dustin brown'ın hikayesi
Geçen hafta saçları üzerinden bir post göndermiştim Dustin Brown hakkında.
Alman bir anne ile Jamaikalı bir babanın ortak yapımı olarak 1984 yılında dünyaya gelen Dustin ailesi ile birlikte 1996'ya kadar Almanya'da yaşadı. Almanya'da rahat rahat yaşarken bir yandan da Amerikalı Kim Michael Wittenberg'ten tenis öğreniyordu. Fakat 96'da Jamaika'ya Montego Bay'e taşınan ve maddi olarak durumu kötüleşen ailesi nedeni ile zorluklar yaşadı. Bizim Türkiye gibi hayal edin oradaki tenisin durumunu. Belediyelerin yaptığı iğrenç kortlar gibi yerlerde oynadı. Daha çok çalıştı, daha iyi oynadı. Dikkat çekince düzgün kortlarda biraz daha iyi koşullarda tenisine devam etti. Bu noktada Brown yeterince finansal destek göremedi. Tabii Jamaika deyince akla sprinterler geliyor. Ve Türkiye gibi en çok masraf yapılan spor dallarından biri futbol. Tenise ise hiç ama hiç önem verilmiyor. Aslında sormak lazım. Acaba teniste hiçbir başarı olmadığı için mi yatırım yapılmıyor. Yoksa yatırım yapılmadığı için mi başarı gelmiyor. İkisi iç içe aslında. Kendi kuyruğunu yutan yılan gibi.
Annesinin aklına bir gün bir fikir gelmiş. Dustin'in Futures turnuvalarına daha rahat gidebilmesi (harcama olarak tabi) adına 2004'te bir karavan alan Inge sayesinde her turnuvaya 100 euro daha az harcayarak gidiyormuş Dustin. İçinde tuvaleti, mutfağı ve üç yatağı bulunan karavanı ile o turnuva senin bu turnuva benim dolaşan Jamaikalı ufak ufak adımlarla 6 yılda buralara geldi. Önce Almanya içinde bir yıl takılmış, ardından İtalya ve tüm Avrupa'daki turnuvalara katılabilecek kadar para biriktirmeyi başarmış. Çoğu akşamlar sadece makarna yemiş ama önemli galibiyetlerden sonra dışarıda ziyafetler de çekmiş kendine.
Karavanın plakası CE DI 100. Yani Dustin'in doğum yeri Celle'in ilk iki harfi ve Dustin ve Inge'nin baş harfleri. 100 ise hedef. ATP sıralamasında ilk 100'e girmeyi hedefleyen Jamaikalı ve ailesi bunu geçtiğimiz aylarda başardı ve Brown 99. sıraya kadar yükseldi. "Bunun gerçekleşeceğine inanıyor muydun" sorusuna ise "Hayır" diyerek cevap veriyor 25 yaşındaki tenisçi. Ancak hala Jamaika Tenis Birliği'nin kendisi ile ilgilenmemesi onu üzüyor. Cuma günü bir e-mail gelmiş, Jamaika Tenis Birliği Başkanı'ndan. "Wimbledon'a aldığın wildcard için tebrik ederim" mealli. Ama sorun şu ki sakatlanıp çekilen tenisçiler yüzünden Dustin direkt olarak ana tabloya girmişti.
Rastalı saçları ile kortta fark edememenin imkansız olduğu Jamaikalı, Wimbledon ilk turundan sonraki basın toplantısında Britanya vatandaşlığı hakkında konuştu. Dede tarafından Britanya kökeni bulunan tenisçi eğer Lawn Tennis Association'dan bir istek gelirse bunu düşünebileceğini söyledi. En son 2002'de Jamaika adına Davis Cup'ta mücadele etti. Zaman aşımı gerçekleşti. Britanya tenisinin içler acısı hali de gözümüzün önünde olduğuna göre taze bir kan faideli olabilir. Dustin Brown açısından da daha fazla finansal destek ve daha fazla ciddiye alınmak anlamına gelecektir bu transfer. Almanya adına da mücadele edebilir aslında ama kendisi Almanya'nın 13 numarası olmaktansa İngiltere'nin daha üst basamaklardaki bir tenisçisi olmanın daha iyi olacağını söylüyor.
http://www.nytimes.com/2010/06/21/sports/tennis/21brown.html?ref=tennis
http://www.wimbledon.org/en_GB/news/interviews/2010-06-21/201006211277140385425.html
1 yorum:
Bogdanovic'den kestiklerini versinler Brown'a.
Agassi'nin abisiyle beş parayla turnuvlaara gittiğini de yaz. Sen de vardır o hikaye :)
Ayrıca yakında tenisle ilgili radyo programın sourberry'de başlıyomuş.
Yorum Gönder