırdırsa da geri dönmeyi başardı fakat en kritik anda aklı yine yerinde değildi. Son seti 7-5 kaybettiğinde saat Türkiye'de 05.00'e yaklaşıyordu. Uykusuz kalmaya fazlasıyla değdi.
Diğer yarı finalde tank gibi giden Nalbandian'ı deviren Murray, Nadal'a da acımadı. Avustralya Açık'ta da benzer bir şey olmuştu, Amerika Açık 2008'de de. Ve o finallerde Murray yoktu kortta. Umarım bu akşam kendisini evde unutmaz.
Dün maça öyle bir başladı ki, Christopher Nolan filmindeki baş döndürücü tempo halt etmiş yanında. İlk üç oyunda 12-1'lik bir puan serisi yakaladı Federer. İlk seti 6-1 aldı ve hatta ikinci sette de servis kırarak önce geçti. Tüm bu zaman zarfında Nole uyuyordu. Backhandleri ya filede kalıyor ya da çok uçuyor, forehandleri Federer'i zorlamaktan çok uzakta kalıyordu.
Ancak ikinci sette ilk oyunu almayı başarıdığı zaman bir şeyler oldu Djokovic'e. Özellikle içten dışa forehandlerde keskin nişancı isabetliliğinde toplar göndermeye başladı köşeye. İsviçreli'nin forehand kanadından yükelenerek onu köşeye çekip içten dışa forehandi ile boş köşede sayıyı buldu. Bu şekilde arka arkaya 4-5 puan aldı. Zaten Federer'i yenmeyi başaran sağak oyunculara baktığımızda büyük forehandler ve özellikle geniş açıda büyük isabet yüzdesine sahip tenisçiler olduğunu görüyoruz. del Potro, Berdych, Söderling...
Nole'nin oyunu bu üç isimden de çok farklı. Daha teknik olmaya yatkın aslında. Drop-shot denemekten korkmaması ve oyun kurgalama yeteneği daha fazla olsa da karar vermedeki beceriksizliği ona hep pahalıya mal oluyor.
Neyse, ikinci seti kazanmayı başaran Nole üçüncü sette yine servis kırdırsa da geri dönmeyi başardı fakat en kritik anda aklı yine yerinde değildi. Son seti 7-5 kaybettiğinde saat Türkiye'de 05.00'e yaklaşıyordu. Uykusuz kalmaya fazlasıyla değdi.
Diğer yarı finalde tank gibi giden Nalbandian'ı deviren Murray, Nadal'a da acımadı. Avustralya Açık'ta da benzer bir şey olmuştu, Amerika Açık 2008'de de. Ve o finallerde Murray yoktu kortta. Umarım bu akşam kendisini evde unutmaz.
0 yorum:
Yorum Gönder