24 Haziran 2010 Perşembe

beni bekleme sevgilim işim uzadı

"Futbol 90 dakikadır ve sonunda Almanlar kazanır." Tenis süre sınırlaması olmayan bir spordur, sonu olmayabilir, kazananı da.

Eskiden Eurosport'ta tenis maçlarını izlerken Agassi ile Sampraslı bir reklam dönerdi. 90ların sonu olması lazım. Agassi ile Sampras hiç bitmeyen bir puan oynuyorlardı. Maçı anlatan John McEnroe kenarda baymışken iki Amerikalı raket günlerce, mevsimlerce puanı almak için ralliye devam ediyorlardı.






Neredeyse gerçek oldu Nike'nin bu reklamı. Bugün kimse Wimbledon'daki diğer maçları umursamıyordu gün bittiğinde. Herkesin dilinde Nicolas Mahut ile John Isner arasındaki bitmeyen, bitemeyen maç vardı.

Salı günü başlayan mücadelede dört setin sonunda yeterli ışık kalmayınca müsabaka çarşamabaya ertelenmişti. İki oyuncu da bu durumdan sıkılmışlardı mutlaka. "Öööf yarın çıkıcam bir set daha mı oynayacağım" şimdi şeklinde söylenmişlerdir. Ama daha fazlası olacağını nereden bilebilirlerdi ki. Bugün saat 16.00 sularında başladı son set. Servis kırılmadan devam etti oyunlar. 2-2, 5-5, 7-7, 9-9... Oyunlar çift hanelere geldiğinde artık müsabakanın sonu da yaklaşıyor diye daha heyecanlı izlemeye başladı seyirciler. İki tenisçi de bırakın servis kırdırmayı, birbirlerine servis kırma puanı dahi vermediler. 15-15, 19-19, 22-22...

Dünya Kupası'nda C Grubu'nda ikinci tura çıkanlar belli oldu. Isner ve Mahut hala oyunlara devam ediyorlardı. Son setinde en fazla oyun oynanan maç oldu. Durmadılar. Tenis tarihinin en uzun süren maçı oldu, yorulmadılar. 25-25, 29-29, 33-32... Isner 2 maç puanı yakaladı ama ikisini de kullanamadı. Tişörtleri sırtlarına yapıştı, servisleri çok yavaşladı bıkmadılar, usanmadılar. Soyunma odalarında diğer tenisçiler toplanmış bu maçı izliyorlardı. Programda bundan sonra gözüken maçın oyuncuları beklemekten çürümeden boş kortlara alındı. 36-36, 42-42, 49-49... Ntvspor yayına bağlandı. Skorbord bozuldu. Ace rekoru kırıldı. Hava kararmaya başladı. Hata yapmadılar, dikkatlerini dağıtmadılar. 50-50, 52-52, 56-56... Dev Isner'ın kolunu kıpırdatacak hali kalmadı, Mahut daha çevikti. Seyirciler overdose'dan öleceklerdi. Hava karardı ve 59-59'da bıraktılar. Asla bitmeyen maç üçüncü gününe girdi.

Son set tek başına bundan önceki en uzun maç rekorunu kırıyordu 426 dakika ile. Bundan önceki rekor 393 dakika ile Clement-Santoro ikilisinindi. Roland Garros 2004'te. Toplamda ise tam 600 dakika. 10 saat. Düşüncem şu ki bu maç ikinci güne sarkmasaydı bu kadar uzamayacaktı. İkinci gün korta dinç çıkan tenisçiler oyunlar çift haneye gittikten sonra enerjilerini daha temkinli kullandılar. Hata yapmamaya daha da özen gösterdiler bunun için agresif oynayıp da risk almamayı seçtiler.

Müsabakanın ardından pardon henüz bitmeyen sadece ara verilen müsabakanın ardından Isner ve Mahut'nun içeri girmesine izin verilmeyip de iki üç kelam alınması onlardan garibime gitti. Bırakın adamlar ayakta duramıyor zaten bir de konuşturuyorsunuz.

Yukarıdaki reklamda maçı anlatan John McEnroe ise durumdan çok memnundu. "Çok gururluyum bu tenis için harika bir reklam. Bazen hak ettiğimiz ilgiyi ve saygıyı göremiyoruz" dedi.

Karşılaşma yarın(bugün) 17.30'da kaldığı yerden devam edecek.

0 yorum:

yasal uyarı (disclaimer diyor yabancı insanlar)

bu blogdaki fotoğrafların yüzde 99.9'u http://sports.yahoo.com adresinden alınmaktadır.. tüm hakları reuters, ap ve getty images'e aittir.. sanırım.. bu blog tarafsız bir tenis blogu değildir.. sevdiğim tenis oyuncularını kayırırım.. ama sevmediklerime hakaret etmem.. siz de etmeyin, çok ayıp.. yorum yazarken öyle tek cümlelik "saldır federer, vur kır nadal" tarzı yorumlarınızı yayınlamayacağımı göz önünde bulundurun.. merak ettiklerinizi ya da içinde cidden yorum bulunan yorumlarınızı göndermekten çekinmeyin.. tenisi sevelim.. boş alanlara kort dikelim.. teşekkürler..

ben olsam firefox 3küsür ve en az 1152x864 çözünürlükte dolanırım buralarda..

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

  © Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP