9 Mayıs 2011 Pazartesi

madrid: kırılan testi nadal'ın


Pete Bodo dünkü yazısında güzel bir paragraf yazmıştı. Djokovic ve Nadal arasındaki durumu özetleyen. Aynen çevirerek başlıyorum:

"Djokovic'in şu ana kadar Nadal'ı toprakta yenememesini boşverin. Son seti 11-9'luk tie-break ile kaybediyorsanız, rakibiniz kadar iyi oynamışsınızdır. Nadal'ın 16-9 önde olduğunu unutun. O geçmiştir, bu maç ise şimdi."

Bu yüzden hiçbir zaman head to headlere güvenmedim. Teniste geçmişle bugünü karşılaştırmak zaten yersiz. Bir oyuncunun seviye atlaması için çok değişik etmenler var. Ve o özgüven geldiği zaman isterse 20-1 geride olsun gelir ve o maçı kazanır.


O nasıl bir Davis Cup'mış ki böyle bir makina yarattı. Kimsenin ondan hayal bile edemeyeceği bir şeyi gerçekleştiriyor şu an Sırp tenisçi. 32 maç üst üste kazanmak ne demek! Bunu yaparken üç kere Federer'i, üç kere Nadal'ı yenmek ne demek! Nadal'ı 37 maçtır yenilmediği toprakta yenmek ne demek! Evet bugün iki testiden biri kırılacaktı. Nadal'ın 37 toprağı, Djokovic'in 33'ü. Yumurta tokuşunda galip gelen Nole oldu.

Şu an o sürecin içindeyiz ve anlamıyoruz neler olduğunu. Nole'nin ne yaptığını kavramak için sürecin dışına çıkmak lazım. Novak'ın yenilmesi lazım, aradan birkaç sene geçmesi lazım ki dönüp de arkaya baktığımızda "Vööeeeeyyy" diyebilelim.

Bugün maçı domine etti. Nadal'a karşı bir toprak müsabakasını domine etmek. Bjorn Borg değilseniz dopinglisinizdir derdim. Bu yılki Nole kafamdaki her şeyi yıktı. İlk setin sonunda İspanyol'un toplara vuruş noktalarını gösterdiler. Yüzde 99'u baseline dışındaydı. Diyeceksiniz ki adam baseliner. E ama bu oranın 80 civarı olması lazım. Yüzde 99 değil. Bu oran Djokovic'in topları sürekli ve istikrarlı bir şekilde baseline'a yakın ve derin vurmasının bir çıktısı. Nadal kortun içine adım atmaya fırsat bulamayınca topları servis çizgisine düştü. Bu da Nole'ye daha çok atak yapma şansı verdi.

Djokovic'in de, Nadal'ın da birbirlerinin backhandine oynama ısrarı vardı. Novak'ın taş gibi backhand vurduğunu hatırlatırım. 4-0'dan sonra Nadal olmuyor diyerek çeşitlendirmeye baksa da Djokovic'in baseline oyunu ısrarı, uzun rallilerden çoğunlukla puanları alan taraf olmasıyla sonuçlandı. Nadal bir türlü direksiyonu eline alamadığı maçı böylece kaybetti.

Ha Djokovic'in aptal tercihleri yok muydu ? Vardı. Özelikle ilk sette 5-3 30-0 öndeyken bir kolay bir overhead'i Nadal'ın üstüne vurmasıyla başlayan zincirde Nadal 5-5'e getirdi seti. En ufak bir konsantrasyon kaybı ve dünya 1 numarası ensenize yapışır.


Djokovic'in Nadal karşısındaki psikolojik üstünlüğü devam ediyor. Kendi evinde, kendi seyircisi önünde ve kendi favori zemininde dahi Nole'yi yenememesi fiziksel olarak daha iyi olan taraf olmasının yanında zihinsel olarak da Nadal'ı sürklase etmesinin bir sonucu. Bu, sonsuza kadar böyle gitmeyecek. Bir yer gelecek (Belki bu hafta) Nadal Djoker'i yenecek. Psikolojik olarak o da kritik seviyeyi atlayacak ve rekabet tekrar kızışacak.

34 maç ve yedi turnuvalık (Davis Cup dahil) bir seri... Nadal'ı üst üste üç kez yenmesi... Nadal'ın topraktaki yenilmezliğine son vermesi... Monte Carlo'ya katılmaması isabetli olmuş gibi.

2 yorum:

Unknown 9 Mayıs 2011 02:47  

nadal fizik olarak biraz daha iyi durumda olsaydı efsane bir maç izleyebilirdik,2.30 saate yakın sıkı bir maçta toplara bu kadar istikrarlı bir şekilde kaliteli vuran(hem de nadala karşı) bir tenisçi uzun zamandır görmemiştim,novak ın yaptıkları inanılmaz,müthiş bir rekabet sürecine daha tanıklık ediyoruz,şanslıyız.

arda 9 Mayıs 2011 14:00  

Rg'da işlerin değişeceğini düşünüyorum , daha yumuşak bir kortta Nadal'ın daha iyi oynayacağı kesin. Şu da kesin ki Nadal kendi oyununu oynayabildiği her sayıyı aldı . Özetlemek gerekirse Nole beş buçuk aya yakın bir süredir yenilmiyor, muhteşem bir iş ama bu serinin en fazal Rg'a kadar süreceğini düşünüyorum.Şayet Nole orda da durdurulamazsa apayrı bir rekora imza atar .

yasal uyarı (disclaimer diyor yabancı insanlar)

bu blogdaki fotoğrafların yüzde 99.9'u http://sports.yahoo.com adresinden alınmaktadır.. tüm hakları reuters, ap ve getty images'e aittir.. sanırım.. bu blog tarafsız bir tenis blogu değildir.. sevdiğim tenis oyuncularını kayırırım.. ama sevmediklerime hakaret etmem.. siz de etmeyin, çok ayıp.. yorum yazarken öyle tek cümlelik "saldır federer, vur kır nadal" tarzı yorumlarınızı yayınlamayacağımı göz önünde bulundurun.. merak ettiklerinizi ya da içinde cidden yorum bulunan yorumlarınızı göndermekten çekinmeyin.. tenisi sevelim.. boş alanlara kort dikelim.. teşekkürler..

ben olsam firefox 3küsür ve en az 1152x864 çözünürlükte dolanırım buralarda..

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

  © Blogger templates The Professional Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP