simply the best
[bu yazıda final maçının analizi yok, öyle bir şeyler arıyorsanız okumayın zaman kaybı]
sevgili günnüüük,
bugün çok koşturmacalı bir gün oldu.. anlatıyorum dinle bak:
bugün bahçeşehir'de bir tenis turnuvasında maçım vardı.. bugüne maç koyan organizatörlere saydırsam da saat 3 e aldım maçımı.. böylece final maçını ilk setinin ortalarından itibaren orada bir yerlerde izleyebileceğimi düşündüm.. gittiğimizde oradaki televizyonun bozuk olduğunu öğrendim ve yıkıldım diyebilirim.. maçım bitti.. arkadaşım nilay'ın maçının bitmesini bekledim.. (nilay: "hehehe yazarsın artık bugün beni yazıdaaa" diyen, benden bile daha beter, ileri derecede tenis manyağı ve kendisindeki forehand tekniğinin bende olması için ayak serçe parmaklarımdan birini feda etmeye hazır olduğum bir insan.. bu yazıda daha çok geçecek ismi)
biz koskoca bahçeşehir'de maçı izleyecek bir yer olmamasına şaşırıp tenis hocamızın saat 4 sularında başlayan maçını izlemeye koyulduk büyük bir mutsuzluk ile.. ardından aklıma esti ve kuzenimi arayıp maçın kaç kaç olduğunu sormak için telefonu aldım..
"şu an ikinci seeet ve 4-3 federer önde, servis kırılmamış" dedi.. "e peki ilk seti kim aldı?".. "roddick almış".. "eeealllaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhhh" diye bir çığlık patlattım içimden.. "bu maç 5 sete gidiyor ve ben burada 1 dakika daha durmuyorum!" nilay'a skoru söylediğimde ağlamaklı oldu.. federer'i sever çok.. "ben avcılar'a gidiyorum orda bi cafe var kesin izleriz" dedim.. "tamam!"..
beraber yola koyulduk.. yolda bir daha aradım kuzenimi.. "ikinci set, tie-break, 5-1 roddick önde".. "bir rüyada olmalıyım".. nilay somurtuyor, aşırı sevinemiyorum da.. 3 dakika geçmedi telefon çaldı.. "ehehe aloooo ehehe hı? hehhühhühühühü.." evet anlaşılacağı üzere federer'in ikinci seti aldığı haberi tarafımdan bu şekilde karşılanırken nilay'ın koluma bıraktığı sevinç izleri ile başbaşa kalmıştım..
avcılar'ın en başından tee evlendirme dairesinin oraya kadar yürümek zorundaydık.. ama ikimizin de üzerindekiler bunun çok eğlenceli olacağını söylüyordu.. ben sırtımda bir çanta ve elimde raket, tenis kıyafetim ile nilaysa devasa bir tenis çantası ve yine şortla insanların garip bakışlarına aldırmadan yokuş aşağıya koşar adımlarla ilerliyorduk.. sanki gelecekten gelen garip kıyafetli insanlar gibi hissettik o an kendimizi.. bir yandan koşuyor bir yandan da ister istemez gülüyorduk.. o heyecanla bahçeşehir'de insan kıyafetlerimizi giymemiştik bile.. bu arada, hiç mi bacak görmediniz lan?
neyse avcılar'a dediğim kafeye ulaştık.. dspor'da galatasaray'ın hazırlık maçı var.. garsonlardan birine durumu izah ettim..
"tamam eğer istek üzerine açılmamışsa tenis maçını çeviririz, siz geçin oturun.."
"olmaz boşuna oturmayalım zira maçı izleyemeyeceksek gideceğiz" dedim.. izleyemedik.. galatasaray'ın hazırlık maçı bazı bünyeler için tarihi bir tenis maçından daha önemli çıktı.. napsak napsak diye düşünürken iki katlı iskender yapan bir mekanda tv gördük.. "ooh açtık da zaten" diyerek mekana daldık.. televizyonda kırkpınar yağlı güreşleri.. durumu izah ettik.. "tamam açalım abi.." açtılar.. cnntürk yayını şifreliydi.. uydunuza da size de diyerek çıktık mekandan.. karşıda bir börekçi..
"pardon uydu mu o?"
"evet.."
"olduu kolay gelsin"
yanında bir dondurmacı..
"uydu?"
"evet"
"oki!"
sonra nilay dahiyane bir fikirle "internet kafe!" dedi.. hemen koşturarak çok gelişmiş bi internet cafe'ye oturduk.. içeride ps3 oynamak için ayrı bir oda.. neyse geçtik bi pc'ye.. açtım hemen atdhe.net'i.. stream arada takılıyor ama fena değil gibi.. federer üçüncü seti aldı.. dördüncü set başlıyor.. 2-3 oyun sonra streamdeki takılmalar çok batar oldu ve bu sefer benim aklıma dahiyane bi fikir geldi.. ps3 için tv varsa yayın için de vardır.. hemen gittim kasaya, durumu izah ettim..
buraya kadar "lan hala maçla ilgili hiçbişi anlatmadın lan gudik" diyenlere teessüflerimi sunuyorum.. blog burası, çöplüğüm benim.. yapmayın böyle.. top benim..
kasadaki arkadaş "vallahi var ama sabah bozuldu d smart" dedi.. "d smartmış hem de uydu değilmiş" diyerek üzülerek yerime dönecektim ki kel kafalı renkli gözlü bi abi geldi içeriden:
"nesi bozuk"
"bilmiyorum sabahtan beri açılmıyor"
ben bu sırada "neyse ben pc başına geri dönüyorum olursa bana haber verir misiniz" dedim..
"tamam" dedi..
2-3 dakika daha dakikada 6-7 karelik bir stream ile izledikten sonra maçı, ayak sesleri duydum.. "açıldı" dedi bir ses.. biz koşturarak tv karşısına oturduğumuzda andy roddick 4. sette 4-1 önde idi..
tv karşısında ortamdaki insanların bakışlarına aldırmadan "come on" ve "haydi"leri havada uçuşturuyorduk.. andy roddick'in passing shot'ına gelen "yürüü beee"m, federer'in ace'ine gelen nilay'ın "kamoooooooon"uyla çarpışıyor ve kafedekiler eğlenceli dakikalar yaşıyorlardı.. zaten 2-3 kişi vardı..
5. sette kalp krizine doğru giden nilay'ı federer maçı alarak kurtardı da hem biz hem de kafedekiler rahat bir nefes aldık.. nilay son puanla birlikte tv nin karşısında geçip federer'e sarılabileceğini bile düşündü bi an için.. kafe sahibinden "ben hiç bu kadar tenis hayranı birini görmemiştim, bahis mi oynadı?" diyerek nilay'ı sorarken, ben "deli o deli" işareti yaptım..
tarihi bir maçı böyle güzel bir anıyla, çok garip bir mekanda izlemiş oldum böylece.. geçen seneki wimbledon finalini de eurosport türkiye ofisinde izlemiştim.. demek ki evde izlemezsem değişik şeyler oluyor.. seneye yerinde izlemeyi düşünüyoruz emre yazıcıol ile bakalım.. ben para biriktirebilirsem güzel olacak..
federer'in yine insan üstü vuruşları vardı maçın izlediğim bölümlerinde.. ama andy roddick tamamen mutasyona uğramış.. başkalaşım da olabilir.. stefanki bambaşka bir andy yarattı tebrik etmek lazım onu.. roddick'i bir de us open'da görelim bakalım..
böyle karşılaştırmalar saçma gibi görünür.. tüm zamanların en iyisi roger federer'dir dediklerinde geçen sene buna karşı çıkardım.. çünkü hem tüm kortlarda kazanamamış hem de en çok grand slam şampiyonluğunu henüz eline geçirmemişti.. ama artık kendisi tüm zamanların en iyisidir diyebilirim.. ama yine söylüyorum bu, onu sevmek zorunda bırakmaz beni..
bu da böyle bir yazı işte.. maçın analizini yapabilecek kadar kendimde değildim, yarısını da kaçırdım.. ama tarihi ve destansı olduğu kesin.. zaten diğer bir sürü blogda, haber siteisnde maçla ilgili analiz manaliz okursunuz..
6 yorum:
Ya walla senin damarına basmadan
seni kızdırmaya çalışmadan hiç zevki çıkmadı maçın:)))
O değil de hakikaten Andy'nin içinden başka bir şey çıkmış yahu, 4,5 saatte şaşırmaktan bir hal oldum walla.
Federer konusunda bir şey demiyorum artık, çok sevmeme rağmen mükemmeliği benim bile sinirlerimi bozmaya başladı. Sözlükte de birisi yazmış, ki aynı şeyleri ben yazmak üzereydim. Be adam, 4,5 saat maç yaparsın da, bir gram terlemez, üstün başın bir santim oynamaz, karşındakiler maymuna dönmüş, üstlerini başlarını parçalamışken, daha korta yeni gelmiş gibi nasıl bitirebilirsin oyunu? Nasıl terlemezsin ve o saçların hiç bozulmaz be?
Sonuçta Nike etkisiyle de bezenmiş şekilde parıl parıl parıldarken gurur duydum tabii kendisiyle, o ayrı:)
us open'a artık kısfmet :))
en sonunda beni anlayan birilerini görmek ve hatta onların federersever olması.. şu an sevinçten ağlıyorum..
Federer iyi, güzel de bahsettiğin gibi en büyük sorunu "mükemmel" olması bence. Yoksa bana da hareketleri falan hiç öyle antipatik gelmiyor. Oyun stili desen, o da keyif verici. Ama işte ne bileyim... Karşısında Nadal olmadıkça hiçbir maçını büyük heyecanla takip edemiyorum, zira herifçioğlu (ağır olmuş olabilir eheh) ne yapıp edip maçı alıyor. 20. finalinde 15. galibiyeti bu. Kaybettiği 5 finali de Nadal'a kaybetti. Yani Federer'in mükemmel ötesi puanlarına "ohaaaa" değil de "öff yeter" diye tepki veriyorum. Başka bir tenisçi vurunca zevkten uçuyorum resmen, Nadal veya bir başkası. Sürekli ama sürekli kazanması sıkıntı veriyor bana. Artı olarak duygusal tenisçileri daha çok severim ben, o yüzden Nadalcıyım. O da tam insan sayılmaz ama görüldüğü üzere sakatlanabiliyor. :) Ne bileyim, Federer misali robot gibi minimum yarı finale kadar gelmiyor, iyi olmadığı bir gün hakikaten yenilebiliyor. Şu an en iyi tenisçi değil Nadal ama olabilir, o şans kendi elinde. Zira Federer gibi bir adamı resmen istediği gibi elinde oynatıyor. Aynı Federer gibi o da robot moduna bağlayıp, kıytırık tenisçilere elenmezse zaten geleceği yer belli. Tabii, Nadal da Federer'e dönüşünce, onu da belki sevmeyiz Federer kadar, kim bilir. :)
Daha bir şeyler yazacaktım ama unuttum neyse başka zaman artık hehe.
He, son olarak aklıma geldi, bu İstanbul Cup'a gelmeyi düşünüyorum İstanbul'a, uygun olursa iletişime geçelim, beraber maçları izleyelim canlı. Tabii, siz gidecek misiniz maçlara bilmiyorum :)
nadal'ın federer'e dönüşmesi imkansız ya :)
istanbul cup için basın kartı almak için dilencilik yapmak gibi bir planım var.. ama ondan bir hafta önce ailesel bazı durumlarım var.. eğer işler yolunda giderse ben de istiyorum tabi gitmek.. sağ üstteki iletişim adresine boş bi mail atarsınız mail adresinizi öğrenmiş olurum.. haberleşiriz..
bol heyecanlı bi günü daha geride bıraktık sayın onur(: bi ara tahammül sınırını eşelediğimi farketsem de kendimi haykırışlarımdan kurtaramadım:D artık kusuruma bakmıcaksın :D
eee neticede federer.. başka da bişicik demem :D çokça da teşekkürler. ayak serçe parmağın sen de kalıcak:D
2. set tie-break de, Roddick 2 mini-break öndeyken, o voleyi dışarı atmasaydı, maç 3-0 Roddick lehine bitebilirdi.
Nilay 'da daha iskenderciye ulaşamadan eve dönerdi Avcılardan :)
Ama Federer artık gerçekten en büyük olduğunu ispatlamış oldu. 1-2 grand slam daha alabilirse, bu, önümüzdeki yıllarda kırılamayacak bir rekor olabilir. Kaldı ki, son yıllarda çok dominant oyuncu çıkmadı. Bir süre olanlarla idare etmemiz gerekiyor.
Yorum Gönder